Adalet, hak ve hukuka uymak, doğruluktan ayrılmamak, insanlar arasında hakkı koruyup zulmü ortadan kaldırmak anlamına gelen temel ahlâk ilkesidir. Montaigne “adaletin olmadığı yerde ahlâk da olmaz” derken bu iki kavramın sebep-sonuç ilişkisini işaret eder. Çok eski çağlardan beri bunlar insanlığın ortak değeri olarak kabul görmüştür. Hadis-i Şerif’te “Bir saatlik adalet bin yıllık nafile ibadetin” yerini tutacağı belirtilir.
İyilik perisi NİYET'in gayretiyle kötülük perisi TERSYÜZ'ün kötü dilekleri değiştirilir. Aradan yıllar geçti. Üç kız kardeş büyüdüler. Kral ve kraliçe ülkedeki bütün nakış malzemelerini iğneleri, tığları toplatmışlar. Fakat kulede yaşayan bir yaşlı nine kulakları duymadığı için kralın fermanından haber alamaz.
Bu konuya maddi ve manevi açıdan yaklaşabiliriz. Önce manevi yönden yaklaşalım. Manevi açıdan baktığımızda, insanın değeri vicdanı ile ölçülür. Vicdan, Tanrı’nın bizim ruhumuzdaki sesidir. Vicdan içimizdeki ahlaki yasadır. Vicdan Tanrının çocuklarına seslenmesidir.” der Stephen Covey.
Kars şehrimiz, doğudaki sınır şehrimiz olup Anadolu'nun kilidi sayılır. 93 harbi de denen 1876/77’deki savaş sonrası Rusların hakimiyetine geçmiş 1918 de yeniden Osmanlı Türk devletinin olmuştur. Bu yıllarda kurulan Güneybatı Kafkas Cumhuriyetine baş şehirlik yapmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile sınır şehrimiz vasfı ile 36 plaka no’lu ilimizdir. Binli yıllardaki Ermeni Gürcü Bagrat Krallığının başşehridir. Bu baş şehirlik yapmışlığı oraya tarihi bir zenginlik katar.
Yüce dinimize göre Müslüman ve akıl-bâliğ 1 olan şahıslar oruç tutmakla mükelleftirler. Özel mazeretlilere oruç tutmama izni erilmiştir.
Keten ; sadece Kandıra ve Taşköprü yöresi için değil, Kocaeli ’nin her bölgesi için çok önemli bir bitkidir. İlimizde en çok Kandıra Bölgesinde yetiştiği için, keten Kandıra ile özdeşleşmiştir.
-Asrın en büyük depremi sonrasında millet olarak büyük bir imtihanla karşı karşıyayız. Yaralarımız büyük, maddi-manevi yükümüz ağır. Zaman kaybedecek, ihmal edecek hiçbir mazeretimiz olamaz, olmamalı. 1999 Marmara depremi sonrası DPT tarafından hazırlanan rapor ışığında yapıldığı gibi acilen israftan uzak tasarruf ağırlıklı ciddi bir kamu maliyesi disiplinli bütçe anlayışı ve çıkarılacak yasa çerçevesinde acil önlemlerin alınması gerekiyor.
İlk Müslüman… İlk halife. Peygamberden sonra gelen Müslüman. En büyük sahabi, Peygamberimizin (s.a.v) kayınpederi, mağara arkadaşı. Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hakk onun için “İkinin ikincisi” buyurur. İkinin birincisi Ahir Zaman Peygamberi’nin bizzat kendileri…
Kardeşçe yaşarız arılar gibi Getir sen taşları bir ören olur Nimetimiz çoktur darılar gibi Alma yetim ahı bir gören olur
Elli bin insanımızın ölümüne ve yüz binden fazlasının yaralanmasına neden olan depremin yaralarını milletçe sarmanın gayreti içindeyiz.
