İlk Türk astronot Alper Gezeravcı uzay yolculuğuna çıktı.
Siyasette seçtiğiniz yöntem doğru olabilir. Ancak uygulamaya geçtiğinizde, yönteminizi sükûnet üzerine kurarsanız, asil bir görüntü kazanırsınız. Hep savaş hali sertliğinde davranırsanız yıpranırsınız, çevrenizi de yıpratırsınız... Savaş içinde bile, mevziler arası takasları unutmamalı… Çanakkale Savaşındaki örnekleri düşünün…
Moral, kişinin kendisini iyi hissetmesi iken, moralsizlik ise, kötü hissetmesi ve çöküntüye girmesine işaret eder.
Çocukken sığındığım ana kucağı bana acıların geçtiği ağrıların hafiflediği güvenli bir korunak sayılırdı. İlk güven duygusu bende buydu. Annemin o güzel mis kokusu beni her şeyinden koruyan yer gibiydi. Bunun için ben hala canım yanınca off anam diye yaygara koparırım. Çocukken benim için en güvenli yer ailemin yanıydı.
Obruk: İzmit’e bağlı Güvercinlik köyünün, bir km Kuzey Doğusunda bir mevki’nin adı. Erik çukuru denilen bölge ille de iç içe, çevresi akıntı ve ormanlarla çevrilmiş hafif eğimli bir arazi.
Türkiye’nin hangi ilinden olursa olsun uçağa bindikten en fazla bir buçuk saat sonra Ercan Havaalanındasınız. THY, Anadolu Jet, Pegasus, Sun Ekspres her gün 71 sefer yapıyor KKTC’de Lefkoşa’ya. Bu daha kış tarifesi. Bahar gelip yaz’ın müjdesi hissedilince bu sefer sayısı daha da artar.
Türkiye’mizin birçok ilinde, “TAŞHAN” adıyla anılan târihî binalar bulunmaktadır. Bunların bâzılarını bizzat gezdim ve onlar hakkında da yazılar yazdım.
Eğer affetmeyi öğrenip uygulayabilseydik, dünyadaki anlaşmazlıkların çoğu sona erer, davaların büyük kısmı ortadan kalkar, boşanma oranları düşer ve ölüm oranları azalırdı. Bu süreçte hepimiz daha sağlıklı, daha mutlu ve daha uzun yaşardık.
Bir garip kulum ben, Yaratılanlar içinde bir zerreyim ben, Neden nasıl demeden, Kara toprağa girmeden,
Sunucu, ciddî ciddî, “Acı bir haberle başlıyoruz” diye Kuzey Irak’ta teröristlerle girilen çatışmada şehid olan askerlerimizin haberini veriyor. Cenâze törenini anlatırken de “gözyaşları sel oldu” demeyi ihmâl etmiyor. Bakıyorsunuz, cenazeye katılanlar arasında sel gibi gözyaşı döken olmadığı gibi, gözü yaşlı biri de yok; vakur, ciddî insanlar görüyorsunuz. Bakmayın siz, bu zırcâhil sunucuların böyle yönlendirmeleriyle “böyle yapmak gerekirmiş” havasına yavaş yavaş giren seyrek vak’alara: Birkaç yıl geriye gidin, şehid yakınlarının nasıl sessiz, vakur durduklarını, bazılarını “vatan sağ olsun” dediklerini hatırlarsınız.
‘ Silsile ’ kelimesi, ‘ Birbirine bağlı, birbiriyle ilgili unsurların oluşturduğu dizi, sıra, halka’ olarak açıklanabilir. ‘ Mürşid-i kâmil ’ yâni âlim ve evliya olan zatlar, yetiştirdikleri ve artık başkalarını yetiştirebilecek hâle gelen talebelerine, halifelik ve icâzet verirler. Sonra onlar da talebe yetiştirip, onlar da yetişen talebelerine böyle icâzet verirler. Böylece, âlimler silsilesi meydana gelir. Bu halka, Peygamber efendimizden başlamıştır. Bu âlimlerin oluşturduğu topluluğa ‘ Silsile-i aliyye = yüksek silsile ’ denilmiştir. ‘ Silsilet-üz-zeheb = altın silsile ’ olarak da anılır.
2005 yılında, Dünya Ormancılık fuarı ile ilgili olarak, quebec (kebek)’te bakanlığımızca verilen bir görev dolayısıyla KANADA’YA gitmiştik.
"Sizin hayır zannettiklerinizde ŞER, Şer zannettiklerinizde HAYIR vardır. Siz bilemezsiniz, Allah (cc) bilir."
Dil, bir milletin en değerli unsurudur, öyle ki, dilini yitiren topluluk, millet olmak hâlinden çıkar, insan sürüsü hâline gelir. Milletin bütün geçmişi, bağlandığı, ortaya koyduğu değerler, dünyâ görüşü, o milletin dilinde tezâhür eder.
Türkiye'de hiçbir değişiklik kimseyi şaşırtmıyor. Türkçedeki değişiklik de...
Küçük yaşta falaka ile tanıştırılmış, “eti senin, kemiği benim” mantığıyla okul’da hocanın insafına terk edilmiş, asker ’de dayağın, karakol ’da sopanın, devlet kapısı’nda azarın her türlüsüne maruz kalmış; yasak, günah ve ayıp kavramları arasında preslenmiş bir neslin son tanıklarıyız.
Gönül bahçesinde kokar çiçekler, Gül dalına konmuş kelebekler, Yar bağ olsa ben de bağban
Mutluluğun yolu, kendi üzerinde çalışmaktan geçer. İnsanoğlu, acının ve mutluluğun tohumlarını kendi içinde taşıyor. İç sebepler temeldir. Dış sebepler ikinci plandadır.