Bilindiği gibi, Korona virüsü sebebiyle alınan yasak kararları meyanın da 65 yaş üstünde bulunan vatandaşlara 20.11.2020 Cuma günü saat 20.oo de başlamak üzere, her gün saat 13.oo den itibaren sokağa çıkma yasağı konulmuş bulunmaktadır. Alınan bu karar, 65 yaş üstündekilere bırakınız vakit namazlarına gitmeyi, Cuma Namazına dahi gitmeyi resmen yasaklamak manasına gelmektedir. Zira, Batı İllerin de Öğle Ezanı saat 13.oo e doğru okunmaktadır. Bu saat de yasaklar başladığına göre, yaşlılar Cuma Namazına gidemeyecek demektir.
ABD’de 3 Kasım’da sonucu merakla beklenen başkanlık seçimi yapıldı; ancak Trump’un yargıya yaptığı ve yapacağı itirazlardan dolayı 12 Aralık’tan önce resmî sonucun açıklanması muhtemelen mümkün olmayacak. Zaten Trump seçim öncesi yaptığı açıklamada postayla oy kullanılmasının yolsuzluklara yol açacağını, bu nedenle yargıya başvurabileceğini belirterek bunun işaretini vermişti.
İngilizce adı ile ‘United Nations Educational Scientific and Cultural Organisation = Birleşmiş Milletler Eğitim, İlim ve Kültür Teşkilatı’ 1945 yılında Paris’te 44 ülkenin katıldığı toplantıda alınan kararla 1946 yılında kuruldu.
İnsanın doğayla savaşı, insanlık tarihi kadar eskidir. Toplumlar büyüyüp yaygınlaştıkça, teknoloji geliştikçe, insanoğlu doğayı daha çok kontrol altına almak istemiş, bu yönde hesapsız müdahaleler yapmıştır.
İnsanlık değerlerinden hızla uzaklaştığımız bir dönemdeyiz. Şiddetin kol gezdiği merhametin, sağduyunun ve vicdanın hayatımızdan yavaş yavaş çıktığı bir süreci yaşıyoruz. Sağır ve dilsiz bir vatandaşın küfür etti diye öldüresiye dövüldüğü, yan bakma yüzünden genç insanların bıçak ve satırla doğrandığı, anne ve babaların evlatları tarafından hunharca katledildiği, hemen her gün kadın cinayetlerinin işlendiği, magandaların cadde ve sokaklarda terör estirdiği, küçük çocukların dahi acımasızca hayattan kopartıldığı bir tabloyla karşı karşıyayız.
Korona virüsün ilk çıktığı günlerde aşı konusu gündemimize girdi. Aşı geliştirme çalışmalarının en az iki, üç yıldan önce netice vermeyeceği söyleniyordu. Sonra birden dört aşı birden ortaya çıktı. ABD, Almanya, Rusya ve Çin aşıyı bulduklarını dünyaya ilan ettiler. En etkili benim aşım diye yüzdeler verilmeye başlandı.
Ne çabuk geçip gidiyor yıllar! Tam 37 yıl olmuş o günün sabahından, bugüne geçen zaman… O günün sabahında takvimler, 15 Kasım 1983 Tarihini gösteriyordu…
Fransa Senatosu işgal yılları boyunca Ermenistan’ın bile tanımadığı sözde Dağlık Karabağ Devleti’ni tanıyan karar tasarısını onayladı. Karar bir aleyhte 30 çekimser oya karşı 305 oyla kabul edildi. Kararda Fransa’nın Ermenilere insani yardımda bulunması ve Dağlık Karabağ’da işlenen “savaş suçları” na ilişkin uluslararası soruşturma açılması için girişim yapması, Ermenilere ait dini ve kültürel varlıkların korunması ve burada yerlerinden edilenlerin evlerine dönmesine yardımcı olunması gibi istekler de yer alıyor.
Adım Doug Copp. Dünyanın en tecrübeli kurtarma birimi Amerikan Uluslar arası Kurtarma Ekibinin Kurtarma şefi ve afet olayları müdürüyüm. Bu makaledeki bilgiler bir deprem anında hayat kurtaracaktır.
GÖRMEMEZLİKTEN GELDİ / GÖRMEZDEN GELDİ Hangisi doğru? GÖRMEZDEN GELDİ ifâdesi doğrudur. GÖRMEMEZLİKTEN GELDİ deniliyorsa da GÖRMEMEZLİK şeklinde bir kelimemiz yoktur. Bu sebeple ikinci ifâde yanlıştır. MECBÛRÎ / ZORUNLU
İnovasyon anı, yetenekli ve motive olmuş insanların fikirleri ve hayalleri üzerinde hareket etme fırsatı aradıkları önemli bir andır. W. Arthur Porter. Fikirlerinizi ve hayallerinizi harekete geçirin Endüstri 4.0 milyonlarca insana fırsat sunuyor. Bari bunu kaçırmayalım.
