Önce el alem ne demek ona bakalım: Etrafımız, dış çevremiz, arkadaşlarımız, komşularımız, çalışma arkadaşlarımız, kanunlar vb. - Biz herhangi bir davranış sergilediğimiz zaman, olumlu ve olumsuz el alemin hiç söz hakkı olmayacak mı?
İlk önce, bu sorunun kişinin yaşına, yaptığı işe, sağlık durumuna, kullandığı ilaçlara, beslenmesine göre herkese göre farklı bir doğru cevabı olduğunu belirtelim. Dolayısıyla bu konuda bir sorunuz ve endişeniz varsa sizi tanıyan bir hekimin tavsiyesine uymanızı öneririm. Burada ben daha çok genel kurallardan bahsedeceğim.
İyi bir Müslüman olabilmek için sâdece Kelime-i Şehâdet getiren, beş vakit namazını kılan, orucunu tutan, hacca giden, zekâtını veren insan olmak yeterli değildir. Kur’ân- Kerîm’i okuyabilen, okuduğunu anlayan, anladığını anlatabilen, Ahsen-i Takvim üzerine yaşayan insan olmak ve Ahsen-i Takvim üzerine yaşayan insanlar yetişmesine, verdiği bilgilerle ve yardımseverliği, dürüstlüğü, çalışkanlığı, üretkenliği ile çevresindeki büyük-küçük bütün insanlara örnek olabilen, çevresindeki insanlara; ‘ ben de onun gibi olmalıyım ’ dedirtebilen kimsedir.
Türk ve İslam dünyasıyla birlikte bütün ülkeleri etkileyen rant kültürünü, risk kültürüne dönüştürmenin küresel öncüleri, Ahilik kültürüyle yoğurulmuş girişimciler olacaktır. Onlar kuruluşlarını sürekli yenileyerek, hayatın bütün alanlarında sürükleyici bir işlev yüklenirler. Kutsal kültürde risk almadan rızkın bulunmayacağı, risk ekonomisinin rızk ekonomisi olduğu bilinir. Ekonomi dünyasında Ahilik kurtla paylaşmak, çobanla ağlamak değildir.
Bir varmış bir yokmuş Allah’ın günü darı tanesinden çokmuş. Yaz gelmiş mutluluk ormanını sıcak basmış. Uykudan uyanan Şirin kız yola çıkmış gitmiş gitmiş sıcaktan yolu şaşırmış gitmiş gitmiş çıkmaz sokağa girmiş. O kadar yorulmuş ki rastladığı ilk ağacın altına çimenlerin üzerine yatmış ve uyuyakalmış.
- Hepimiz ahlaklı olunması gerektiğini çok iyi biliriz. Ama ahlaksızlık hiçbir zaman son bulmaz. Bazıları ahlaksızlık yapmaya devam eder. - Hepimiz doğru ve dürüst olmamız gerektiğini çok iyi biliriz.
Güç kavramı, bir kişinin bir olaya etki edebilme derecesidir. Bazı insanların olaylara etki etme derecesi büyük, bazılarınınki zayıftır.
Nefes almak bayramdır. İnsan nefessiz kaldığında anlar. Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir. Sevmenin, sevilmenin ise yalnızlık…
“Şöhret afet olduğu kadar vesileyi rahmettir.” Sayfa 9 Çünkü ben Hayri İrdal, her şeyden evvel mutlak bir samimiyet taraftarıyım. İnsan her şeyi açıkça söylemedikten sonra neden yazı yazsın? Sayfa 10
Dini bayramlar yakın dönemlere kadar toplumumuzun büyük çoğunluğunun anlamını idrak ederek, haz duyarak yaşadığı, ev ziyaretleriyle ailelerce duyguların paylaşıldığı çok özel günlerdi; ezcümle bayramlar bayrak gibi idrak edilip kutlanırdı.
Halk arasında sıkça kullandığımız bir tâbirdir. Bâzen imtihan dünyası, bâzen imtihan yeri ve bâzen de imtihan âlemi deriz.
Kızılay, Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1868 de kurulmuş ve Türkiye Cumhuriyeti döneminde bizzat kurucu Devlet Başkanımız Mustafa Kemal Atatürk tarafından himaye edilen ve daha sonra “Türk Kızılayı” adını alan bir kuruluşumuzdur. Kuruluş maksadı başlangıçta harp yaralı ve malullerine hizmet vermektir. Daha sonra yeni görev tanımlamaları ile hizmet sınırları genişletilmiştir.
“Tut Elimi Kilize” kitabının devamı olan bu hatırat ve roman 1960 darbesi öncesi dönem den başlayarak 1960 ve 1970’li yılların Kilis ve İstanbul’da toplum yaşamı, öğrenci hareketleri, sağ muhafazakâr çevrenin mücadelesi, siyasi sorunlar, siyasi hayat, gazetecilik ve basın hayatına dair ayrıntılı bilgiler veriyor. Şahsen o zamanları yaşamamış birisi olarak çok bilgiler edindim.
Dr. İbrahim Doğan her kulun ecel-i İlahi’yle belirlenen bu dünyadaki yolculuğunu tamamlayarak beka âlemine, ebedî mekânımıza avdet eyledi. Son defa geçen ayın son haftasında on iki kişilik dostluk grubumuzla hemen her ay buluştuğumuz yemek vesilesiyle birlikte olup sohbet etmiştik. Her zamanki gibi diri ve canlıydı.
Tarihî esere sahip çıkmak, millî kültüre, millî benliğe ve millî ruha sahip çıkmaktır. Bunun tahlili ise, başka bir gayrettir. Bu değerlerin içinde, başka unsurlar bile olsa, ‘bizimdir’ düşüncesi, bunu gerektirir.
Bir çok arkadaşımız, çocukluk ve gençlik yıllarından hatıralar anlatıp, "ne güzel günlerdi" diyorlar.
Dedesinin "muhtıra"sını unutamayıp hâlâ kullananlara söylenecek bir şey yok. Neticede "Dedesi koruk yer, torununun dişi kamaşır." elbet...
Merhum Ahmet Kabaklı; ‘ Dört konuda devrim olmaz , olamaz’ diyordu: 1-Din, 2-Dil, 3-Ahlâk, 4-Mûsıkî. Bozuk fikirli bâzı insanlar, dilde devrim yapmaya kalkıştılar. ‘ Öztürkçecilik ’ isimlendirmesi altında yeni kelimeler uydurdular. Doğudan gelen her kelimeyi attılar, yerine batıdan gelen kelimelere kucak ve ağız açtılar. Adına ‘ dil devrimi ’ dediler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’de doğurganlık oranının son yıllarda hızla azalmasını, yaşlı nüfus oranının yükselmesini “Yaşamsal tehdit ve tehlike” olarak nitelendirdi. Bu hükme aynen katılıyoruz, nüfus yapımızdaki olumsuz değişmeler, acil önlemlerin alınmaması durumunda karşılaşacağımız çok yönlü sosyo-ekonomik ve kültürel ağır bir krizin habercisidir.