Hesap gayet basit. Yediğimizin aynısını yakarsak, aynı kiloda kalırız.
Epiktetos’un şu sözünü hiç unutmayalım “Hayat bir sahne ve bizler de yazarın senaryosunu oynayan oyuncularız. Bu oyun kısa da sürebilir, uzun da. Size bir dilenci rolü yazıldıysa bu rolü bile iyi oynamalısınız. Sizin göreviniz size biçilmiş karakteri iyi oynamaktır. Kimin neyi oynayacağı başkasının kararıdır.”
Hata yapan çocuklarımıza asla küçük veya büyük ceza vermemeliyiz. Zira, hata yapmak, öğrenmenin en önemli bir safhasıdır. Çocuklar ilk yapmada doğruyu bilemezler ve de yapamazlar.
“Bana köle olmayan birini gösterin! Kimileri şehvetin, kimileri paranın, kimileri hırsın, kimileri gücün kölesidir. Hepimiz korkularımızın kölesiyiz.” diyor Seneca.
Başkalarını değiştirme çabası içinde olmak boşuna kürek çekmektir. Merdiveni yanlış duvara dayamaktır. Merdiveni doğru duvara yaslamalıyız. Kendimizi değiştirebildiğimiz oranda başkalarını da değiştirebiliriz.
1. Hanımefendi mutfakta iş yapmakta, bey de salonda televizyon seyretmektedir. Mutfaktan çok gürültülü bir ses gelir. Bu ses büyükçe bir cam kavanozun yükseklerden hızla yere düşüp parçalanma sesidir. Hanımefendi korkmuş ve can havliyle büyük bir çığlık atmıştır.
Günümüzde pek çok insan kendi şirketini kurup girişimci olmak istiyor. Hayatlarının çoğunu da kurdukları bu şirketi yaşatmaya adıyorlar. Bununla birlikte herhangi bir şirketin inşasına harcadıkları zaman ve enerji kadar, kendilerini inşa etmeye zaman ve enerji harcamıyorlar.
Bu durumda bir insan her şeyi bilemeyeceğine göre; herkesin birden fazla, cahil veya habersiz tarafı vardır.
Gelişmenin ilk işareti kimseye öfkelenmemektir. Evrende her şey doğasına uygun olarak gerçekleşir. Doğru işi yapıp adil olduğumuzda genellikle öfkelenmeyiz. Gelişme sürecindeki insanlar genellikle sakindirler. Kolay kolay öfkelenmezler. Öfke kararlarımızı olumsuz yönde etkiler ve karar vermemizi zorlaştırır. Bizi temel amacımızdan ve hedefimizden uzaklaştırır.
Geçenlerde arşivimi karıştırırken kimden ve hangi tarihte, alıntı yapıp kaydettiğim belirsiz hayata ve insana dair bazı notlara rastladım. Bunları benim gibi ilgi çekici bulanların da olabileceğini düşünerek paylaşmak istedim:
Sabahleyin kalkarken, şu cümleyi kendimize söylememiz ufkumuzu genişletir: “İnsanlığa hizmet ve insanlık görevimi yerine getirmek için kalkıyorum. Bugün kimseye zarar vermeyeceğim.”
Bir tanıdığı Sokrates'e rastladı ve dedi ki: - Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun? - Bir dakika bekle, bana bir şey söylemeden evvel, senin küçük bir testten geçmeni istiyorum.
Güçlü insan, karşısındaki kişileri kendi duygularının peşine takabilen kimsedir. Bu insanlar için “Herkesi sanki avucunun içine aldı” deriz.
Dini görüş farkı yüzünden tartışan iki gurup insan, kavgaya tutuşurlar. Hafif yaralanmalar sonucu, iki taraf da davacı olurlar. Duruşma günü geldiğinde, hakim her iki tarafı da dinler.
Güçlü olmak kimseye muhtaç olmamak, her işini kendin yapmak, başkalarının yardımına ve desteğine ihtiyaç duymamak DEĞİLDİR.
Günümüz dünyasında pek çok insanın arayanı ve derdini dinleyeni olmuyor. İnsanlar kalabalıklar içinde olsa da yalnız kalıyorlar. Hepimizin acımızı yüreğinde hissedecek insanlara ihtiyacı vardır. Hallacı Mansur’un dediği gibi, “Cehennem acı çektiğinizi kimsenin duymadığı yerdir.”
Keşke, daha öncelerden verilmiş bir karardan bu gün pişmanlık duymaktır. O zaman verilen kararı da, biz vermiştik. Kasıt, zorunluluk ve zorlama yoksa eğer, o karar hür irademiz ile verilmiştir.
Evlilikler üzerinde son 30 yılda yapılan araştırmalara göre, mutlu ilişkilerde pozitif ve negatif ifadelerin oranı beşte birdir. Bu beşe bir kuralı korunmazsa evlilik birliği bir müddet sonra bozuluyor. Başka bir ifadeyle mutlu evliliklerde her azarlamaya, eleştiriye ve her negatif yoruma karşılık beş pozitif yorum yapılıyor.
Moral, kişinin kendisini iyi hissetmesi iken, moralsizlik ise, kötü hissetmesi ve çöküntüye girmesine işaret eder.
Eğer affetmeyi öğrenip uygulayabilseydik, dünyadaki anlaşmazlıkların çoğu sona erer, davaların büyük kısmı ortadan kalkar, boşanma oranları düşer ve ölüm oranları azalırdı. Bu süreçte hepimiz daha sağlıklı, daha mutlu ve daha uzun yaşardık.