Otuz beş yaşlarında üniversite mezunu bir devlet memuru olan Tamer bey, Pazar günü evinde çok canı sıkılmıştı. “Hanım hadi parka gezmeye gidelim dedi.” Eşi Necla hanım da memur olduğu için işler pazara birikmişti. “Hayatım benim yarım kalan işlerimi bitirmem lazım, sen çocuklarımızla parka gider misin. Hem onlar da temiz hava alarak hareket etmiş olurlar.”
Kuruluşların dünya pazarlarında aranılan ürünler, hizmetler ve bilgiler üretmeleri, misyonlarına odaklanarak, vizyonları doğrultusunda, entellektüel ve finansal sermayelerini, dünya ortalamasını aşan, bir getiriyle değerlendirmesini bilmelerinden kaynaklanır. Kuruluşlar bütün canlılar gibi doğarlar, gelişirler, olgunlaşırlar ve ölürler. Uzun ömürlü kuruluşların güçleri, ürettikleri ürünlerde ve hizmetlerde, kalite üstünlüğünü korumalarına bağlıdır.
Eyvâh!.. Ne yer ne yâr kaldı, Gönlüm dolu âh u zâr kaldı. Şimdi buradaydı gitti elden, Gitti ebede geldi ezelden. (Abdülhak Hamit Tarhan)
Bosna Krallığı, Fatih Sultan Mehmed Han tarafından 25 Ağustos 1463 târihinde Osmanlı vilâyeti hâline getirildi.
Her şey bu anlamlı sözde gizli aslında “ Vicdanınızın sesini yükseltin” yükselen vicdanın sesi hayatın her anında kulağımızda çınlasın, kısmayalım o sesi varsın yükselsin. İyi bir eş olabilmek, iyi bir anne-baba olabilmek, iyi bir yönetici olabilmek kısacası iyi bir insan olabilmek için vicdanınızın sesini yükseltin.
Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan: İnsanların ihtiyaç, fikir ve dâvasını öteki insanlara duyurma aracı olan hitâbetin tanımı şöyle yapılmaktadır: Hitâbet; bir şeyler anlatmak için sözü başkasına yöneltmektir. Bu anlamda hitabet, insanın yeryüzünde yaşamaya başladığı günden beri devam edegelmektedir.
Her insan ailesi ve işi arasında, geçen ömrü boyunca, bir yandan öğreten ve öğrenen, bir yandan da yöneten ve yönetilendir. Yönetim ve eğitim, ekonomik ve kültürel hayatın, birbirini geliştiren iki ana çalışma alanıdır.
Haluk Hoca ile ilk görüşmemiz bundan tam 20 yıl önceydi. 1999 yılında kısa adı ATİB olan Avrupa Türk İslam Federasyonu Genel Başkanı Musa Serdar Çelebi’den bir davet aldım.
Çizgisi muhteşem bir mimar-ressam, anlatım gücü yüksek bir yazar olan Gürbüz Azak, ‘ Meryem’in Atları ’ isimli; 13,5 X 19,5 santim ölçülerinde 140 sayfalık romanında, Kazan Türklerinden bir grubun, Osmanlı Yurdu’na göç edişlerinin destansı hikâyesini anlatıyor.
Kıbrıs adasında son zamanda adından çok söz ettiren bir bölge var, adı Maraş! 1974 yılından beri yasak bölge.
Risk, en kapsamlı tanımı ile, hayatımızda kontrolümüzde olan ve olmayan, irili ufaklı tehlikelerle karşılaşmamızdır. Riski en basitinden, en tehlikelisine kadar kategorize edebiliriz. Alınan önlemler her yönüyle yeterli ise, kişi ne yaptığını biliyorsa, en tehlikeli risklerden kurtulma şansı yüksek iken, koruyucu tedbirlerin, alınan önlemlerin ve aklın rasyonel kullanılmaması sonucu, insan küçücük bir riskten ölümle çıkabilir.
Bu yazım, kamuoyu tarafından da çok iyi bilinen İstanbul – İzmir Otoyolu geçiş ücretleri ile alakalıdır. Malumlarınız olduğu üzere, İstanbul – İzmir arasındaki yolculuk süresini 8 saatten 3,5 saate indiren muhteşem otoyol tamamlanmak suretiyle geçtiğimiz günlerde çok Değerli Cumhur Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından hizmete açılmış bulunmaktadır. Böyle rüya gibi bir otoyolu yapanlardan, yaptıranlardan ve emeği geçen bütün zevattan Allah bin kere razı olsun.
Dünyanın her yerinde, yenilik yapmasını bilen kuruluşlar, hayatın bütün alanlarında, köklü dönüşümlere yol açarlar. Onlar kuruluşların ana fonksiyonları olan finansmanda, üretimde ve pazarlamada sıradışı buluşlarıyla, ekonomik ve kültürel hayata sıradışı boyutlar kazandırırlar.
Mutluluk, hayattaki her şeye, insana, doğaya karşı yaratıcılıktan, özgünlükten, yoğun ilişkiden, farkındalıktan, heveslilikten kaynaklanmalıdır. Mutluluk üzüntüyü dışlamaz. Hayata tepki veren insan bazen mutludur bazense üzgün. Önemli olan tepki vermektir.
Teknolojide yaşanan hızlı gelişmeler, çağımızda yeni bir ihtiyacı gündeme getirdi: Değişim. Değişim arzuları, değişmez hedef hâline geldi. İnsanlar artık bir şeylerin değişmesiyle de yetinmiyor. Olabildiğince hızlı değişimler bekliyor.
Bu çalışmada öncelikle klasik çağ, modern uygarlık veya endüstri toplumu olarak bilinen ve on sekizinci yüzyıldan itibaren önce Batı Avrupa daha sonra da bütün dünyada egemenlik kuran endüstri çağının eğitim araçlarının ve güçlerinin neler oldukları ve bunların öğretmen ve öğrenci rollerini nasıl belirlediği ortaya konmaya çalışılacaktır. İkinci olarak yirminci yüzyılın son çeyreğinden itibaren eğitim araçları ve güçlerinin yapısında ve niteliğinde önemli değişmelerin meydana gelmesinde etkili olan yeni eğitim teknolojilerinin öğretmen ve öğrenci rolleri üzerindeki etkisi ve dolayısıyla eğitimin amaçları ve niteliğinde ne gibi dönüşümleri beraberinde getireceği açıklanacaktır.
Bir adam eşine, - Bu akşam yemeğe çıkalım mı”? diyor, eşi ise şöyle cevap veriyor, - Hayır, bu akşam benim yerime git başka bir kadını yemeğe götür…
Dünyada gelen bayramların, geçen bayramlardan daha iyi, daha güzel, daha barışçı olması için, çalışan bir erdemliler topluluğu olursa, savaş yılları barış yıllarına dönüşürler. Onlar iyilikleri özendirme ve kötülükleri önleme yolunda, bütün insanlığa ışık tutarlar. Yollarını onların ışığında görenler, yönlerini yitirmezler.
Fındığın depolanmasında amaç, fındığın kalitesini iyi korumaktır. Fındığın küflenmesini, renk, tat lezzet ve aroma kalite kaybını önlemektir.
Bir Kurban Bayramını daha geride bıraktık. Daha nice bayramlara, sevdikleriniz ve sevenlerinizle sağlık ve huzur içerisinde erişmenizi Subhânehu Taâlâ’dan niyaz ederim.