Hayatına değer katacak bilgeliğe ulaş. Sana bahşedilen en değerli hediyeyi, içindeki yeteneği, gücü dünyaya gösterme şansını ziyan etme. Unutma farkına varılmamış beceriler acıya dönüşür. Hayat yolculuğundan keyif alacak bilgeliğe sahip ol. Amacın doğrultusunda yaşa. Hayatın amacı, olman gereken insan olmaktır.
Her birimizi bağımlı hale getiren bazı davranış modellerimiz vardır. Bunların bazıları olumlu iken, bazıları da olumsuzdur.
“Seni seviyorum” ifadesi, sende herkesi seviyorum, seninle bütün evreni seviyorum, sende kendimi seviyorum” anlamına gelir. Bir kimseyi gerçekten seven, herkesi sever, dünyayı sever ve yaşamayı sever.
Bugün biraz nefis muhasebesi yapalım. Kendimizi kontrol edelim. Kendimizle yüzleşelim. Kant’ın ifadesiyle söylersek " kendi aklımızı kullanmaya cesaret edelim (Sapere aude!). Mevlana’nın şu sözünü çok seviyorum: ”İyilik aradın mı, insanda kötülük kalmaz ki” Gerçekten hayatın anlamı arayıştır. Acaba ne arıyoruz? İyilik mi, kötülük mü? Diğer insanlara değer katma peşinde miyiz?
İncitmemek, insanın elindedir. Bununla beraber incinmemek çok zordur. Zira kalpte irade yoktur. Maruz kalınan haksızlıklara karşı kalpten gelen şikâyeti susturabilmek zordur. Bunun için bilgelik, yüksek bilinç ve manevi yükseliş gerekir.
İşletmeciliğin can damarı olan, Çok önemli bir teori vardır: - 0 (sıfır) kâr analizi veya - Kâr- zarar analizi.
Bu konuya maddi ve manevi açıdan yaklaşabiliriz. Önce manevi yönden yaklaşalım. Manevi açıdan baktığımızda, insanın değeri vicdanı ile ölçülür. Vicdan, Tanrı’nın bizim ruhumuzdaki sesidir. Vicdan içimizdeki ahlaki yasadır. Vicdan Tanrının çocuklarına seslenmesidir.” der Stephen Covey.
Bu konuya maddi ve manevi açıdan yaklaşabiliriz. Önce manevi yönden yaklaşalım. Manevi açıdan baktığımızda, insanın değeri vicdanı ile ölçülür. Vicdan, Tanrı’nın bizim ruhumuzdaki sesidir. Vicdan içimizdeki ahlaki yasadır. Vicdan Tanrının çocuklarına seslenmesidir.” der Stephen Covey.
İnsan tabiatı üzerinde yapılan araştırmalar, insanların birine zarar verdikten sonra onları daha az sevdiğini gösteriyor. Bir insana bilerek veya yanlışlıkla zarar verdiğimizde bilinçsizce o insanı sevmemeye başlarız. Bu çelişkiyi en aza indirgeme teşebbüsüdür.
Yüzü üzüntü, tiksinti veya neşe gibi güçlü bir duyguyu sergileyen birinin resmine baktığımızda yüz kaslarımız kendiliğinden ötekinin yüz ifadesini aynen yansıtmaya başlıyor (Goleman, s. 27).
Herhangi bir şeye gösterdiğimiz ilgi, onu güçlendiriyor. Dikkat nerede ise enerji oradadır. Dikkatimizi bir şeye verdiğimiz zaman, onu çekme potansiyelimiz artar. Abraham H. Maslow, insanın doğasına tarih boyunca gerekli önemin verilmediğini ileri sürüyor. İnsanın ne olduğu değil, içinde ne gibi potansiyeller taşıdığını incelemek mutluluk için çok önemli olduğunu vurguluyor.
Memleketin birinde bir töre varmış. Her şey töreye uygun yapılırmış.
Sabah erken kalktım, hiç tadım yok, zihnim bulanık… Kahvaltımı yaptıktan sonra dışarı çıktım, bir soluk alayım, temiz hava çekeyim ciğerime belki iyi gelir dedim kendi kendime. Hiçbir şey yapmasanız da şehir, gündelik hayatın hayhuyu yeteri kadar yoruyor ve bunaltıyor insanı… Alıp başımı şöyle sakin bir yere, deniz kenarına gideyim diye geçirdim içimden. Derken yine dertlerimi, ıstıraplarımı ve geçen günlerden kalan bezginliklerimi sırtlayıp yola koyuldum. Bir göz açıp kapayıncaya kadar Caddebostan’da deniz kenarında buldum kendimi.
Kaliteli yaşamaya çalışanların, en büyük özelliklerinden birisi de, çelik gibi bir imana sahip olmalarıdır.
Türkiye, 6 Şubat saat 04.17'de merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi olan 7,7'lik depremle sarsıldı. İçimizi sızlatan bu korkunç depremin şokunu henüz atlatamamışken bu kez de Elbistan merkezli 7,6 büyüklüğündeki ikinci deprem gerçekleşti. Büyük acılar yaşıyoruz.
İnsanoğlunun yaşantısı boyunca, başına bin bir türlü hal gelir. Bunların yaklaşık yarısı pozitif olaylar, kalanı da negatif olaylardır. Kaliteli yaşayan insanlarda, başa gelen olayların büyük çoğunluğu pozitif iken; Kalitesi düşük insanlarda ise, daha çok negatif olaylardır.
Pek çok insan biliyoruz ki sevgisini gösteremiyor. Çoğu entelektüelin beyni dolu fakat kalbi boştur. David Hawkins’e göre ünlü profesörlerin bile bilinç seviyesi normal değer olan 200’ün altındadır. Sevginin enerji veya bilinç düzeyi 500 olduğuna göre sevgi noktasından çok uzaktadırlar. Bu yüzden insanların kalplerine dokunamıyor ve sevgilerini gösteremiyorlar.
Aile, bir toplumu oluşturan en önemli ve en küçük yapıdır. Bu yapı, evlilik çağına gelmiş gençlerin evlenmesi, yani yuva kurup aile olmalarıyla oluşur.
Psikolojide “Zeigarnik etkisi” denilen bir kavram vardır. “Zeigarnik Etkisi” 1920 yılında pozitif psikoloji ekolünün kurucularından olan Bluma Zeigarnik tarafından keşfedilmiştir. Zeigarnik etkisi, yarım kalmış, tamamlanmamış şeylerin daha kolay hatırlanabildiğini ortaya koyan bir kavramdır. Bu etkiye göre, bitmemiş işler zihni meşgul ediyor, iş bitince zihnin meşguliyeti de bitiyor ve rahatlıyor.
İnsanı insan yapan düşünceleridir. Bilgeler düşüncelerini yönetmede ustadırlar. Her düşüncemiz geleceğimizi şekillendirir. Düşüncelerinizi araştırıp farkındalığımızı, bilincimizi geliştirmeliyiz. Bu yüksek bilinçle zihninizi pozitif düşüncelerle doldurmalıyız ki Tanrı’nın bize en büyük hediyesi olan sınırsız potansiyelimizi sonuna kadar kullanabilelim. Bu süreçte kendimizin efendisi olabilelim.