Afyonkarahisar’ın İşçehisar İlçe’sinde, öğrenci servisinin kaza geçirmesi neticesinde, beş öğrencimizin vefat etmesi ve birçok öğrencimizin de yaralanması, büyük üzüntüye ve aynı zamanda da yeni endişelere sebep olmuştur. Öğrencilerimizin ailelerine başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Avrupa’nın Roma’sı yanında, Asya’nın Roma’sı olarak kurulan, kültürlerin birlikte yaşadığı İstanbul, tarihinin her döneminde ekonomik ve kültürel önemini korumuştur. İki kıtayı, iki denizi birbiriyle buluşturan İstanbul, farklı kültürleriyle, farklı dilleriyle, farklı renkleriyle oluşmakta olan dünyanın, küresel etik değerleri yanında, yeni ekonomik ilkelerinin gelişmesine öncülük yapıyor. İstanbul etik değerleriyle Doğu’dur, ekonomik ilkeleriyle Batı’dır.
1959 yılında Sivas'ın Haydarlı köyünde kayınbiraderi ile birlikte kocası Mahmut SARIKAYA'yı öldüren, Sivas Cumhuriyet Meydanında idam edilen Durdu SARIKAYA'nın hikayesidir. 25 Aralık 1960 tarihli Milliyet Gazetesinden, Ahmet Turan'ın GÜREL'in yazısından öğreniyoruz. Durdu'yu 18 yaşlarında gelinlik bir kız iken, görücü usulü ile Mahmut'a nişanlarlar.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber (sav) Efendimiz, o dönemde kullanılmakta olan Kamerî takvime göre Rebiü’l-evvel ayının 12. gecesi dünyaya geldi. Miladî takvime göre 571 yılında Nisan ayının 20. günüdür. O günün yıldönümleri İslâm Âlemi’nde, Mevlid Kandili olarak kutlanmaktadır.Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber (sav) Efendimiz, o dönemde kullanılmakta olan Kamerî takvime göre Rebiü’l-evvel ayının 12. gecesi dünyaya geldi. Miladî takvime göre 571 yılında Nisan ayının 20. günüdür. O günün yıldönümleri İslâm Âlemi’nde, Mevlid Kandili olarak kutlanmaktadır.
Daha çocuk yaştan itibaren belli bir çerçevede düşünmeye, hissetmeye ve davranmaya programlanmışızdır. Sevilmeme veya anlaşılamama korkusuyla bu çerçevenin dışına çıkan çok az kişi vardır.
Kıbrıs Adası konusunu İstanbul’a üniversite eğitimi için geldiğim ilk gün 1955 yılında 6-7 Eylül olaylarının çılgınlığını görmüş bir öğrenci olarak yaşadım.
İslamiyet’ten önce Arabistan bir çöldü ve orada oturan insanlar da yarı vahşi bedevilerdi. İlkel bir hayat sürerlerdi. Kız çocuklarını diri diri gömmek gibi korkunç âdetleri vardı. İşte böyle aciz, zavallı, vahşi olan bir kavim, onlara rehberlik eden Muhammed peygamber sayesinde birdenbire değişti, tam bir medeniyete kavuştu. 30 sene içinde, doğuda Türkistan ve Hindistan, batıda İspanya olmak üzere akla hayret veren çok kudretli bir İslam Devleti meydana getirdi.
Sokrat’ın hanımı, görünümü itibariyle olduğu kadar huyları itibâriyle de son derece çirkin, tahammül edilemez bir insanmış. Çok ciddî meseleler üzerinde zihin sancıları içerisinde düşünmeye, yazmaya çalışırken beyinin yanı gelir, en küçük meseleleri büyüterek feryat – figan çok yüksek sesle şikâyet konusu eder, komşularının dedikodusunu yaparmış. Sokrat bu huysuz ve çirkin kadına hiç cevap vermez, susmayı tercih edermiş.
Anlatıyor adamım hararetle, heyecanla: “-Biliyorsunuz ağabey, Sultan Alparslan Cuma namazını kıldıktan sonra, beyaz elbisesini giydi, beyaz atına bindi. Askerlerine hitap etti, hitabında: “…İşte şehitlik kefenim, savaş meydanında ölürsem beni bu elbise ile gömersiniz” diye haykırdı. Hayatımın en önemli örnek alınacak tavrıdır Alparslan’ın bu tavrı ağabey…
Büyük için küçüğün hiçbir zaman hor görülmemesi gerekir. İnsan için “Büyük” bazen kendisi olabilmektir bu en tehlikeli olandır! Hz. Ali bütün valilerine gönderdiği tavsiye mektuplarında devlet malının millet malı olduğu asla kendilerine ait mallar olmadığını sert bir dille anlatmıştır. Makamlarının dahi millete ait olduğunu söylemiştir.
