Geçen yıl hüzünle uğurladığımız Ramazanı Şerife kavuşmanın mutluluğu ve huzuru içindeyiz. Bu nadide imkânı çok iyi değerlendirmek, dağarcığımıza bol ecir, hayatımıza da yeni güzellikler, katmanın zamanıdır. Güzel hasletlere kavuşmak büyük bir saadet, değerlendiremeden veda etmek de üzücüdür. Zaman çabuk geçecek, bir gün yine Ramazana veda günü gelecektir.
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde pire berber deve tellal iken ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken vur vuranın kır kıranın destursuz bağa girenin hali harap arkama. Gittim gittim az gittim uz gittim dere tepe düz gittim. Dönüp arkama baktım bir arpa boyu yol gitmişim yine masal dünyasındayız.
Özellikle 1991 seçimlerinden bu yana iktidarların seçim dönemlerinde kazanabilmek amacıyla “seçim ekonomisi” denilen popülist uygulamalara yönelmeleri, tutamayacakları vaatler yapmaları, ülkenin mali durumunu, bütçe dengelerini alt üst eden harcamaları, muhalefetin de bunlara ayak uydurmaya çalışması âdet haline geldi. Seçilme ihtimalinin zorluk derecesine göre seçim ekonomisinin çapı büyüyor; oluşan kamusal yüklerin altından seçimden sonra nasıl kalkılacağı düşünülmeden yarışın ne pahasına olursa olsun kazanılmasına çalışılıyor.
Sevgili Gençler, (Sizlere 18 Mart ruhunu nasıl anlatabilirim diye günlerce kafa yorarak yazmış olduğum bir metin bu, ona göre dinleyiniz.)
Şimdiye kadar bu kadar hüzünlü bir Ramazan yaşamamıştım; her yaştan on beş milyona yakın insanımızın iki ay kadar önce yaşadığı asrın musibetinin oluşturduğu ağır şartların, sıkıntı ve acıların bütün şiddetiyle hüküm sürdüğü günümüz ortamında vicdan sahibi hiçbir insan iftar vaktinin uhrevi hazzını bile tam olarak yaşayamaz. İki gün önce bir gazetede yaşadıklarını anlatan genç kızımızın anlattıkları yüreğimde adeta çakılı duruyor:
Budizm, Brahmanizm, Hinduizm, Mecusilik gibi oluşumlar umûmiyetle ‘ Beşerî dinler ’ olarak anılıyor. ‘İnanç kültürü’ olarak tavsif edilmesi daha doğru bir isimlendirme olarak tavsiye edilebilir mi?
İslam’ın beş şartından biri de, Ramazan ayında, her gün oruç tutmaktır. Oruç, hicretten 18 ay sonra, Şaban ayının onuncu günü, Bedir gazasından bir ay evvel farz oldu. Ramazan, “ yanmak” demektir. Bu ayda oruç tutan ve tövbe edenlerin günahları yanar, yok olur.
Dünyada ekonomi nasıl tanımlanırsa tanımlansın, son değerlendirmede insanlığın kültürel birikiminin, hayatın üretim ve tüketim boyutlarına yansımasıdır. İnsanlık tarihi boyunca, toplumların ekonomik gücünü belirleyen, en büyük ve en etkili kaynak kültür olmuştur. Yoksulluk gibi zenginlik de sorun olduğu için, üretim peşinde koşmak, tüketimden kaçınmak, bütün kültürlerde en başta gelen erdem bilinmiştir.
Toplum olarak son yıllarda ciddi sıkıntılardan geçmekteyiz. Covid 19’’un yol açtığı yaraları sarmadan, ekonomik krizle birlikte deprem ve sel felaketiyle sarsılmış bulunmaktayız.
Eski zamanlarda masal ülkesindeki köylerden birinde bir Çoban Ali yaşarmış. Çoban Ali çok iyi kalpli biriymiş. Kuzularını otlatırken onlara kavalı ile müzik yaparmış. Müzik dinleyerek otlayan kuzular koyunlar daha iştahlı olurlarmış.
