‘ Gagavuzlar ’ veya ‘ Gökoğuzlar’ Hıristiyanlığın Ortodoks mezhebine bağlı olan, Türk soyundan insanlardır. Ortodoks olmayan Gagavuz da vardır. Onlar Katolik ve Subbotnik (*) veya Avengelist’tir. (**) Bir kısım Gagavuzlar, erkek çocuklarını sünnet ettirirler. Moldova Cumhuriyeti’nde, Gagağuzeli Özerk Bölgesi’nde 250.000 civarında bir topluluk oluştururlar. Dünyadaki toplam nüfuslarının 500.000 olduğu tahmin ediliyor. Romanya’da, Kuzeydoğu Bulgaristan'da, Ukrayna'da, Yunanistan'da ve az sayıda olmakla birlikte Türkiye’de yaşarlar. Müslüman olmadıkları için Mübâdele Anlaşmasına dâhil etilmemişler, Yunanistan’da azınlık sayılmamışlardır.
‘’Onlar tarih yazdılar ve tarih onları yazdı. Bu toprakların kahramanları bitmeyeceğine göre, daha yazılacak çok tarih, tarihin yazacağı çok kahraman vardı…’’
Doğum tarihi: 20 Aralık 1873, İstanbul- Ölüm tarihi ve yeri: 27 Aralık 1936, İstanbul) Mehmet Akif Ersoy'a cenaze töreni bile çok görülmüştü .
1980’li yıllar çocukluk dönemimin geçtiği yıllardı. O yıllardan aklımda kalan çok önemli hatıralarım var. Mesela 1986 yılında Jupp Derwall’in Teknik Direktörlüğünü yaptığı Galatasaray, 14 yıl aradan sonra Türkiye Ligi Şampiyonu olmuştu.
En genel anlamıyla, tüketiciye mal ve hizmet sunan herkes benim gözümde esnaftır. Serbest piyasa ekonomisinde, tekellerin ve kartellerin olmadığı pazarlarda, serbest rekabetin geçerli olduğu piyasa şartlarında, kaliteli esnaflık yapabilmek her yiğidin harcı değildir.
Siyasal toplumların sivil toplumlara, dönüşmekte olduğu bir dünyada, sivil kuruluşlar siyasal kuruluşlara, siyasal kuruluşlar sivil kuruluşlara özenmektedir. Her iki kesimin birbirinin yerine göz dikmesiyle, görev ve sorumluluklar birbirine karışmaktadır.
Yurtdışına gidenler hatırlayacaklardır? Tur operatörleri milli şairlerin, ediplerin evlerini veya anıt mezarlarını programlarına alarak turistleri gezdirirler. Doğudan ve batıdan birkaç örnek vermek gerekirse mesela Paris’te Charles Baudelaire, Moskova ve St Petersburg’da Aleksandr Puşkin, Özbekistan Taşkent’te Ali Şir Nevai gibi. Burayı gezen yabancılar söz konusu milli sanatçının değişik dillere türcüme edilmiş eserlerini ve hatıra eşyalarını alarak ülkelerine taşırlar.
Alp sözcüğü yalnızca Türklere aittir, başka bir dilde bu sözcük yoktur. Eğer başka bir kültürün – dilin içinde ‘ALP’ varsa bu Türk töresinden o millete geçmiştir. Yaklaşık yedi bin yıl öce Avrupa kıtasına gelen Türk Töresini ve uygarlığını Avrupalı yerli barbar insanlara öğretmişlerdir. Elbette bu uygarlaştırma çalışmaları kolay olmamıştır yani askeri güç de gerekmiştir. Avrupa’ya uygarlık yolunun açılmasında ‘Alplar’; öncü, yol açan güç olmuşlardır. İşte bu yüzden; Avrupa’nın en uzun sıra dağlarının adı ‘ALPLER’ – ALP DAĞLARIDIR…
İskoç asıllı İngiliz târihçi ve eğitimci yazar Thomas Carlyle (1795-1881) diyor ki: ‘ Milletler kahramanlarıyla yaşarlar .’ Bu cümle, ‘ bir milletin ne kadar çok kahramanı varsa, o millet, târih sahnesinde o kadar uzun süreyle kalabilir .’ Şeklinde yorumlanabilir. Kahramanlar, gerçek hayatta olabileceği gibi, ukbâ âleminde veya destanlarda - efsânelerde de olabilir. Zâten destan ve efsâne kahramanları da gerçek hayattan edebiyat alanına intikal etmişlerdir.
