Bir dönüm iki evlek falan. Ayağı toprağa basmalı.
Yani şirkette değişimlere ilk atlayan, yeni denenecekleri ilk deneyen hevesli kişi siz olun. Ve bu deneyimler hakkında farklı insanlarla konuşun.
Halk arasında bir söz vardır: “Halka verir talkını (telkini), kendi yutar salkımı.” güzel ve anlamlı bir atasözümüzdür. Başkalarına verdiği öğütlere kendisi uymayan ve hatta tersini yapan kimseler için söylenir.
• Yılda en az bir kez güneşin doğuşunu seyret. • İnsanların doğum günlerini hatırla. • Yaşlılarla özellikle nazik ve sabırlı ol.
“Ne olursan ol, ama nefsinin öğretmeni, vicdanının öğrencisi ol.” der Platon. Nefis, vicdanın en yaramaz ve en tembel öğrencisidir. Nefsini daima bir öğretmen edasında terbiye et. Vicdanından daima bir şeyler öğren, vicdanını sesini dinle.
Bu günlerde çalışan bağlılığı, çalışan deneyimi gibi konular gündemden düşmüyor. Şu anda hem çalışanlar için hem de işverenler ve yöneticiler için en önemli öncelik çalışanları şirkette tutmak.
Sevgili gençler, 27 Temmuz- 5 Ağustos tarihleri arasında Yüksek öğrenimli olabilmek için tercihlerinizi yapacaksınız. Belki de hayatınızın çok önemli bir dönüm noktası olacak. Hepinize şimdiden hayırlı olsun.
Olumsuz deneyimler iyidir. FARKINDALIK yaratırlar. Eğer kendimiz dahil suçlu aramaz ve "ne olduğuna" anlamak için sadece olaya tarafsız bakarsak.
Sinirli olduğumuz zaman, kendimizi geliştiren ve bilgelik yolunu açan sohbetlerden mahrum kalırız. Çünkü sinirli insan, düşük bilinç seviyelerine hapsolmuş olduğundan sohbet edecek güçte değildir.
Kavga, kaliteli yaşamın en azılı hırsızlarından biridir. Hiç olmaması gerekiyor gibi algılasak da, gerçek hayatta durum hiç de öyle değildir. Kavganın en yakın halay arkadaşları, kin, nefret ve öfkedir. Bilmeliyiz ki, kavgasız, gürültüsüz ve öfkesiz bir dünya yoktur.
Bir insanın hayatta yapabileceği en doyum verici, en keyif alacağı şey bilinci üzerinde çalışmasıdır. Hiçbir şey bilinci genişletmek, geliştirmek, yükseltmek kadar önemli değildir. Bir eğitim sistemi, öğrencilerinin olup biteni kavramasını sağlayamıyorsa, farkındalıklarını artıramıyorsa, bilinçlerinin genişlemesine katkı sunmuyorsa o sistem görevini yapmıyor demektir.
Belirsizlik beraberinden kafa karışıklığı, endişe ve korkuyu getiriyor. Belirsizliğin yarattığı bu karmaşanın altında "zihnimizin" karşı karşıya kaldığı bu yeni durum için elinde "bilindik" bir çözüm olmaması. Bu nedenle "alıştığımız", "eski" çözümlerle yeni sorunlarla uğraşmak belirgin çözümleri bize sunmuyor.
Okullarımız son derece akılcıdır. Okullarımızda akıl ve mantık göklere çıkarılırken, duygulara ve manevi hayata şüpheyle bakılır. Beynimizin sağ yarısını eğitmeyiz. Sağ yarısı önsezi, müzikal yaratıcılık, resim, manevi hayat, akıl ötesi düşünceler gibi faktörlere bağlıdır. Mantığımız hala Aristo mantığıdır. Bu mantık siyah beyaz düşünce ve yargılardan oluşur. Sentez, yani gri alanlar hiç yok sayılır.
1. Eşler birbirlerini karşılıksız ve Allah rızası için sevmeliler. 2. Birbirlerine karşı saygılı olmalılar. 3. Her konuda birbirlerine yardımcı olmalılar.
Pek çok kimsenin psikoterapiye ihtiyaç duyduğu bir zamanda yaşıyoruz. Psikolojik yardımda terapinin türü terapist kadar önemli değildir. Terapide önemli olan terapistle hasta arasındaki ilişkidir, iletişimdir. En güçlü iyileştirici de sağlıklı sosyal ilişkilerdir. Sağlıklı iletişim kuramayan ve güven veremeyen bir terapist şifa veremez.
1. Sevgi ve saygı yüklüdürler 2. Arkadaş ve dost canlısıdırlar 3. Bardağın dolu tarafına bakarlar ve çoğaltmaya çalışırlar 4. Pozitif ve proaktiftirler
Bazen düzenimiz bozulur. Hayatımızdaki bu düzen bozukluğu, daha yüksek bir düzenin başlaması anlamına gelebilir. Başımıza gelen olayları yargılamadan, “Bu benim başıma neden geldi?” demeden önce o olayı kabul edip anlamaya çalışmamız gerekir.
Charles Handy, "The Age of Paradox" ("Paradoks Çağı") adlı kitabının ön sözünde çok çarpıcı bir belirleme yapar.
Adam eşiyle birlikte eksik gedik almak için, çarşıya gitmeye hazırlanırlar. Erkek daha erken hazırlanır ve eşinin de hemen hemen hazır olduğunu görünce, aşağı iner ve arabayı çalıştırır.
Desmond Morris “Sevmek Dokunmaktır” adlı eserinde insanlar arası bedensel temasları konu alıyor. Sırta indirilen dost bir şaplaktan, ananın yavrusunu kucaklayışına, sıradan bir el sıkışmadan her türlü bedensel temasa kadar dokunmanın önemini ayrıntılı olarak inceliyor.