Mutluluk, hayattaki her şeye, insana, doğaya karşı yaratıcılıktan, özgünlükten, yoğun ilişkiden, farkındalıktan, heveslilikten kaynaklanmalıdır. Mutluluk üzüntüyü dışlamaz. Hayata tepki veren insan bazen mutludur bazense üzgün. Önemli olan tepki vermektir.
Bir adam eşine, - Bu akşam yemeğe çıkalım mı”? diyor, eşi ise şöyle cevap veriyor, - Hayır, bu akşam benim yerime git başka bir kadını yemeğe götür…
Bir bilge yetiştirdiği öğrencisini yanından ayrılmadan önce çağırdı. Ve Sordu: "20 yıldır buradasın, neler öğrendin?" "Yedi gerçek öğrendim" dedi öğrenci.
Acaba okumanın beyin üzerinde ne tür bir etkisi vardır?
Demokrasimizin kıldan ince kılıçtan keskin, en önemli iki unsuru eşitlik ve adalet unsurlarıdır. Eşit olmak ile, adaletli olmak arasında çok ince ama, oldukça da önemli ayrıntılar vardır. Bu iki önemli kavram, hem ülke yönetiminde, hem yerel yönetimlerde, hem işletmelerin yönetiminde, hem de aile yönetimindeki uygulamaları ile karşımıza çıkar.
Güzellikler önce insanın içinden başlar. İnsan mutsuzluğu da mutluluğu da kendi içinden üretir. İnsanın kendi içinde ürettiği kargaşa dış dünyadaki gerçek tehlikelerden çok daha ürkütücüdür.
1. Sağlığınızı iyi koruyun. 2. Sevgi yüklü bir insan olun. 3. Devamlı tebessüm edin. 4. Tüm çevrenize saygılı olun. 5. Pozitif düşüncelerle bezenin.
Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama, küçük bir dükkan için yeterliydi.
Aydın, kültürlü, bilgili, görgülü, ileri ve açık düşünceli, kendisi aydınlanmış olduğu için çevresini de aydınlatabilecek özellikte olan kimsedir.
Eski bir bakandan bir konferansta konuşma yapması istenmişti. Elinde kağıt kahve bardağı ile kürsüye çıktı ve konuşmasına başladı. Ama kafasının başka yerde olduğu sanki anlaşılıyordu.
Pek çok insan zamanının ve enerjisinin çoğunu kendini önemsemeye harcıyor. Bunun için çok çaba ve direnç gösteriyor.
Bir TV kanalında “Vapurda çay simit sohbet” programında Ezgi MOLA’yı bir müddet izledim. Dedi ki: “Saz çalmayı bir türlü öğrenemedim”. Peki, Ezgi Mola gerçekten saz çalmayı öğrenemez miydi? Elbette öğrenirdi. Öğrenenler ondan çok daha fazla zeki insanlar değil ki…
Zihin, köpeklerin kemik çiğnemeyi sevmeleri gibi, sorunları çiğnemekten hoşlanır. Bunun size bir faydası olmaz. Zihin sizi kullanmaktadır. Zihin, doğru bir biçimde kullanılırsa muhteşem bir alettir. Ama yanlış kullanılırsa çok yıkıcı hale gelir.
Ünlü bir futbolcu karısını öldürmekle suçlanıyordu. Futbolcu yakalanmıştı. Ama karısının cesedi ortada yoktu. Duruşma Amerikan filmlerindeki gibiydi. Futbolcu sanık sandalyesinde oturuyordu. Kucak dolusu parayla tuttuğu Avukatı jüriyi ikna etmeye uğraşıyordu.
Belki de ilk baştan "KUŞAK ÇATIŞMASI" diyerek, yetişkinlerle gençler arasında uyum sağlamayı maalesef beceremiyor muyuz acaba? Ne dersiniz?
Seçimlerimizi özgürce yaptığımız duygusuyla yaşarız. Peki gerçekten özerkliğe sahip miyiz? Beyin, işleri mümkün olduğunca otomatik pilot üzerinden yürütmeye çalışsa da, sürekli falsolu topların geldiği bir dünyada bu her zaman mümkün değildir.
Aşırı kilonun sağlığımız açısından baş belası olduğunu artık bilmeyenimiz kalmadı sanırım. Kaliteli bir yaşam için, ideal bir kiloda olmamız gerekmektedir. İdeal kilo, herkesin kendi şahsına münhasırdır.
Dürüstlük insana iyi hissettirir. Dürüst insan kendisiyle barışıktır ve huzurludur. “Akıllı, namuslu ve adil olmadıkça mutlu yaşamak imkânsızdır. Mutlu olmadıkça akıllı, namuslu ve adil olmanın imkânı yoktur “ der Epikür.
Bu sorunun cevabını ”ego” kavramı üzerinden verebiliriz. Ego, kişinin benlik duygusunu ve kendine duyduğu saygıyı karşılamaktadır. Egosuz insan yoktur. Yalnızca düşük ya da yüksek egolu insan vardır. Ego veya nefis insanın kendisidir. Nefis, ego, öz benlik, her şeyi fazlasıyla ister ve asla doymak bilmez. İnsan, egosunun ya kölesi ya da efendisidir.
“Kendine iyi bak!” çok güzel bir dilek. Hepimiz çok kullanıyoruz. Bu sözle karşımızdaki insana “Hasta olma, mutlu ol” mesajını veriyoruz.