15 Kasım 1944 sabahı Ahıska'nın demiryolu hattında dizilmiş katarlar, bu bölgenin tarihî ahalisini alıp binlerce kilometre uzaklara, Orta Asya ülkelerine götürdü. O gün bu gündür o katarların götürdüğü insanlar geri dönmedi. Çağ değişti, tarihler hercümerç oldu, haritalar ve sınırlar darmadağın oldu, hatta iklimler değişti; 75 yıldan beri Ahıska Türklerinin kaderi değişmedi.
Bilim ve teknoloji alanındaki baş döndürücü gelişmeler, yaşam şartlarının iyileşmesi, insan sağlığını tehdit eden çok sayıda hastalığın önüne geçilmesi, büyük savaşların yaşanmaması gibi nedenler dolayısıyla dünya nüfusu hızla artmaktadır.
Türkiye'de gündemi inanılmaz bir şekilde döndürüyorlar. Sanki görünmeyen bir gizli savaş var. Bu savaşın bir tarafının Türkler olduğu kesin!
İsa Yusuf Alptekin Bey’in ve binlerce Doğu Türkistan şehidinin necip ruhlarına fatihalar göndererek…
Psikologların araştırmalarına göre, sıradan insanlar sadece yüzde 10 yaşıyor. Yüzde on nefes alıyor, yüzde on seviyor, yüzde on keyif alıyorlar….
Üzerinde yaşadığımız dünya, evrenin bir bölümüdür. Evren, var olan şeylerin tamamıdır. ‘ Kâinat ’, âlem ’, ‘ kosmos ’ olarak da anılır.
Küresel dünyada azalan mali kaynaklar, yavaşlayan büyüme ve artan işsizlikle beraber ortaya çıkan mali kriz sınırları aşarak varlığını sürdürmeye devam ediyor. Vahşi kapitalizmin dişlerini her geçen gün daha da sivrilttiği, güçlünün haklı olduğu küresel dünyada oyunu kuralına göre oynamak gerekiyor. 21’inci yüzyılda değişen demografik yapılar, şehirleşme ve iklim değişikleri devletleri ve politika belirleyenleri hızla değişen dünyaya ayak uydurmaya zorladı ve yeniden şekillendirdi.
Türk Dünyası Filmleri Gösterimi İstişare Toplantısı’nı, İstanbul’da Türk Dünyası Dernekleri ile birlikte Cumartesi günü Akgün Otel’de gerçekleştirdik.
Sinema tarihinin en ünlü komedyeni Charlie Chaplin anlatıyor: "Küçük bir çocukken babamla bir sirk şovunu izlemeye gittik. Bilet sırasında uzun bir kuyruk vardı ve önümüzde anne-baba ve 6 çocuktan oluşan bir aile vardı.
Atlantik’in nasıl Doğu ve Batı yakası, birbirine akraba ise, Akdeniz’in Güney ve Kuzey yakası da birbirine akrabadır. Dünyada kutsal ve seküler kültürleri, ayakta tutan değerlerin hepsi Akdeniz kaynaklıdır. Akdeniz’in Güneyi ile Kuzeyi arasında, kutsalla seküler kültürün hesaplaşması, geçmişte olduğu gibi gelecekte de devam edecektir. Ancak bu hesaplaşma, silahlarla yapılan bir hesaplaşma değil, güçlerini hiç yitirmeyen değerlerle yapılan bir hesaplaşma olacaktır.
‘’Selden koymuştu anacığı adını. Şehitlikte o’nun adını ilk kez okuduğumda; tüylerim diken, diken olmuş, insanlığımdan utanmıştım. Çünkü o henüz bir bebekti. Ne olduğunu dahi anlayamayan o küçücük bedeni diri, diri toprak olurken; bunu yapanların, EOKA terör örgütüne mensup Rum canileri olduğunu sezemeyecek kadar küçücüktü… ’’