Devletimizin Türkiye Cumhuriyeti adı ile devamı kararının alınışının 100. Yılı olan 29 Ekim 2023 kutlu olsun. Cumhurbaşkanlığımız forsundaki 16 yıldızdan biri olan bu devletimizin hūr, bağımsız, özgür şekliyle refah içinde ve mutlu olarak nice yüzyıllar yaşayacağı inancı ile bugünü kutlamaktayız.
Cevabı baştan verelim. Evet, yaşlanmayı yavaşlatabiliriz. Merak etmeyin spordan, bitkisellerden, beslenmeden, vitaminlerden vb. bahsetmeyeceğim. Bunlar zaten çok konuşuluyor. Dikkatinizi sağlıklı bir zihinsel yapıya çekmek istiyorum. Çünkü sağlıklı ve uzun yaşamak midede olup bitenlerden çok, zihinde olup bitenlerle ilişkili.
Yılın dört mevsiminden biri olan sonbahar duyguları zirve noktasına getiren medcezir gibidir.
[Bu RİT (Resmî İkāmeli Türkçe) bana öyle ilhamlar veriyor ki yukarıdaki serlevha aruzun kanatlarıyla geldi.]
Laf döndürüp duruyoruz. -Ben haklıyım! -Hayır, ben haklıyım!
Tarihsel süreçte toplumlar bulundukları yerde kalmazlar, konumlarını sürekli değiştirirler. Toplumların yapı değiştirmeleri, olumlu yönde büyümeye dönük olduğu gibi, olumsuz yönde küçülmeye dönük de olur. Tabiattaki doğal olayların, uymak zorunda olduğu doğal yasalar varsa, toplumlarda da insanların uymaları gereken toplumsal yasalar vardır. Toplumsal yasalar uzun dönemde, geçerliliklerini hiç aksatmadan korurlar.
-Şimdi bana söz ver, yarın gelirken kedi bakımı ile ilgili bir kitap alacaksın ve hayvanları koruma gününde hepimiz hayvanlar için ne yapmamız gerektiğini düşüneceğiz dedi.
9 Aralık 1948 BM “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması“ sözleşmesinde soykırım şöyle tanımlanıyor: “Millî, dini, etnik ya da ırksal bir grubu kısmen ya da tamamen ortadan kaldırmak için gruba mensup olanların öldürülmesi, bedensel yahut zihinsel zarar verilmesi, fiziki varlığının ortadan kaldırılması hesaplanarak yaşam şartlarını kasteden değiştirilmesi …”
1. İlgili branş veya meslek çok sevilmeli. 2. Konuya sürekli ilgi duyulmalı. 3. Konuyla ilgili, aşk ve heyecan olmalı.
Seni bulduğumu sandım Tam elimi uzattım ki Birden uyandım Her şeyin yalan olduğunu
Vicdan, kişiyi doğru ve iyi olanı yapmaya yönlendiren içten gelen bir güçtür. Vicdan içimizdeki yargıçtır. Theodore Roosevelt’ın söylediği gibi, “İnsanları ahlak yönünden eğitmeden (vicdanını geliştirmeden) eğitmek, toplumun başına bela etmektir”. Vicdanlı insanlar, doğrunun, iyinin, güzelin, haklının, onurlunun, erdemlinin yanında yer alır.
Tomurcuk gül açmış bizim ellerde, Yar ile el ele gezdiğim yerlerde, Bülbül figan eyler aşkımız dilde Şimdi yeller eser kimseler yoktur.
Biz Türk’üz. Ve şu an ki dağınık görünüşümüze bakmayın,” Biz Türkler”, Millet olduğumuzu hissettiğimiz zaman dağ gibi kuvvetli ve mert, orman gibi esrarlı ve içli ve bereketli oluruz. Çünkü Tanrıdağından ve Ötüken Ormanlarından geldik. Arap milliyetçisi ve paragöz kumandanlara teslim olmadık, sadece İslam’a gönlümüzle teslim olduk ve bu sâyede öne geçtik; İslam’ın kaderini yüklendik.
Gazze’nin kontrolünü elinde tutan El Kasım örgütünün, roket dahi geçirmeyen “Demir Kubbe” yi aşarak İsrail’e saldırması, dünyayı ve en çok da İsrail’i şaşkına çevirdi. İsrail’e, “ Bu bizim 11 Eylül’ümüz” dedirtti. Kendisini dev aynasında gören Batının ukala ve şımarık kan emcisi İsrail, “Orta Doğu haritasını değiştireceğiz” sloganıyla Gazze’ye ölüm kusmaya, çocuk-kadın demeden sivil kıyımına başladı.
İnsanlar topraktan gelmişlerdir, kendilerine verilen zaman tamamlanınca, yeniden toprağa döneceklerdir. Dünyada beş bin yıllık insanlık tarihine bütün olarak bakıldığında, dünyanın insanlara ait değil, insanların dünyaya ait oldukları görülür. Bu yüzden, ne Doğu"da ne de Batı"da ne kadar güçlü olursa olsun, hiçbir ülke, dünyanın tek sahibi olamaz. Dünya bütün dünyalılarındır.
Bağdat yönetiminin Türklere uyguladığı politikanın değişmez hedefi, Türkleri; topluca yaşadıkları bölgelerden sürüp, sürgün yerlerinde azınlık durumuna düşürmekti. Parçala, böl ve yönet ve/veya yut taktiği uygulanıyordu. Hedefe ulaşmak için mâkul bir gerekçeye dayanmak ihtiyacı hissedilmiyordu,
İki hafta kadar sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 100. yılını kutlayacağız. Bu tarih aynı zamanda Lozan Antlaşması ve Ankara’nın başkent oluşuyla da örtüşüyor. Birinci Büyük Savaş’ın galiplerinin bizimle ilgili paylaşım planları savaş henüz başlamadan hazırlanmıştı. Asırlardır Batı’ya Osmanlı adıyla sorun olan Türk varlığını direnemez duruma getirmekte kararlıydılar. Mondros Mütarekesi ve ardından İzmir‘in işgali bunun ilk adımlarıydı.
Bir varmış bir yokmuş, deve tellal pire berber iken mutluluk ülkesinde dolaşalım. Bakalım size ne masal anlatacağım. Şenköy’de yaşayan Şen ailesinin çocukları olan Kibar ile Şenol ikizmiş. Yüzleri çok benzemesine rağmen huyları hiç benzemezmiş. Bu iki kardeşten Kibar, çok sakin iyi kalpli ve sevgi dolu imiş.
Bazı politik görüşler, Alevî kimliğini kullanmak istiyorlar. Şimdi üzüntü ile hatırladığımız târihin derinliklerindeki Alevî - Sünnî görüş ayrılıklarını ve anlaşmazlıkları körüklüyorlar. Böylece topluluklar birbirlerine soğuk, yabancı ve yer yer de dostça olmayan tavırlar içerisinde oluyorlar. Kimi Alevîler, Sünnîler’e yakınlaşırlarsa eriyeceklerinden endişe ediyorlar. Sünnîler de Alevîler’e yakınlaşırlarsa hak yolundan Peygamber sünnetinden uzaklaşacaklarını zannediyorlar.