“Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin, bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.’’( Mustafa Kemal Atatürk.)
İnsanoğlu, kendisine bahşedilen hayat sürecini uzatmak ve yaşam koşullarını kolaylaştırmak için çabalarken dünyanın kendisine sunduğu zorluklarla da her an mücadele etmek zorundadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919’ta Samsun’a çıkışından sonra 22 Haziran 1919’da Amasya Tamimi yayınlandı. Tamimde: Türk milletinin bağımsız bir devlete sâhip olacağını ifâde eden cümle dikkati çekiyordu: ‘ Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır .’ Tamimde ayrıca; ‘ Vatanın tamamı, milletin istiklâli tehlikededir. Hükümet merkezi İtilaf Devletleri'nin etkisi ve denetimi altında bulunduğundan, sâhip olduğu sorumluluğun gereklerini yerine getirememektedir. Bu durum, milletimizi adı var, kendi yok durumuna düşürüyor .’ Deniliyordu.
Meselenin daha iyi anlaşılabilmesi bakımından, bugün tek bir mevzudan bahsetmek istiyorum. O da, son aylarda konulan muhtelif yasakları ihlal edenlere verilen para cezaları ile alakalıdır.
Vefatının 27. Yıldönümünde Özal’ ı Rahmet ve Saygı ile Anıyorum.
Yalnız kalmak, kişinin konuşmak istediği halde yanında kimseyi bulamamasıdır. Yalnız kişi, onu dinleyecek, onunla ağlayacak, onunla gülecek ve onu sevecek kimseye sahip olamayan kimsedir. O istemediği halde, iradesinin dışında yalnız kalmıştır.
Durun durun! Hemen kılıçlarınızı kuşanmayın. Söz konusu edeceğim savaş öyle bildiğiniz savaşlardan değil, kapsam ve içerik olarak çok farklı.
2020 yılına keşke hiç girmeseydik, 2019’da kalsaydık! Ya da 2020’yi es geçip direk 2021’e geçiş yapabilseydik diye içimizden geçiyoruzdur. 2020 senesine depremlerle başladık, maalesef ülkemizin farklı bölgelerinden deprem haberleri gelmeye devam ediyor. Çekirgeler sokakları istila etti, ardından Covid-19 isimli bir virüs hayatımızı alt üst etti. Çernobil Nükleer santralinde yangın çıktı zehir saçıyor, ülkemizde tehdit altında.
Çok eski târihlerdeki Andaval Köyü, Kayseri ile Niğde arasında idi. Niğde’nin güzel elmalarını Ankara ve diğer illerde satmak için Niğde’ye giden Kayserililer, bu köyde mola verirlermiş. Çok misâfirperver olan Andavallılar, Kayserilileri çok mükemmel ağırlarlarmış.
Korona virüsü dünya ekonomisini derinden etkiledi. IMF, 2019’da 2,9 büyüyen küresel ekonominin, korona virüsü salgını nedeniyle 2020’de % 3 küçüleceği tahmininde bulundu. IMF Türkiye için yüzde 5 küçülme ön görürken, işsizlik oranının ise % 17,2 olacağını ön görüyor. IMF’nin tahminlerine göre küçülme ABD için 5.9, Almanya için %7, İtalya için ise % 9,1 düzeyinde.
Dünyamızın ve Türkiye’mizin başındaki felaket elbette geçecektir. Böyle zamanlarda toplumların en büyük gücü umutlu olabilmeleridir. Bu da yapılan işlerin umut verici olup olmamasını belirleyen üç önemli dayanağa sahip olmakla mümkündür.
1. 2 Saat kitap okuma. 2. 2 saat evde yürüyüş. 3. 2 saat balkonda hem güneşlen, hem de doğayı seyret.
Savurganlığın herkesin gözünü kamaştırdığı toplumlarda, şehirlerin meydanlarını alışveriş merkezleri doldurur. Savurganlığı bir düşünme, bir yaşama biçimine dönüştüren seküler insanlar, haftada en azından bir defa, alışveriş merkezlerine gitmezlerse, kendilerini hem çok yoksul, hem de çok mutsuz hissetmektedirler. Alışveriş merkezlerinde dolaşmak, vitrinlerin önünde saatlerce durmak, seküler insan için, her hafta tekrarlanan bir ritüel olmuştur.
İlkokulda okuduğum yıllardı. Kemaliye Mektebinde öğrenci idim. Öğretmenimiz Münire Aktüre Kilisli bir Kore Gazisi Yüzbaşı Kamil Celkan’ın Kilis’e geldiğini ve bir tören yapılacağını söylemişti.
Korona salgını… Tüm dünyayı etkisi altına alan ölümcül bir hastalık… Her geçen gün insanlık âlemine öylesine büyük darbeler indiriyor ki, yaşamımızı adeta esir almış durumda.
Türklerde aile, toplum olma anlayışının başlangıcı ve sosyal hayatın en küçük birimi olmakla birlikte temelidir de. Toplum hayatı, aile ve akrabalık bağları üzerine kurulmuştur. Birbirine kan bağı veya ‘sıhrî’ kelimesiyle ifâde edilen evlilik bağı ile oluşan akrabaların toplamına geniş aile denir. Çekirdek aile; ana-baba ve evlattan oluşur. İster çekirdek aile olsun ister geniş aile… Türk toplumunun ve Türk devletinin temelini aile müessesesi oluşturur.
Hayatın gerçekleri arasında en tartışmasız olanı, şüphesiz ölümdür. Her canlı er veya geç ölüm hakikatiyle yüz yüze gelir ve dünyadan ayrılır.
Dostoyevski der ki “ Beni korkutan tek şey var: acılarıma değmemek.” Yaşamak acı çekmektir. Yaşamı sürdürmek de çekilen bu acıda anlam bulmaktır. Acı, bir anlam bulduğu anda acı olmaktan çıkıyor. İnsanın temel uğraşı haz almak veya acıdan kaçınmak değil, hayatında bir anlam bulmaktır.
Bir kaç aydan beri ve bilhassa son günlerde Koronovirüs Hastalığı bahanesiyle bazı malum dış mihraklar ile İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ısrarla sokağa çıkma yasağı ilan edilmesini talep ediyordu. Buna mukabil olarak da hükümet yetkilileri tarafından, hiç bir zaman sokağa çıkma yasağı konulmasının düşünülmediği hususu gayet açık bir şekilde ifade ediliyordu. Biz de, hükümetimize ve AK Parti iktidarına güvendiğimiz için bu düşünce tarzına samimiyetle inanıyor ve destek veriyorduk.
Türkler için İslamiyet, ‘ dinlerden bir din ’ değildir. İslâmiyet’in; Hamurabi Kanunları’ndan veya ‘Cengiz Yasaları’ndan bu yana yazılmış hiçbir kitapta eşine benzerine rastlanmayan muhteşem adâletine dayanarak söylemek gerekirse, Türkler de İslâmiyet için, ‘ milletlerden bir millet ’ değildir.