Olay 1600’lü yıllarda İstanbul’da yaşanmıştır. Bir tüccar içinde 500 adet altın bulunan çantasını kaybeder. Yoldan geçen bir ayakkabı tâmircisi de tesâdüfen bu çantayı bulur.
Hesap gayet basit. Yediğimizin aynısını yakarsak, aynı kiloda kalırız.
Türkiye yüzyıla yakın bir zaman boyutunda, büyük bir savaş görmemesine rağmen, Avrupa ülkeleri seviyesinde bir üretim patlaması gerçekleştiremedi. Türkiye''de, milletten daha güçlü bir devlet olduğu için hem nitelik hem de nicelik açısından, eğitim kurum ve kuruluşları geliştirilemedi. Türkiye''nin eğitim seviyesi düşük olduğu için, üretim seviyesi de düşüktür. Çünkü, üretim gücünü büyütmek, bir eğitim işidir.
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde deve tellal pire kuaför iken armudu taşlayalım masala başlayalım.
Niçin bilmem, Millî Bayramlarımızdaki o eski heyecanlar kayboldu. 23 Nisan Millî Hâkimiyet ve Çocuk Bayramı adı verilen bu millî bayramımız da tıpkı, diğerleri gibi, sessizliğe gömüldü.
“Eğitim çocuğu sevmekle başlar.”
Geçen hafta doğum günümdü. Değerli dostlarım ve yakınlarımın temenni ve kutlamaları arasında beni en fazla duygulandıran bir sığınmacı Afgan ailenin getirdiği hediye oldu.
Eski bayramların özlenen tadını vermese de, bu yılki bayram yine de birçok mutluluğu birlikte yaşamamıza vesile oldu. Geçici olsa da çekirdek aileleri birleştirdi. Torun, dede, nine, akraba ve dostları bir araya getirdi. Özlemlerin hüznü, sevince dönüştü. Değerli duygular paylaşılarak huzurun tadına varıldı. Ramazan ayında topladığımız güzel hasletleri bir nebze birlikte paylaştık.
Kuşlar neşe ile şakıyor Dallar yapraklar ile güzelleşiyor Papatyalar çimenleri süslüyor Ne güzeldir baharda park köşeleri
T.B.M.M.; 18 Mart 1920’de Misak-ı Millî kabul edilip İstanbul’da son toplantısını yapan Osmanlı Mebuslar Meclisi, Ankara’ya gelebilen üyeler ile yeni seçilen üyelerden oluşuyordu. Açılışı Cuma gününe tesâdüf ettirilen meclisin üyeleri, Hacı Bayram Camii’nde Cuma namazını kıldıktan sonra, kurbanlar kesilerek, dua ve tekbirlerle Meclis binasına geldiler.
Epiktetos’un şu sözünü hiç unutmayalım “Hayat bir sahne ve bizler de yazarın senaryosunu oynayan oyuncularız. Bu oyun kısa da sürebilir, uzun da. Size bir dilenci rolü yazıldıysa bu rolü bile iyi oynamalısınız. Sizin göreviniz size biçilmiş karakteri iyi oynamaktır. Kimin neyi oynayacağı başkasının kararıdır.”
Devr-i Alem belgesel program yönetmen ve yapımcısı İsmail KAHRAMAN 15-21 Haziran 2010 tarihinde Hun imparatorluığundan Göktür imparatorluğuna, Moğol imparatorluğundan Uygur Türk imparatorluğuna Türk tarihinin kuruluş destanının yazıldığı Moğolistan’da belgesel çekimi yaptı.
19 Nisan 2008’de ATO Salonunda toplanan Türk Ocakları Kurultayı’na öğleye doğru ara verildi. Bazı eski dostlarla benim 2. kattaki odamda yemek yiyorduk. Kapı aniden açıldı, Ayvaz Gökdemir sevinçli anlarında yüzünü kaplayan tatlı tebessümüyle parmağını sallayarak siteme başladı “beni bu Kurultay’a getirmediniz de ne oldu? Bakın işte geldim.“
Arkadaş; Türkçe’de, en çok kullandığımız kelimelerden biridir. Çok derin mânâlıdır.
Hata yapan çocuklarımıza asla küçük veya büyük ceza vermemeliyiz. Zira, hata yapmak, öğrenmenin en önemli bir safhasıdır. Çocuklar ilk yapmada doğruyu bilemezler ve de yapamazlar.
Soğuk savaş sonrası Avrupa ve Asya'nın ekonomik, siyasal ve kültürel hayatının yenilenmesinde Türkiye, Osmanlı öncesinde olduğu gibi, sürükleyici ve toparlayıcı bir işlev yüklenecektir. Tarih içinde Anadolu kadar Avrupa ve Asya'nın karşılaştığı, savaştığı ve hesaplaştığı başka bir coğrafya yoktur.
TDK lügatleri "Ne ararsan bulunur derde devâdan gayrı" sözünü hatırlatıyor sık sık.
*Öğrendim ki… İnsanın iyisi saadet bahşeder, kötüsü tecrübe kazandırır, mükemmeli iz bırakır.
Dünya, Hamas güçlerinin 7 Ekim’de İsrail’in sınırdaki bir kasabaya ve burada eğlenen topluluğa yönelik birkaç saatlik askeri harekatını şaşkınlıkla karşıladı. İsrail ile igili her şeyden haberdar olduğu bilinen MOSSAD beş yıldır yapıldığı öne sürülen bu hazırlığın nasıl farkına varmamıştı?