Kızılay, Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1868 de kurulmuş ve Türkiye Cumhuriyeti döneminde bizzat kurucu Devlet Başkanımız Mustafa Kemal Atatürk tarafından himaye edilen ve daha sonra “Türk Kızılayı” adını alan bir kuruluşumuzdur. Kuruluş maksadı başlangıçta harp yaralı ve malullerine hizmet vermektir. Daha sonra yeni görev tanımlamaları ile hizmet sınırları genişletilmiştir.
“Tut Elimi Kilize” kitabının devamı olan bu hatırat ve roman 1960 darbesi öncesi dönem den başlayarak 1960 ve 1970’li yılların Kilis ve İstanbul’da toplum yaşamı, öğrenci hareketleri, sağ muhafazakâr çevrenin mücadelesi, siyasi sorunlar, siyasi hayat, gazetecilik ve basın hayatına dair ayrıntılı bilgiler veriyor. Şahsen o zamanları yaşamamış birisi olarak çok bilgiler edindim.
Dr. İbrahim Doğan her kulun ecel-i İlahi’yle belirlenen bu dünyadaki yolculuğunu tamamlayarak beka âlemine, ebedî mekânımıza avdet eyledi. Son defa geçen ayın son haftasında on iki kişilik dostluk grubumuzla hemen her ay buluştuğumuz yemek vesilesiyle birlikte olup sohbet etmiştik. Her zamanki gibi diri ve canlıydı.
Tarihî esere sahip çıkmak, millî kültüre, millî benliğe ve millî ruha sahip çıkmaktır. Bunun tahlili ise, başka bir gayrettir. Bu değerlerin içinde, başka unsurlar bile olsa, ‘bizimdir’ düşüncesi, bunu gerektirir.
Bir çok arkadaşımız, çocukluk ve gençlik yıllarından hatıralar anlatıp, "ne güzel günlerdi" diyorlar.
Dedesinin "muhtıra"sını unutamayıp hâlâ kullananlara söylenecek bir şey yok. Neticede "Dedesi koruk yer, torununun dişi kamaşır." elbet...
Merhum Ahmet Kabaklı; ‘ Dört konuda devrim olmaz , olamaz’ diyordu: 1-Din, 2-Dil, 3-Ahlâk, 4-Mûsıkî. Bozuk fikirli bâzı insanlar, dilde devrim yapmaya kalkıştılar. ‘ Öztürkçecilik ’ isimlendirmesi altında yeni kelimeler uydurdular. Doğudan gelen her kelimeyi attılar, yerine batıdan gelen kelimelere kucak ve ağız açtılar. Adına ‘ dil devrimi ’ dediler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’de doğurganlık oranının son yıllarda hızla azalmasını, yaşlı nüfus oranının yükselmesini “Yaşamsal tehdit ve tehlike” olarak nitelendirdi. Bu hükme aynen katılıyoruz, nüfus yapımızdaki olumsuz değişmeler, acil önlemlerin alınmaması durumunda karşılaşacağımız çok yönlü sosyo-ekonomik ve kültürel ağır bir krizin habercisidir.
*Öğrendim ki… Aziz ve mukaddes üç şey vardır, Din, dil ve ilim. (Mehmet Kâmil Berse’den) *İslâm için hürriyet, felsefî değil, hukûkî bir kavramdır. Temeli ise camianın bütün fertleri arasında tam bir hak eşitliği olduğu inancıdır.
Mutluluk ormanında yaşayan iki arkadaş seyahate çıkmaya karar verdiler. Aynı zamanda komşu da olan tavşan teyze bayan HOP-HOP la, zıplayamayan Kaplumbağa bayan YAVAŞ yola çıkmak üzerelerken hop -hop teyzenin torunu ZIP ZIP da onlara katıldı. Programladıkları gibi zıplayamayan kaplumbağa bayan Yavaş’ın evine gittiler. Eve uzun zamandır girilmediği için daha bakım, temizlik yapılmamış, çok kirli bir eve girdiler. Hep beraber biraz temizlediler, sonra oturup sohbet ettiler, müzik dinlediler. Sonra da uyudular.
Sosyal hayatımızda yaşadığımız şiddet ve cinayet vakaları, sokak köpeklerinin uyutulmasıyla ilgili tartışmalar kadar gündemi işgal etmiyor.
Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Arif Özaydın’nın "Türkiye Yüzyılının Önündeki Tek Engel; Enflasyon" konulu konferansta anlattıkları ve çözüm önerileri Beylerbeyi Delfino Cafe'de İstanbul Platformu üyelerinden alkış aldı.
Bu yazıma, bana âit olmayan bir başlıkla başladım: “Erbâb-ı teşâür çoğaldı şâir azaldı. Yok öyle değil, şâirin ancak adı kaldı” Söz, Muallim Naci’nin!..
İki eski dost ziyaretime geldiler. 80’ler ve sonrasına ait pek çok ortak hatıralarımız vardır; çoktandır görüşemiyorduk, bunları yeniden hatırlayıp o dönemde yaşananları andık.
Ekonomik, siyasal ve kültürel alandaki gelişmelerle, kültürler arasındaki yarışta, ülkelerden daha çok, şehirler önem kazanmaktadır. Yüzyılların içinde oluşan, zamanın sınavından geçen şehirler, tarihin derinliklerinden seslenen eserleriyle, kültürlerin duvarsız ve kapısız üniversitelerine dönüşmüşlerdir.
Türkçeciliği kendinden menkul TDK ve RİT (Resmî İkāmeli Türkçe) hareketi 1935'te "kitâbet" kelimesini "Arapça ve yabancı" saydı.
Yerel Seçimlerden önce; bazı iktidar yetkilileri, emeklilere seslenerek; “Sayın Cumhurbaşkanımızı dikkatlice dinleyin ” diyerek her seferinde emeklileri beklentilerinin üzerinde umutlandırdı.
Kurban Bayramı yaklaşıyor. Ekonomik krizin vurduğu Hayvan Pazarı’nda fiyatlar uçmuş gidiyor. Yüksek fiyatlar, düşük gelirliler için bayramın ezik geçeceğini gösteriyor.
80'Li yıllar muayenehane hekimliğinin çok rağbet edildiği bir dönemdir. 1978 yılında Ecevit Hükümeti’nin Sağlık Bakanı Dr. Mete Tan zamanında kamu hastanelerinde çalışan hekimler için tam gün yasası çıkarılmıştı. Bu yasa hekimlerin çalışma şeklindeki muayenehane açmalarına sınırlama getirmiş ve mesai saati dışında hekimlik yapmayı yasaklamıştı. Bu sebeple gerek devlet gerekse SSK hastanelerinden birçok hekim ayrılıp serbest hekimliğe geçmişti.
Kimileri, bilmediklerinden ve samîmi olarak öğrenmek istediğinden, kimileri de şeytanın avukatlığına özenerek soruyor: ‘ Allah bir, Kitap bir, Peygamber bir. Mezhepler niçin çok ?’