Temel doğa yasalarından biri olan termodinamiğin ikinci prensibine göre, kendi haline bırakılmış her kapalı sistem bir gün bozulur. Termodinamikte düzensizliğe entropi denir. Entropi devamlı artar. Dağılma kendiliğinden gerçekleşir. Gayret etmenize gerek yoktur. Düzen sağlayabilmemiz için gayret ve enerji gereklidir.
Çocuklarımıza isim koyarken üzerinde titizlikle durduğumuz birtakım kriterleri süzgeçten geçiririz. İnançlarımızdan, geçmişimizden, kültürümüzden esinlenerek verdiğimiz isimlerin bazıları, kişinin şahsiyetiyle uyum gösterir ve referans olarak alınan isimlerin özelliklerinden bir kısmını hatırlatır.
TAPU Bak, doğru söylüyorsun: Beka meselesi bu! Peki niçin kaçkına, şartsız verilir, tapu?
- Öğretmen olarak ilk görev yaptığım okul, İzmit Namık Kemal Lisesi idi. Okul müdürümüz Abdullah ÖZKIRKLAR, bir gün beni makamına çağırarak İl Milli Eğitim Müdürü Yunus AVCI seninle görüşmek istiyor, yarın sabah sen ilk önce İl Milli Eğitime uğrar, daha sonra okula gelir ve derslerine girersin dedi.
Eğitim, toplum kalkınmasının temel unsurudur. Temel Eğitim olarak da adlandırılan ilköğretim döneminde, çocukları hayata hazırlayan temel bilgiler verilir. Bu konunun topluma daha iyi ve yaygın bir şekilde anlatılabilmesi için Eylül ayının üçüncü haftası, ülkemizde İlköğretim Haftası olarak değerlendirilmektedir.
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde var varanın sür sürenin hali yamanmış.
Öyle Yavuzlu Köyü deyip de geçmeyin. Burası Yavuz Sultan Selim Han’ın Mercidabık Zaferini kazandığı yer. Kilis’e üç beş kilometre uzaklıkta, aynı isimle bilinen; bazılarına göre Dabık veya Halep ovası, bana göre; üzüm bağları ve zeytin denizi gibi göz bebeklerinize oturan Kilis Ovası üzerinde kurulmuş yerleşim birimi.
22 yaşındaki Fâtih’in İstanbul’un fethini müjdeleyen hadisin gerçekleştiricisinin, başarılı kumandanının, dünya saltanatı için, yâni nefsi için, böyle bir zaferin sâhibi olmayı istediğini düşünenler de olabilir. Bu yaşta bir delikanlının, bütün ruhî olgunluğuna rağmen bir dereceye kadar hak ettiği bir gurur duyması suç ve leke değildir.
Son zamanlarda çok moda bir kavram oldu değerler eğitimi. Yani, güzel ve değerli eylemleri eğiterek öğretmek. Okulların sosyal bilgiler derslerinde ayrıca okutulmaya başlandı.
Hekimlik mesleğinde 50. yılımı doldurmam vesilesiyle Akça Koca Platformundaki arkadaşlarımın verdiği yemekli toplantıya katılanlardan biri de Mürsel Gündoğdu ve eşiydi. Kendilerine verdiğim önemli bir sağlık hizmetim onları bu yemeğe getirmiş ve onları daha yakından tanıma imkanını sağlamıştır.
“Bir toplumun asıl ruhunu en iyi gösteren şey o toplumda çocuklara nasıl davranıldığıdır.” Nelson Mandela “Çocuklar taklit konusunda çok başarılıdır. Öyleyse taklit edecekleri güzel yetişkinler olalım.” Anonim
GÖÇ Göçeceğiz dünyadan hepimiz üçer-beşer; Teselli buluyoruz: “Elbette, şaşar, beşer!..”
ÖZGEN GÜRBÜZ: 15 Nisan 1951 târihinde Merzifon’da dünyâya geldi. Yüksek öğrenimini, İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Mûsikîsi Devlet Konservatuarını ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi inşaat Mühendisliği Bölümünü bitirerek tamamladı. Evli ve iki çocuk babası, bir torun dedesidir.