Ali Rıza Temel: İlâhî rahmeti kazanmaya en çok vesile olan amellerden birisi de Ramazan ayını fırsat bilip, onu lâyıkıyla değerlendirmektir. Zâten bayram yapmak haddi zâtında günahlardan arınıp cehennemden azat olmanın sevincini yaşamaktır. En büyük kazanç ilâhî azap ve gazaptan kurtulmak, rızay-ı ilâhîye nâil olmaktır.
Geçen yıl hüzünle uğurladığımız Ramazanı Şerife kavuşmanın mutluluğu ve huzuru içindeyiz. Bu nadide imkânı çok iyi değerlendirmek, dağarcığımıza bol ecir, hayatımıza da yeni güzellikler, katmanın zamanıdır. Güzel hasletlere kavuşmak büyük bir saadet, değerlendiremeden veda etmek de üzücüdür. Zaman çabuk geçecek, bir gün yine Ramazana veda günü gelecektir.
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde pire berber deve tellal iken ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken vur vuranın kır kıranın destursuz bağa girenin hali harap arkama. Gittim gittim az gittim uz gittim dere tepe düz gittim. Dönüp arkama baktım bir arpa boyu yol gitmişim yine masal dünyasındayız.
Özellikle 1991 seçimlerinden bu yana iktidarların seçim dönemlerinde kazanabilmek amacıyla “seçim ekonomisi” denilen popülist uygulamalara yönelmeleri, tutamayacakları vaatler yapmaları, ülkenin mali durumunu, bütçe dengelerini alt üst eden harcamaları, muhalefetin de bunlara ayak uydurmaya çalışması âdet haline geldi. Seçilme ihtimalinin zorluk derecesine göre seçim ekonomisinin çapı büyüyor; oluşan kamusal yüklerin altından seçimden sonra nasıl kalkılacağı düşünülmeden yarışın ne pahasına olursa olsun kazanılmasına çalışılıyor.
Sevgili Gençler, (Sizlere 18 Mart ruhunu nasıl anlatabilirim diye günlerce kafa yorarak yazmış olduğum bir metin bu, ona göre dinleyiniz.)
Şimdiye kadar bu kadar hüzünlü bir Ramazan yaşamamıştım; her yaştan on beş milyona yakın insanımızın iki ay kadar önce yaşadığı asrın musibetinin oluşturduğu ağır şartların, sıkıntı ve acıların bütün şiddetiyle hüküm sürdüğü günümüz ortamında vicdan sahibi hiçbir insan iftar vaktinin uhrevi hazzını bile tam olarak yaşayamaz. İki gün önce bir gazetede yaşadıklarını anlatan genç kızımızın anlattıkları yüreğimde adeta çakılı duruyor:
Budizm, Brahmanizm, Hinduizm, Mecusilik gibi oluşumlar umûmiyetle ‘ Beşerî dinler ’ olarak anılıyor. ‘İnanç kültürü’ olarak tavsif edilmesi daha doğru bir isimlendirme olarak tavsiye edilebilir mi?
İslam’ın beş şartından biri de, Ramazan ayında, her gün oruç tutmaktır. Oruç, hicretten 18 ay sonra, Şaban ayının onuncu günü, Bedir gazasından bir ay evvel farz oldu. Ramazan, “ yanmak” demektir. Bu ayda oruç tutan ve tövbe edenlerin günahları yanar, yok olur.
Dünyada ekonomi nasıl tanımlanırsa tanımlansın, son değerlendirmede insanlığın kültürel birikiminin, hayatın üretim ve tüketim boyutlarına yansımasıdır. İnsanlık tarihi boyunca, toplumların ekonomik gücünü belirleyen, en büyük ve en etkili kaynak kültür olmuştur. Yoksulluk gibi zenginlik de sorun olduğu için, üretim peşinde koşmak, tüketimden kaçınmak, bütün kültürlerde en başta gelen erdem bilinmiştir.
Toplum olarak son yıllarda ciddi sıkıntılardan geçmekteyiz. Covid 19’’un yol açtığı yaraları sarmadan, ekonomik krizle birlikte deprem ve sel felaketiyle sarsılmış bulunmaktayız.