Kıbrıs milli davamızın son lideri, KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı Sn. Rauf Raif Denktaş’ı kaybedeli tam dokuz yıl oldu. 13 Ocak 2012 tarihinde sonsuzluğa uğurladığımız Sn. Denktaş, özgürce yaşaması için uğruna hayatını adadığı Kıbrıs Türk Halkının Lefkoşa’sının Türk kesiminde yatıyor.
Nevzat Kösoğlu sekiz yıl önce, 10 Ekim 2013’te bu dünyadaki misafirliğini tamamlayarak dar-ı bekaya irtihal eyledi. Sadece mensubu olduğu Türk milliyetçisi kesimin değil, fikir ve düşünce dünyamızın son dönemlerdeki en önemli mütefekkirlerinden biriydi. Tarihimizin, kültür ve medeniyetimizin meseleleri üzerinde düşünen, sebeplerini ve sonuçlarını objektif kalmaya özen göstererek dikkatle araştıran, kendine özgü tezler oluşturan kaliteli bir aydın, ilkeli, şahsiyetli, cesur, kendi deyimiyle “kıblesi düzgün” bir insan, her anlamda örnek bir ülkücüydü.
Esasında Vay Başımıza Gelenler başlığı, Şair, Yazar, Kültür Adamı ve Dilci Yavuz Bülent Bakiler’in henüz çiçeği burnunda anılarını yayınladığı ”Vay Başıma Gelenler” (Yakın Plan Yayınları-Birinci baskı 2021 Haziran-İstanbul) adlı kitabından mülhemdir.
Dünya üzerinde büyük bir târih ve medeniyet yaratmış ve yaşatmış olan Türk ırkı, benliğini en iyi korumuş bir millettir. Türkler, târihten önceki ve sonraki zamanlarda, yayıldıkları, göçtükleri geniş ülkelerde rast geldikleri ve yurtlarına komşu oldukları ırklarla karışmak mecburiyetinde kalmışlardır. Fakat bu karışmalar Türk ırkının kendine mahsus benliğini, vasfını kaybettirmemiştir.
Doğru söz acıdır; onu hazmedebilirsen, yarın faydasını görürsün, o sana zevk verir. Doğru söz, bak, gönüle acı ve sert gelir; sert söz doğrudur; o doğru söz nerede? (Yusuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig, beyit 5777-5778)
1939 senesinde Filistinli bir öğretmen, Riyad'da görev yaptığı okulların birinde, öğrencilerinden birisinin yüzünde, büyük bir üzüntü fark etti. Öğrenciye bunun sebebini sordu. Çocuk: -Okulun bir gezi düzenlediğini, katılım parasının bir riyâl olduğunu, ama âilesinin çok fakir olduğu için bu parayı ödeyemeyecek durumda olduğu için üzüldüğünü” söyledi.
Bu yazıyı yazarken görevimiz kamuoyunu aydınlatmaktır. Hakikatin kanunları bütün kanunların üstünde olduğundan buna uyarak doğruları söylemeye kendimi mecbur hissediyorum. Bu konudaki düsturum “ Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır ” hadisidir!
Necati Öner, Karl Jaspers’den esinlenerek Felsefeyi “Yolda olmak” olarak tanımlar. Yalnızca Felsefe değil, düşünce ve eylem boyutlarıyla, hayat da yolda olmaktır. Aşılmaz dağları aşarak, yitirilen Cennet'e giden yollar, dostlarla bulunur. İnsanlar arasındaki dostluklar, yollarda yeni boyutlar kazanır. Anadolu insanının kültüründe, elde olmayan soy kardeşliği değil, elde olan yol kardeşliği önemlidir.
*Öğrendim ki tedâvisi gereken en tehlikeli hastalık cehâlettir. *Öğrendim ki düşünmek, tenkit etmek ve tenkit edilmek bir ihtiyaçtır.
Bundan bir buçuk yıl kadar önce 23 Ocak 2020 tarihinde, 1996 - 2002 yılları arasında İSKİ’de altı yıla yakın beraber Yönetim Kurulu Üyesi olarak vazife yaptığımız ve bilahare Çevre ve Orman Bakanlığına Müsteşar olarak tayin edilen Muhterem Hocamız Prof. Dr. Hasan Zuhuri Sarıkaya’yı kaybetmiştik.