İnsan topluluklarını ‘millet’ hâline getiren en önemli unsur ‘kültür’dür. Kültürün orta direği ise dil ve dindir.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1989-1974) bir dönem lise edebiyat derslerinde adı geçen, kitaplarından alıntı yapılan, hatta imtihanlarda bile hakkında sorular sorulan bir aydınımızdı. Ancak her siyasi dönemde özellikle edebi, sosyal, felsefi vs konuların ders kitapları değiştiği için bazı isimler zaman zaman azalır, yerini bir başkasına bırakır.
Vicdân; mücerret bir mefhumdur. Vicdânlı veya vicdânsız denilirse bir değer kazanabilir.
Hakkın kelamı birdir, Öz söz doğruluk temizlik iman Tercüme eder insan kişiliğini her an Doğruluk yoludur hakkın yolu
Her gün yapman gereken işleri yap ve bitir. İşlerini yoluna koy, biriktirme. Ufak şeyler yüzünden kimseyle tartışma. Bugün çanlar senin için çalabilir. Zamanını harcama konusunda eli açık davranma. Çocuklarına ve ailene sevdiğini söyle. Her sabah öbür tarafa gitmeye hazır ol. Her günün hakkını ver. Zamanını boşuna geçirme. Her gün yeni bir şey üret. Yunus Emre’nin deyişiyle, “Her dem yeniden doğarız bizden kim usanası.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni bir anayasa yapılmasını istiyor; bu husustaki düşüncesini Irak’tan dönüşünde uçakta gazetecilere bir kere daha ifade etti: “ Dünyada birçok alanda değişimden söz ediliyor… Buna ayak uydurmak için de Türkiye’nin eskinin darbeci ruhunu özünde barındıran anayasa metninden kurtulup yenilikçi ve özgürlükçü bir anayasaya kavuşmasının zamanı gelmiştir. Bu konuda CHP’nin de böyle bir değişime destek vereceği düşüncesi ve inancındayım.” Öyle görünüyor ki bu konu önümüzdeki günlerde ülke gündeminin ilk sıralarında yer alacak ve çok tartışılacaktır.
Olay 1600’lü yıllarda İstanbul’da yaşanmıştır. Bir tüccar içinde 500 adet altın bulunan çantasını kaybeder. Yoldan geçen bir ayakkabı tâmircisi de tesâdüfen bu çantayı bulur.
Hesap gayet basit. Yediğimizin aynısını yakarsak, aynı kiloda kalırız.
Türkiye yüzyıla yakın bir zaman boyutunda, büyük bir savaş görmemesine rağmen, Avrupa ülkeleri seviyesinde bir üretim patlaması gerçekleştiremedi. Türkiye''de, milletten daha güçlü bir devlet olduğu için hem nitelik hem de nicelik açısından, eğitim kurum ve kuruluşları geliştirilemedi. Türkiye''nin eğitim seviyesi düşük olduğu için, üretim seviyesi de düşüktür. Çünkü, üretim gücünü büyütmek, bir eğitim işidir.
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde deve tellal pire kuaför iken armudu taşlayalım masala başlayalım.
Niçin bilmem, Millî Bayramlarımızdaki o eski heyecanlar kayboldu. 23 Nisan Millî Hâkimiyet ve Çocuk Bayramı adı verilen bu millî bayramımız da tıpkı, diğerleri gibi, sessizliğe gömüldü.
“Eğitim çocuğu sevmekle başlar.”
Geçen hafta doğum günümdü. Değerli dostlarım ve yakınlarımın temenni ve kutlamaları arasında beni en fazla duygulandıran bir sığınmacı Afgan ailenin getirdiği hediye oldu.
Eski bayramların özlenen tadını vermese de, bu yılki bayram yine de birçok mutluluğu birlikte yaşamamıza vesile oldu. Geçici olsa da çekirdek aileleri birleştirdi. Torun, dede, nine, akraba ve dostları bir araya getirdi. Özlemlerin hüznü, sevince dönüştü. Değerli duygular paylaşılarak huzurun tadına varıldı. Ramazan ayında topladığımız güzel hasletleri bir nebze birlikte paylaştık.
Kuşlar neşe ile şakıyor Dallar yapraklar ile güzelleşiyor Papatyalar çimenleri süslüyor Ne güzeldir baharda park köşeleri
T.B.M.M.; 18 Mart 1920’de Misak-ı Millî kabul edilip İstanbul’da son toplantısını yapan Osmanlı Mebuslar Meclisi, Ankara’ya gelebilen üyeler ile yeni seçilen üyelerden oluşuyordu. Açılışı Cuma gününe tesâdüf ettirilen meclisin üyeleri, Hacı Bayram Camii’nde Cuma namazını kıldıktan sonra, kurbanlar kesilerek, dua ve tekbirlerle Meclis binasına geldiler.
Epiktetos’un şu sözünü hiç unutmayalım “Hayat bir sahne ve bizler de yazarın senaryosunu oynayan oyuncularız. Bu oyun kısa da sürebilir, uzun da. Size bir dilenci rolü yazıldıysa bu rolü bile iyi oynamalısınız. Sizin göreviniz size biçilmiş karakteri iyi oynamaktır. Kimin neyi oynayacağı başkasının kararıdır.”
Devr-i Alem belgesel program yönetmen ve yapımcısı İsmail KAHRAMAN 15-21 Haziran 2010 tarihinde Hun imparatorluığundan Göktür imparatorluğuna, Moğol imparatorluğundan Uygur Türk imparatorluğuna Türk tarihinin kuruluş destanının yazıldığı Moğolistan’da belgesel çekimi yaptı.
19 Nisan 2008’de ATO Salonunda toplanan Türk Ocakları Kurultayı’na öğleye doğru ara verildi. Bazı eski dostlarla benim 2. kattaki odamda yemek yiyorduk. Kapı aniden açıldı, Ayvaz Gökdemir sevinçli anlarında yüzünü kaplayan tatlı tebessümüyle parmağını sallayarak siteme başladı “beni bu Kurultay’a getirmediniz de ne oldu? Bakın işte geldim.“