2005 yılında, Dünya Ormancılık fuarı ile ilgili olarak, quebec (kebek)’te bakanlığımızca verilen bir görev dolayısıyla KANADA’YA gitmiştik.
"Sizin hayır zannettiklerinizde ŞER, Şer zannettiklerinizde HAYIR vardır. Siz bilemezsiniz, Allah (cc) bilir."
Dil, bir milletin en değerli unsurudur, öyle ki, dilini yitiren topluluk, millet olmak hâlinden çıkar, insan sürüsü hâline gelir. Milletin bütün geçmişi, bağlandığı, ortaya koyduğu değerler, dünyâ görüşü, o milletin dilinde tezâhür eder.
Türkiye'de hiçbir değişiklik kimseyi şaşırtmıyor. Türkçedeki değişiklik de...
Küçük yaşta falaka ile tanıştırılmış, “eti senin, kemiği benim” mantığıyla okul’da hocanın insafına terk edilmiş, asker ’de dayağın, karakol ’da sopanın, devlet kapısı’nda azarın her türlüsüne maruz kalmış; yasak, günah ve ayıp kavramları arasında preslenmiş bir neslin son tanıklarıyız.
Gönül bahçesinde kokar çiçekler, Gül dalına konmuş kelebekler, Yar bağ olsa ben de bağban
Mutluluğun yolu, kendi üzerinde çalışmaktan geçer. İnsanoğlu, acının ve mutluluğun tohumlarını kendi içinde taşıyor. İç sebepler temeldir. Dış sebepler ikinci plandadır.
Dertleri götür eski yıl; Kederleri, Hastalıkları sıkıntıları, Sava ş ları, kanı...
Yargıtay 3. Ceza Dairesi AYM’nin 14 Mayıs’ta milletvekili seçilen fakat hakkındaki ceza davasından ötürü tutuklu bulunan Can Atalay hakkındaki “hak ihlali yapılmıştır” kararını ikinci defa yok saydı. Kararın gerekçesinde yer alan ifadeler, mesleki kıdem ve başarılarından ötürü bu makama layık görülen seçkin bir heyetin bu meseleye hukuki açıdan bakıp değerlendirmek, bununla uyumlu dil ve üslup kullanmak yerine siyasi ve popülist bir nitelik taşıyor.
( Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk zanneder – İmam-ı Gazzali )
Değişim hız kesmiyor. Akıl almaz gelişmeler yaşanıyor: Meselâ eczahânede, kırtasiyecide, bin bir çeşit malzemenin bulunduğu nalburda veya düğme ve incik-boncuk satılan tuhafiyecide sayıca azalan emtia için raflardaki özel gözlem âletleri, işyerinin sâhibinden habersiz alâkalı toptan satıcıya telefon ederek, getirilmesini sağlayacak. Evlerdeki ve lokantalardaki buzdolapları da aynı hizmeti verecek.
İki binli yılların ilk yarısında, Türkiye'de önemli ekonomik, siyasal, kültürel dönüşümler bekleniyor. Sağlıklı kültürel doku, güçlü ekonomik yapı oluşturulmasında, bütün kurumlarıyla, bütün kurallarıyla işlerlik kazanmış demokratik yönetimin, yasal kaynağını oluşturacak anayasa çalışmaları, gündemdeki yerini koruyacaktır. Türkiye''deki yasal ve siyasal dönüşüm, ekonomik ve kültürel dönüşümün çok gerisinde kalmıştır.
Dev bir gemi motoru bozulur ve kimse tamir edemez. Tavsiye üzerine 30 yıldır gemi motorları ile uğraşan bir usta çağırırlar.
Vatan bizim atam bizim Ankara da yatan bizim Millet unutur mu sizi Nur içinde yat ş ehidim.
Târih boyunca, insanlar, ‘güzel’den bahsetmişler, ‘güzeli’ aramışlardır. Bir taraftan da bu mücerred mefhumun ne olup ne olmadığını düşünerek üzerinde tahliller yapmışlardır. Bugün, başlıbaşına bir ilim olarak düşünülen “estetik=bediîyat”, gerek ilim adamlarını gerekse sanatçıları yakından alâkadar etmiştir.
Yok olan sevdalara Hızla geçen yıllara İlerleyen yaşlara Yanalım mı?
Yeni bir âdet türedi. Bâzı cenâzeler öteki dünyâya alkışlarla yolcu ediliyor. Bildiğimiz kadarıyla alkış yaşayanın yaşayana, hayatta olana iltifatıdır. Alkış bir dünya takdiridir. Sahneye çıkan sanatkâr, kürsüye çıkan politikacı ve hatip hep alkış bekler. Bir tiyatronun, bir konserin son sahnesi alkışlarla kapanır ve alkışlarla açılır.
Şu lâfa bakın: "Türkçe onun (Mehmed Âkif'in) kaleminde en sâde ve bununla berâber en beliğ bir şiir dili olmuştur..."