Demokrasi; halkın iradesinin, taleplerinin yönetimde etkili olma iddiası ve fikri üzerinden oluşturulan bir yönetim şeklidir. Bunu da siyasi partiler aracılığı ile yaparlar. Burada seçileceklerin vatandaşlarca oluşturulan siyasi parti teşkilatları tarafından ortaya çıkarılması önemlidir.
Çanakkale savaşında denizden gelen düşman gemilerini engellemek ve vurmak için, karada en uygun yere büyük bir top mevzilenir. Topun her bir mermisinin ağırlığı 276 kg.dır.
İnsan tabiatı üzerinde yapılan araştırmalar, insanların birine zarar verdikten sonra onları daha az sevdiğini gösteriyor. Bir insana bilerek veya yanlışlıkla zarar verdiğimizde bilinçsizce o insanı sevmemeye başlarız. Bu çelişkiyi en aza indirgeme teşebbüsüdür.
Deprem felaketine maruz kalanların kurtarılması konusunda yaşanan sorunların, özellikle en kritik ilk iki gün boyunca çok yerin adeta kaderine terkedilmiş olmasının, sonraki günlerde çok fazla göze çarpan yetki kargaşası ve koordinasyonsuzluğun sorumluları tartışılırken doğal olarak iki kurum AFAD ve Kızılay ön plana çıkıyor. Kızılay’ın deprem felaketzedelerinin en acil ihtiyaçlarından birinin çadır olduğunu bilmesine, en büyük üreticinin kendisi olmasına rağmen elindekilerini bir özel yardım grubuna parayla satması büyük tepki topladı.
Seyrek de olsa içimden bir şeyler yapmak ya da pişirmek geliyor. Fırın işlerinden uzak kaldım. Fırınlı ocağımı yenilemiştim. Hiç memnun kalmadım. Turbo fırın kullanmasını beceremedim. Servis çağırdım. Onlar tepsiyi dibe ittiğim için olduğunu iddia etti ama yine olmadı. Altı pişiyor, üstü yanıyor. Ortası çiğ ve hamur kalıyor. Sonuç tam bir fiyasko!
Kırgızistan, 198.500 kilometrekare yüzölçümüne, 5.000.000 civarında nüfusa sâhip bir Türk cumhuriyeti. Kişi başına millî geliri 1.000 doların altında. Gelir dağılımı dünya ölçülerine göre çok bozuk. Zengini sayıca az fakat varlık açısından çok zengin. Fakiri ise açlık sınırının altında.
Dadaşlar diyarı Erzurum, 16 Şubat 1916 yılında Rus’lar tarafından işgal edilmiş “Kara Günler” olarak adlandırılan bu esaret günleri iki yıl sürmüş, 12 Mart 1918 yılında şehre giren Kazım Karabekir Paşa Komutasındaki şanlı ordumuzun, ay yıldızlı bayrağımızı bir daha inmemek üzere Erzurum semalarında dalgalandırmasıyla birlikte kara günler, acı hatıralarıyla birlikte şehrin hafızasında yerini almıştır.
Kahramanmaraş/Pazarcık merkezli, elli bine yakın vatandaşımızın hayatını kaybettiği asrın felaketi olarak nitelendirilen depremlerin üzerinden bir ay geçti; enkazın altından henüz kalkabilmiş değiliz. Devletin bütün imkanlarını kullanmasına, halkımızın ve sivil toplum kuruluşlarının yoğun çabalarına rağmen barınma/çadır ihtiyacı başta olmak üzere temel sıkıntılar sürüyor. On binlerce insanımız en azından yaşama şartları normalleşinceye kadar kalmak üzere başka şehirlere göç etmek zorunda kaldı.
Yıllar geçse ne çıkar Nedir yılların birbirinden farkı Z anne dilir ki yeni yılda Her şey b aşk a olacak
Geçen gün açılan karikatür sergimde çizimlerimi inceleyen fotoğraftaki bu kişi benim İzmit Lisesinden resim öğretmenim İkramettin Karaman'dır. Kendisinin benim karikatür yaşamımda çok özel bir yeri var. 40 yılı geçkin bir süredir karikatür çiziyorsam bunda İkramettin hocamın çok büyük etkisi oldu.