Bu sorunun cevâbına geçmeden önce, bugünün müslüman topluluklarının Kur'ân denince ne anladıklarını ve tatbikattaki durumun ne olduğunu kısaca gözden geçirmekte fayda vardır.
Bir korku yaşadıktan sonra, başka tehditlere karşı daha uyanık hale geliriz. Çünkü dünyaya belirsiz olayları tehditler olarak yorumlayan bir fitreden bakmaya başlarız. Birine kızdığımız zaman bizi kişinin söylediği her şeyi bir hakaret olarak algılarız. Tatsız bir duygu durumu, bizi bütün zevklere ve fırsatlara karşı köreltir.
Ne yaptığımızı, ne yapmamız gerektiğini görebilen, aklı başında düşünebilen, düşüncesini Allah’ın yüce Peygamberiyle, eşsiz Kur’an’ıyla gösterdiği yolun, bağışladığı akılın ve bunca edinilen tecrübenin bize öğrettiği, çok açık bir şekilde önümüze sergilediği hal ve şartları kavrayıp, gereğini düşünebilen, iyi, doğru ve güzel olanı yaşayabilen değil, tasarlayabilen kaç insan evladı olduğunu şiddetle merak ediyorum.
27 Eylül sabahı Ermenistan ordusunun Azerbaycan topraklarına, askeri ve sivil yerleşim yerlerine yoğun topçu ve havan bombardımanıyla başlayan savaş devam ediyor. Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın Başdanışmanı Vagarşak Arutrunyan, çatışmaların ilk gününde şu açıklamayı yapmıştı: “Karabağ krizi nedeniyle uzun süreli bir savaşa hazırlanmalıyız. Neden mi? Zira bir kez daha söylüyorum, orada ana aktör Azerbaycan değil, Türkiye’dir. Ankara jeopolitik çıkarlarını gözetiyor. Savaşın süresi, askeri faaliyetlerin nasıl gelişeceğinden, uluslararası toplumun tepkilerine kadar birçok faktöre bağlı olacak.”
Japonlara ait olduğu söylenen bir tespiti önemli bulurum. Onlara göre bizim eğitimimiz yeterince milli bilinç pekiştirmesi yapamamaktadır. Japonya bunu sağlamak maksadı ile uygun yaşlarda her Japon gencinin Hiroşima- Nagazaki atom bombası faciasının acılarını, tahribatının ne büyük felaketlere sebep olduğunu öğrenmeleri ve benzeri bir felaketin tekrar yaşanmaması için nasıl bir Japon vatandaşı olunması yönünde bilinçlendirme yapar.
‘’Cumhuriyet karşıtları kıs, kıs güldüler! Bu yeni devlet, bu deneysiz yöneticilerle ne bu büyük sorunları çözebilirdi, ne bu dev düşmanları yenebilirdi. Haklı gibi görünüyorlardı. Ama bir şeyi unutmuşlardı: Yurtseverlik. Onun yenemeyeceği ne vardı?’’ (Turgut Özakman, Cumhuriyet - Türk Mucizesi-2009)
Çok soğuk bir kış günü pâdişah, tebdil-i kıyâfet gezmeye karar vermiş. Yanına vezirini alıp, yola çıkmış. Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüş. Adam derileri suya sokup döverek tabaklıyormuş. Pâdişah ihtiyarı selamlamış:
Ata sporumuz ne pehlivanlar gördü, Yaşar Doğu, Gazanfer Bilge, Hamza Yerlikaya gibi minderde rakiplerinin sırtını yere değdiren, bayrağımızı göndere çektiren güreşçilerimiz olmuştu ama o çok farklıydı. Deliormanlı Koca Yusuf’tan bahsediyorum…
Kalıcı edebiyat, çağını anlatan edebiyattır. Her edebiyatçı çağından sorumludur, çağını anlamak ve anlatmak zorundadır. Edebiyat dipnot kaygısına düşmeden, yereldeki küreseli, küreseldeki yereli yakalamaktır. Hayatın anlamlı ve yaşanır kılınmasında, edebiyat tarih gibi, bütün insanlığın birikimine, hem derinlik hem de zenginlik kazandırır. Tarihçi geçmiş yüzyıllarda olanların, edebiyatçı ise gelecek yüzyıllarda olacakların peşindedir.