26 Ağustos 1922 sabahı gün ağarırken topçumuzun Kocatepe’den açtığı ateşle başlayan Büyük Taarruz, 9 Eylül’de bayrağımızın Hükümet Konağı ve Kadifekale’de dalgalanmasıyla amacına ulaştı; vatan topraklarımızı işgalcilerden temizlemek, bağımsızlığımızı ve özgürlüğümüzü kazanmak için başlattığımız Millî Mücadele zaferle sonuçlandı.
İddiaya göre Atatürk, Ezan-ı Muhammedi’nin Türkçe okunmasına karşı çıkanlar olduğu için 1935 yılında Bursa’ya giderek halka hitâben aşağıdaki konuşmayı yapmıştır.
Gürbüz: Sevgili Sâdık Hocam, Türk Mûsîkisini teorisi-târihi ile ilgili çalışmalarımda Türkçe'nin yanısıra bazı başka dillerde yazılı kaynaklarla da ilgilendim. Bilmediğim dillerdeki çevirileri, makaleleri okumaya çalıştım. İngilizce olan bir kitap ise hep yanımdaydı. ‘ Makam Modal Practice In Turkısh Art Music ’ 1974. Yazarı Karl L. Signell. Kendisi İlmî akademik araştırmalar, çalışmalar ve Türk Mûsıkîsi eğitimi almak için İstanbul'a gelen ve zamanın üstatlarından; Ney üflemesini, Türk Mûsıkîsi nazariyâtını, müziğimizdeki Alaturka-Alafranga çekişmelerini ve diğerlerini bilen, öğrenen bir Amerikalı Müzikbilimcinin sözlerini yansıtacağım:
Gürbüz: Sevgili Sâdık Hocam, bu soruyu atlayabilir miyim? Bu konuların en büyük üstadına verebileceğim yanıtlar zayıf, yetersiz ve sığ kalabilecektir... Şimdiden affınızı diliyorum. Sâdece, kendi teknik bakış açımdan ve yaklaşımıma uygun olarak, birkaç müzikal açıklama yapmak, görüşlerimi ifâde etmek ve özellikle aruz vezninden yola çıkarak bir iki hususu arz etmek istiyorum.
TDK, baştan savma hazırladığı "Hüsrev ü Şîrîn"in başını gözünü yarmış. Bu kitapta şu âna kadar görüp paylaştığım yanlışlar, olanın çeyreği bile değil.
Özgen Gürbüz: Bir espri ile başlamak isterim. (Çünkü bu soruyu, bu şekilde soranlar da olmuştur.) ‘ Tek sesli demek, sâdece bir tâne sesle, sözgelimi sadece Do sesi ile eser bestelemek, söylemek midir ?’ Tabîi ki hayır. Tek seslilik böyle değildir. Tek sesli demekteki amaç, müzik cümlelerinin, sâdece yatay porte ekseninde seyretmesi, yâni, portenin dikey ekseninde, aynı anda, aynı sâniyede, hatta aynı sâlisede, sâdece bir tek ses yazılı olması, ses çıkarılması ve ses duyulmasıdır.. Porte-zaman ekseninde, sağa doğru gittikçe, başka sesler, hatta sessizlikler (ES'ler) de olabilir. İşte tekseslilik,yatay-zaman eksenindeki ilerleme sırasında, portede her kolonda sadece bir tane ses kullanması, söylenmesi,duyurulması ve duyulmasıdır..
Kadınların erkeklerden daha uzun yaşadıklarını istatistikler gözler önüne seriyor. Bunun birçok sebebi vardır. Ama en önemli sebebi erkeklerin duygularını gizlemeleridir. Erkekler büyürken “Erkek adam ağırdır, erkek adam sevse de belli etmez” diye beyne yüklenen komutlarla yaşamıştır. Kadınlar, erkeklere göre, duygularını daha rahat belli ediyorlar.