İltifat, bir insanı, övme, onore etme, yüreklendirme, motive etme, sevindirme, mutlu etmedir.
Hastalarını dinlemeyi ilk akıl eden dünyanın en etkili psikologlarından Carl Rogers (1902–1987) bakın dinlemeyle ilgili ne diyor:
Bir zamanlar lüks olarak görülen eğitim, bugün hayatta kalma aracıdır. Her akanda ustalığın önemi giderek artmaktadır. Kendi alanımızda ustalaşmak için zaman ayırmak ve öğrenmeyi ömür boyu sürdürmek zorundayız. Gelirimizin % 5 ila %10 unu eğitimimizi sürdürmeye ayıralım.
Bir zamanlar lüks olarak görülen eğitim, bugün hayatta kalma aracıdır. Her alanda ustalığın önemi giderek artmaktadır. Kendi alanımızda ustalaşmak için zaman ayırmak ve öğrenmeyi ömür boyu sürdürmek zorundayız. Gelirimizin %5 ile %10’unu eğitimimizi sürdürmeye ayıralım. Olabileceğimiz en iyi duruma gelebilmemiz için kendimize yatırım yapmalıyız. Yüksek düzeyde olan uzmanlıklar için daha fazla para gerekli olabilir. Bir yıl içinde bilgilerinizin büyük kısmı işe yaramaz hale geliyor.
Çoğu zaman ağaçlara bakarken ormanı gözden kaçırıyoruz. Kavram ve teorilere kapılıp zihinciliği esas alıyoruz. Her sorunu akılla çözebileceğimizi sanıyoruz. Oysa akıl karmaşık bir sorunun özünü ayırt etme becerisine sahip değildir.
Rabbimiz iki kulak, bir ağız vermiş. Yani, bir konuş, iki dinle diyor. Atalarımız da, "konuşmak gümüşse, sükut altındır" demişler.
Hepimiz içimizde kurulu “kendi kendini iyileştirme” programı ile dünyaya geliyoruz. Kendi kendimizi iyileştirmek için düzenlenmiş bağışıklık sistemimiz var. Yaralarımız kendiliğinden iyileşmiyor mu? Ancak çoğu zaman bağışıklık sisteminin çalışmasına engel oluyoruz. Sürekli hastalığı düşünerek dikkatimizi hastalığa veriyoruz. Olumsuz ve kusurlu düşünerek doğuştan kazanılmış haklarımızla bağımızı koparıyoruz.
Yüreğini makine gibi kullanan kişi aklı selimi kaybeder.
Sosyal medyada son zamanlarda inzivaya çekildiğini ilan eden, birçok paydaş görmekteyiz. Bu kişilerin gerekçeleri özetle şöyle: - İyi insan kalmamış, herkes menfaatçi olmuş. - Elini verince kolunu kaptırıyorsun.
Hiç düşündünüz mü? Yaklaşık 40 kg ağırlığında bir zenci olan Mahatma Gandhi, o zaman dünyanın en büyük kuvveti olan ve dünyanın üçte ikisine hükmeden Britanya İmparatorluğunun üstesinden tek başına nasıl geldi?
Her insanda mutlaka kaygı duygusu vardır ve olmalıdır da. Sıfır kaygı, sorumsuzluk, ilgisizlik ve vurdumduymazlığa işaret eder. Aşırı ve kontrol edilemeyen kaygı ise,
Rabbimizin insanoğluna bahşettiği en değerli yeteneklerden birisi de, düşünme yeteneğidir. Hayal kurmak ve karar vermek eylemlerinin başlangıç havuzu düşünmedir. Zira feylesof DESCARTES "düşünüyorum, öyleyse varım" diye boşuna dememiştir. Düşünme yeteneğini kaybedenler, deli sınıfına girerler ve temyiz yetenekleri yok kabul edilir. Allah korusun...
Geribildirim kaynakları arasında en önemlisi her düzeydeki yöneticiler. Haliyle geribildirim için nasıl bir ortam sağladıkları ve geribildirimi nasıl verdikleri de önemli. Aşağıdaki ölçek geribildirim ortamının iki yönünü ortaya çıkarmaya yönelik. Elbette, yöneticiler de bu maddeler sayesinde kendi tutumlarını gözden geçirebilirler.
Bu dünya ciddi bir okuldur, bir üniversitedir... İnsanoğlu tembellik edip dünya sınavı kaybetmemeli. Sınav çok ciddidir. İlave bir bütünleme sınavı da yoktur. Oğuz Atay’ın dediği gibi “Hayatın provası da yoktur. Ne yeniden yaşamak mümkün ne de yaşadıklarını silebilmek.”
# Kamış, ses verince; NEY oldum sanır # Abdal, ata binince; BEY oldum sanır, # Kupa, sarhoş elinde; MEY oldum sanır # Cebir, zorba emrinde; REY oldum sanır.
Farkındalık, öz ya da otantik benlik konusunda çok sayıda akademik makaleyi inceleyip bilim insanlarının aklına başvurduk. Bu benlik konusunu bir de bizim Nasreddin Hoca’ya soralım dedik. Hoca bu, insanın aklını karıştırmadan içi rahat etmez. Bakın neler demiş:
Kendi üzerimizde çalışarak kendimizi işe yarar konuma getirdiğimiz zaman hayatımız anlam kazanır. Kendimizin üzerinde çalışırsak, kendimizi değerli hale getirmiş oluruz. Mutlu, güçlü, bilge, sağlıklı ve etkili bir insanlar işe kendi üzerinde çalışarak sürekli gelişirler.
Bir dönüm iki evlek falan. Ayağı toprağa basmalı.
Yani şirkette değişimlere ilk atlayan, yeni denenecekleri ilk deneyen hevesli kişi siz olun. Ve bu deneyimler hakkında farklı insanlarla konuşun.