Kendisi olmak isteyen kimse, güçlü ve zayıf yanlarının nerede olduğunu araştırmalı, doğal yeteneklerini geliştirmeli ve onları kullanmalıdır. Bu doğal yeteneklerine de uygun davranmalıdır. Yeteneklerinin az olduğu şeyler için çaba harcamaktan kaçınmalıdır. Çünkü beceremediği şeyi denemeye çalışması onu kendinden uzaklaştırır.
“Evren her insana yaptığının aynısını iade eder. Gülümsediğiniz zaman o da size gülümser, kaşlarınızı çattığınız zaman o da size kaşlarını çatar. Dünyayı severseniz etrafınızda sizi seven insanlar bulacaksınız ve tabiat bütün hazinelerini önünüze serecektir” diyen Zimmerman ne kadar haklıdır.
Atinalı Filozof Salon’a sormuşlar: “Genç kalmanın sırrı, hikmeti nedir?” Filozof, “Her gün yeni bir şey öğrenmek” cevabını vermiş.
"Bu yaştan sonra, ne yapacak üniversite diplomasını" dediğinizi duyar gibiyim. Diplomanın hiç bir önemi yok elbette.
“Gençlik ve ihtiyarlık” derken takvim yaşını kastetmiyorum. Takvim yaşı büyük olduğu halde genç olanlar olduğu gibi, takvim yaşı küçük olduğu halde ihtiyar olanlar da vardır. Genel olarak, okumaktan, düşünmekten, çalışmaktan keyif alanlar genç, keyif almayanlar yaşlı kabul edilir. Çok erken yaşlarından itibaren zihinlerine ihtiyarlık tohumları telkin edenler yaşlı, telkin etmeyenler gençtir.
El alem çok şey söyler. Hem olumlu, hem de olumsuz. Çünkü, el alem, toplumun ta kendisidir. Kamu oyudur, psikolojik ve sosyolojik baskı unsurudur. Hak, hukuk, adalet, sosyal denge, gelenek ve göreneklerimizin koruma kalkanıdır.
Tam dengeli insan bulmak çok zordur. Birçok insanın zayıf noktaları vardır. Bazen bu zayıf noktaların farkına varırız, bazen onları göremeyiz. İnsanlar en azından bir yönüyle zayıf noktalara sahiptirler. Ana babalar ve eğitimciler çocuğun zayıf noktalarını fark edip o noktaların kuvvetlendirmeye çalışsalar, çocuklara en büyük hizmeti yapmış olurlar.
Karakter, küçük yaşlardan itibaren içinde yaşanan toplumun değer yargılarının benimsenmesi ile oluşur.
Komplo, topluca ve gizlice yürütülen herhangi bir plan veya iş demektir. Günümüz dünyasında en çok komplo teorileri kullanılıyor. Ekonomik, siyasi, psikolojik, dini, felsefi ve daha pek çok alanla sorunlar bu teorilere başvurularak izah edilmeye çalışılıyor.
Simit almak için sıraya girdim. Sıra çok kalabalıktı. 20 dakika kadar sırada kaldım.
Mutluluk başarıya bağlı mı? Başarı, mutluluk getirir mi? Değerli olmak, başarılı olmaya bağlı mıdır? Değerimizi işimiz mi belirler?
Cevahir bey bir pazar sabahı, evinde beslediği ve canı gibi sevdiği kurt köpeğini gezdirmeye çıkmıştı. Eğitimli olduğu için gezinti sırasında tasmasını salıyordu. Kurt köpeği Asil, gezinirken sokakta yaşayan kendi boylarında bir arkadaşa rastladı ve başladılar konuşmaya:
Ana- babalar çocuklarına genellikle kendi görüş açılarını aşılarlar. Onlara her şeyin nasıl olması gerektiğini öğretirler. Tıpkı bilgisayara program yüklemek gibi, çocuklarının beyinlerini kendi dünya görüşleri doğrultusunda oluştururlar.
Hanım efendi mutfakta yemek telaşı ile uğraşıyordu: Salonda tv seyreden kocasına kibar bir şekilde seslendi: "Hayatııım, salata yapmaya yardım edebilir misin? Yemeğim yanacak...
Muğlak, açık ve net olmayan, anlaşılmaz, karışık, çapraşık demektir. İnsan beyni muğlaklıktan istifade etmeye eğilimlidir. Uyaranların çoğu muğlaktır, yani birden fazla anlama sahiptir.
Yaşlı Bir Baba… Yaşlı bir baba… Kuzu etinden imal edilmiş yaprak döneri çok severmiş…
Her insan bu dünyaya kendisi olmak ve tekamül etmek için gelmiştir. O, her zaman ve her ortamda kendini var ve tam etmeye çalışmak zorundadır.
Duran bey bir kamu kuruluşu üst yönetiminden emekli olalı 5 yıl olmuştu. Emeklilik sonrası özlediği bir sahil kentine yerleşmişti. Zaman zaman eşi Tülay hanımla tartışmalarını rasyonel bir şekilde yönetmekte zorlanıyordu.
Mutluluk, olumlu düşüncenin duygusudur. Anlamlı ve keyifli yaşamaktır. Huzur ise, bütün endişelerden kurtularak egonun sınırlarının ödesine geçmedir. Huzur gönül rahatlığıdır. İngilizcede happy, mutlu, mesut, memnum, sevinçli, neşeli, uygun, yerinde olan anlamına gelmektedir.
Kendini değerli hissetmek, kişinin, kendini kendinden daha büyük bir bütünün önemli, vazgeçilmez, yeri doldurulamaz, emsalsiz, bir parçası olarak görmesidir.