Yüzünüz, kendinize ve diğer insanlara rahatlık versin ve başkalarını olumlu yönde etkilesin. Rahatlamış bir yüz, etkileyicidir.
Eski Yunanistan’ın Teb şehrinde bir sabah insanları isyan ettiren bir cinayet işlenmiş. Şehrin soylu ailelerinden birinin yakışıklı, iyi eğitim almış genç oğlu, avam sınıftan çirkin, yaşlı bir kambur tarafından şehir meydanında nedensizce ve vahşice kafasına çekiçle vurularak öldürülmüş. Maktul, şehirde çok sevilen, geleceği parlak, yakışıklı, kısacası tanınan bir delikanlı imiş.
Mutluluğun sırrı, her şeyden daha çok zevk almaktır. Her şeyden zevk almanın yolu da, hayata anlam ve yön vermekten geçer. Mutlu insanlar, kendilerinin dışında bir konuya güçlü bir şekilde ilgi duyabiliyorlar.
Emreder Rica eder, lütfen der Takip eder Ona güvenir Azarlar Tebessüm eder Çabuk getir der Lütfen getirir misin der Problemi çözer Nasıl çözüldüğünün yolunu gösterir
Şu günlerde pek çok insanın tepkisel olma özelliği artıyor. Her şeye ve her insana karşı çıkmak neredeyse moda oldu. Çoğu insan, ağzını birilerini eleştirerek açıyor. Bu kişilere göre kendileri çok iyi, başkaları çok kötü. Bu yöntem insana güç kazandırmaz, tam aksine güç kaybettirir.
"Belh’in meşhur velisi Hatim-i Esam, hacca gidiyordu. Hanımına sordu: - Hanım, ne kadar nafaka bırakayım sana, ben gelinceye kadar? Tevekkül ve teslimiyet timsali hanımın cevabı ibretliydi: - Ne kadar yaşayacaksam o kadar!
İnsanların bir kısmı, dolu bir hayat yaşamış olmanın huzuruyla hayatlarının sonuna geliyor. Hayatlarının anlamını bulup mutlu ölüyorlar.
Yalnız kalmak, kişinin konuşmak istediği halde yanında kimseyi bulamamasıdır. Yalnız kişi, onu dinleyecek, onunla ağlayacak, onunla gülecek ve onu sevecek kimseye sahip olamayan kimsedir. O istemediği halde, iradesinin dışında yalnız kalmıştır.
1. 2 Saat kitap okuma. 2. 2 saat evde yürüyüş. 3. 2 saat balkonda hem güneşlen, hem de doğayı seyret.
Dostoyevski der ki “ Beni korkutan tek şey var: acılarıma değmemek.” Yaşamak acı çekmektir. Yaşamı sürdürmek de çekilen bu acıda anlam bulmaktır. Acı, bir anlam bulduğu anda acı olmaktan çıkıyor. İnsanın temel uğraşı haz almak veya acıdan kaçınmak değil, hayatında bir anlam bulmaktır.
Birkaç arkadaş gezerken birinin tuvaleti gelir. "Arkadaşlar en yakın tuvalete doğru yürüyelim" der. Tuvalete yaklaşınca sıkışan arkadaş lavaboya gidince, hiç sıkışığı olmayan diğer arkadaşların hepsinin de tuvaletleri gelir. İlk giren çıkınca bakar kimse yok. Beklemeye başlar.
Bedenimiz düşüncelerimizin ürünüdür. “Bir insan bütün gün ne düşünüyorsa, kendisi de odur“ der Emerson. Yunus Emre ‘de sözün gücünü ne güzel vurgulamaktadır. “Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı”.
Yüksek kaliteli yaşamın ve kaliteli bir insan olmanın en önemli faktörlerinden birisi, olumlu düşünmek ve yaklaşmak iken, en önemli hırsızlarından biri ise, olumsuz düşünmek ve eyleme geçmemektir. İlk defa karşılaştığımız bir probleme "olmaz" etiketi yapıştırdığımız zaman (negatif etiketleme), olmayacağını garantilemiş oluruz.
Bu virüsten korkmayın, panik yapmayın, gereksiz endişe ve kaygı yüklenmeyin. Bedavaya stresle kardeş olmayın.
Bizi maneviyata döndürenlere teşekkür borcumuz vardır. Bu sebeple gönül borcumuzu minnettar olarak, şükran duyarak ödememiz gerekir.
İnanılmaz ! Bir Mimar Sinan eseri olan Şehzadebaşı Cami´nin 1990´li yıllarda devam eden restorasyonunu yapan firma yetkililerinden bir inşaat mühendisi, caminin restorasyonu sırasında yaşadıklarını anlatıyor. “Cami bahçesini çevreleyen havale duvarında bulunan kapıların üzerindeki kemerleri oluşturan taşlarda yer yer çürümeler vardı. Restorasyon programında bu kemerlerin yenilenmesi de yer alıyordu.
Hikaye 1936 yılında Denizli'nin Acıpayam ilçesinde görevli öğretmenlerin pikniğe gitmeleriyle başlıyor. Öğretmenler piknik yaparken keçilerini otlatan küçük bir çoban çocukla karşılaşır. Çobanı yanlarına davet edip çay ikram ederler ve ismini sorarlar.
“Çok ödül aldım, ama en büyük ödülüm iki tanedir: Bunlardan biri, 2500 metre yükseklikte bir dağda, bir çocuğun beni gösterip, arkadaşlarına, "koşun koşun erozyon dede gelmiş" demesidir. Diğeri ise bir kula nasip olmuş en büyük ödüldür, daha büyük ödül olacağına inanmıyorum; bu ödül de, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmamdır. Her ödülün kişiye verdiği bir sorumluluk vardır. Ben bu sorumluluk altında yaşıyorum, zaten beni çağıran da budur.”
Tess, küçük kardeşi George hakkında anne ve babasının konuşmalarını duyduğu zaman yalnızca sekiz yaşındaydı. Tek bildiği kardeşi çok hastaydı ve onu kurtarabilmek için ellerinden gelen her şeyi yapmışlardı.
Çoğu zaman ne yaptığımızın farkında olmadan yaşıyoruz. Bilinçli seçimler yapamıyoruz. Otomatik pilota bağlanmış gibiyiz. Hedeflerimizle davranışlarımız uyumlu olmuyor. Aklımız başka yerde, bedenimiz başka yerde… Böyle bir hayatta hiçbir şeyin kıymetini veremiyoruz. Bu evlilikler için de geçerli, işimiz için de…