İster kutsal ister seküler kaynaklardan beslensin, bütün ülkeler, bütün kurumlar, bütün kuruluşlar, sınırlı kaynaklarla ürün, hizmet ve bilgi üreterek, insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak zorundadırlar. İnsanların olduğu yerde tüketim, tüketimim olduğu yerde üretim vardır. Toplumların ihtiyaçlarının karşılanması, üretimleriyle tüketimlerinin dengelenmesi, son yüzyıllarda bütün bilimlerin ana konusu oluşturur.
Yüzü üzüntü, tiksinti veya neşe gibi güçlü bir duyguyu sergileyen birinin resmine baktığımızda yüz kaslarımız kendiliğinden ötekinin yüz ifadesini aynen yansıtmaya başlıyor (Goleman, s. 27).
Ne ummuştum ne buldum, Yıllarca bekledim durdum, O kadar çok bekledim ki Beklediğim neydi unuttum.
*Öğrendim ki... Kitap okumadan kitap yazanların kitabı okunmamalı. (Fazlı Köksal’dan) *Tebessüm ve tatlı dil, her kapıyı değilse bile pek çok kapıyı açar.
Acımız tarifsiz, yaramız derin. Anlatmaya kelimeler yetmiyor. İçinde yüzlerce hatıra barındıran bu afet, gözlerimizi yaşa, kalbimizi acıya boğmakta. Yüreğimiz ıstırabın her türüyle inlemekte. Bağrımız derinden yanmaktadır.
Aslında evimizin çok küçük olmadığını, yada çok soğuk olmadığını, yattığımız yatağın, üstümüzdeki yorganın markasının çokta önemli olmadığını, yada yediğimiz yemeğin tuzunun salçasının etinin sebzesinin az yada çok olmasının çok önemli olmadığını, yemeğimizi beş on dakika gecikmesinin önemsizliğini, ballandıra ballandıra anlattığınız telefonunuzun, arabanızın markasının, yazlığınızın, zenginliğinizin çok önemli olmadığını.
Asrın en büyük felaketini yaşadığımız depremin üzerinden 23 gün geçmiş bulunmaktadır. 50 000 civarında vatandaşımızı kaybettiğimiz bu depremle birlikte gözyaşlarımızı içimize akıtıp, harabeye dönmüş illerimizde yaralarımızı sarmaya gayret edip, acılarımızı hafifletmeye çalışmaktayız.
Herhangi bir şeye gösterdiğimiz ilgi, onu güçlendiriyor. Dikkat nerede ise enerji oradadır. Dikkatimizi bir şeye verdiğimiz zaman, onu çekme potansiyelimiz artar. Abraham H. Maslow, insanın doğasına tarih boyunca gerekli önemin verilmediğini ileri sürüyor. İnsanın ne olduğu değil, içinde ne gibi potansiyeller taşıdığını incelemek mutluluk için çok önemli olduğunu vurguluyor.
Pamuk şeker gibi yağdın üstüme Tarifsiz bir sevinç doldu özüme İçim aydınlandı gönlüm coştu. Mutluluğum oldun kar taneleri
Devletimizin iktisâdiyatı düzen tutmuyor. Düzeltilmesi pek de öyle zor bir iş değil.
İnsanlar yalnız doğarlar ve yalnız ölürler, ancak insanlar yalnız yaşayamazlar. İnsanlar hem düşünceleriyle, hem eylemleriyle birbirlerine bağımlıdırlar. İnsanların birbirlerine olan bağımlılıkları, aralarında çatışmaları, yarışmaları, yardımlaşmaları, dayanışmaları ekonomik ve kültürel hayatın dinamiklerini oluşturur. Bu yüzden insanların birlikte yaşamak zorunda, olmalarının doğurduğu sorunlar, bütün sosyal bilimlerin araştırma konusu olmaktadır.
Memleketin birinde bir töre varmış. Her şey töreye uygun yapılırmış.
Zamanı anılar yaşatır, anıları ise duygular. Anılarda kalsa bile silinemez gerçekler, zaman tünelinde yaşananlar… Geçmişin sayfalarına yeniden dönmek kolay mı? Bir ömür bu sayfalara sığar mı? Yaşananlar, yaşanamayanlar, sevmeler, sevilmeler, acılar, sevinçler…
Türkiye, 6 Şubat 2023 Pazartesi günü 10 ilimizi etkileyen büyük bir deprem felaketi yaşadı. Deprem felaketini yaşayan şehirlerimizde yüz binlerce bina yıkıldı, ayakta kalanların da çoğu hasarlı olduğu için yıkılacak. Depremde on binlerce canımızı kaybettik, yüz binin üzerinde insanımız yaralı olarak kurtuldu. Türkiye bu büyük deprem felaketine hazırlıksız olarak yakalandı. Depreme zamanında ve gerektiği kadar müdahale edemedik. Afet yönetiminde başarısız olduk.
Kişilerin dünya görüşleri; yaşadıkları sosyal çevre, girdikleri siyasi ortamlar, okudukları kitaplar, sosyal medya, görsel, yazılı medya aktiviteleri ve izledikleri televizyon kanallarının etkisinde oluşur ve gelişir...
Sanki hiç yaşanmamışcasına Anılarda kaldı çocuk luğum Soframız dolardı Yemekler lezizdi
Sabah erken kalktım, hiç tadım yok, zihnim bulanık… Kahvaltımı yaptıktan sonra dışarı çıktım, bir soluk alayım, temiz hava çekeyim ciğerime belki iyi gelir dedim kendi kendime. Hiçbir şey yapmasanız da şehir, gündelik hayatın hayhuyu yeteri kadar yoruyor ve bunaltıyor insanı… Alıp başımı şöyle sakin bir yere, deniz kenarına gideyim diye geçirdim içimden. Derken yine dertlerimi, ıstıraplarımı ve geçen günlerden kalan bezginliklerimi sırtlayıp yola koyuldum. Bir göz açıp kapayıncaya kadar Caddebostan’da deniz kenarında buldum kendimi.
İstanbul’umuz dünyadaki tarihi şehirler içinde ilk 3-5 şehirden biridir. Eski çağlardan beri yerleşim yeridir. Doğu Roma İmparatorluğuna başkentlik yapmış olup, o döneme ait, başta Ayasofya ve Yerebatan Sarnıcı gibi eserler olmak üzere, pek çok tarihi değere sahiptir. 1453’te biz Türklerin fethi ile Osmanlı Devleti’nin Bursa ve Edirne’den sonraki başşehri olmuştur.
Prof. Dr. İbrahim Ortaş: İlim ve bilginin önemi ne yazık ki toplumumuz tarafından bir türlü benimsenmedi ve anlaşılamadı. Yıllardır depremin geleceğini belirten başta Prof. Dr. Naci Görür hocamız olmak üzere birçok ilim insanı âdeta yalvarırcasına depremin yerini ve zamanını belirterek anlatmaya çalıştılar. Birçok hocamız 1999 depreminden sonraki süreçte çok sık şekilde ülkemizde depremin geleceğini yüksek sesle söylediler.
Kaliteli yaşamaya çalışanların, en büyük özelliklerinden birisi de, çelik gibi bir imana sahip olmalarıdır.