Dünyanın her yerinde, yenilik yapmasını bilen kuruluşlar, hayatın bütün alanlarında, köklü dönüşümlere yol açarlar. Onlar kuruluşların ana fonksiyonları olan finansmanda, üretimde ve pazarlamada sıradışı buluşlarıyla, ekonomik ve kültürel hayata sıradışı boyutlar kazandırırlar.
Mutluluk, hayattaki her şeye, insana, doğaya karşı yaratıcılıktan, özgünlükten, yoğun ilişkiden, farkındalıktan, heveslilikten kaynaklanmalıdır. Mutluluk üzüntüyü dışlamaz. Hayata tepki veren insan bazen mutludur bazense üzgün. Önemli olan tepki vermektir.
Teknolojide yaşanan hızlı gelişmeler, çağımızda yeni bir ihtiyacı gündeme getirdi: Değişim. Değişim arzuları, değişmez hedef hâline geldi. İnsanlar artık bir şeylerin değişmesiyle de yetinmiyor. Olabildiğince hızlı değişimler bekliyor.
Bu çalışmada öncelikle klasik çağ, modern uygarlık veya endüstri toplumu olarak bilinen ve on sekizinci yüzyıldan itibaren önce Batı Avrupa daha sonra da bütün dünyada egemenlik kuran endüstri çağının eğitim araçlarının ve güçlerinin neler oldukları ve bunların öğretmen ve öğrenci rollerini nasıl belirlediği ortaya konmaya çalışılacaktır. İkinci olarak yirminci yüzyılın son çeyreğinden itibaren eğitim araçları ve güçlerinin yapısında ve niteliğinde önemli değişmelerin meydana gelmesinde etkili olan yeni eğitim teknolojilerinin öğretmen ve öğrenci rolleri üzerindeki etkisi ve dolayısıyla eğitimin amaçları ve niteliğinde ne gibi dönüşümleri beraberinde getireceği açıklanacaktır.
Bir adam eşine, - Bu akşam yemeğe çıkalım mı”? diyor, eşi ise şöyle cevap veriyor, - Hayır, bu akşam benim yerime git başka bir kadını yemeğe götür…
Dünyada gelen bayramların, geçen bayramlardan daha iyi, daha güzel, daha barışçı olması için, çalışan bir erdemliler topluluğu olursa, savaş yılları barış yıllarına dönüşürler. Onlar iyilikleri özendirme ve kötülükleri önleme yolunda, bütün insanlığa ışık tutarlar. Yollarını onların ışığında görenler, yönlerini yitirmezler.
Fındığın depolanmasında amaç, fındığın kalitesini iyi korumaktır. Fındığın küflenmesini, renk, tat lezzet ve aroma kalite kaybını önlemektir.
Bir Kurban Bayramını daha geride bıraktık. Daha nice bayramlara, sevdikleriniz ve sevenlerinizle sağlık ve huzur içerisinde erişmenizi Subhânehu Taâlâ’dan niyaz ederim.
Bir bilge yetiştirdiği öğrencisini yanından ayrılmadan önce çağırdı. Ve Sordu: "20 yıldır buradasın, neler öğrendin?" "Yedi gerçek öğrendim" dedi öğrenci.
Dünya savaşların dayanılmaz ağırlığı altında ezilmektedir. Yirminci yüzyılda Avrupa ülkelerini yakan, yıkan savaşlar, yirmi birinci yüzyılda Müslüman ülkeleri yakıp, yıkmaktadır. En dehşet verici yüzleriyle ortaya çıkan, sonu gelmeyen kanlı savaşlar, bütün ülkelerde ekonomik, siyasal ve kültürel hayatı yerle bir etmektedirler. Ancak ülkelerin her alanda, birbirine bağımlı hale geldiği düz kare dünyada, savaşların kazananı, barışların kaybedeni olmayacaktır.
Kurban, Yüce Allah'ın rızasını kazanma ve O'na yakınlaşma vesilesidir. Peygamber Efendimiz (sav) ‘ Âdemoğlu kurban günü Allah katında kurban kesmekten daha sevimli olan bir iş yapamaz ’ buyurmuştur. Kurban, verdiği nimetlere karşı kulun Rabbine sunduğu bir teşekkür, gerektiğinde her türlü şeyi O'nun uğruna fedâ edebileceğini ifâde eden bir teslimiyet göstergesidir.
Acaba okumanın beyin üzerinde ne tür bir etkisi vardır?
Türkiye son günlerde Kaz Dağlarında kesilen ağaçlar ve Kanadalı bir şirketin bu bölgede altın madeni kuracak olmasını tartışıyor. Öncelikle Kaz Dağları konusunun siyaset üstü bir konu olduğunu belirtmek isterim.
Yüz yıllar önce fındık bahçelerini diken dedelerimize vefa borcumuzu ödüyor muyuz?
Kurban Bayramı’na sayılı günler kaldı. Kurbanlıklar yavaş yavaş piyasaya çıkmaya, çarşılarda ve evlerde bayramın heyecanı kendini hissettirmeye başladı.
17/11 İnsan hayır dua edip hayrı talep ettiği gibi, beddua da eder, şerri davet eder. İnsan pek aceleci bir tabiata sahiptir.
Görev ve sorumlulukların kesin sınırlarla belirlendiği hiyerarşik kuruluşların yerine, dünyaya açık, yönetim kademeleri azaltılmış ve esnekleştirilmiş kuruluşlar geçmektedir.
Ne hazin bir manzara! Günlerden beri televizyon ekranlarından izliyoruz; zümrüt yeşili ormanlarıyla Kaz Dağlarının tam da böğrüne saplı duran emperyalizmin o zehirli hançerini, içimizi yakıp kavuran o ağaç katliamını…
Türkiye’deki milyonlarca Suriyelinin ülkemizde kalmasını kimler istiyor? ABD istiyor. AB istiyor. İsrail istiyor. Sorosçular istiyor. PKK istiyor. HDP istiyor.
Dîvânu Lugati’t-Türk, Türklerin İslâmiyet’i kabul etmelerinden sonra münâsebetleri artan Araplara Türk dilini öğretmek maksadıyla hazırlanmış Türk lehçeleri sözlüğüdür. Bilindiği gibi Türkler, benzerine ender rastlanacak ölçüde geniş bir sâhada, birbirleri ile irtibatları zayıf şartlar içerisinde yaşamışlardır.