Bayram münasebetiyle dost, akraba ve arkadaşlarımızla bir arada olduk. Yüzlerce mesaj aldık, yüzlerce mesaja cevap verdik. Hep birlikte güldük. Ait olma ihtiyacımızı karşıladık. Yalnız olmadığımızı hissettik. Mevcut gücümüzü bu insanlar için kullanarak kendimizi işe yarar konuma getirebileceğimizi fark ettik.
Zamanın birinde 90 yaşlarında fakat çok dinç ve genç görünümlü bir adam yaşarmış. Çevresinde bulunan herkes ona çok özenir ve sorarlarmış ‘bu gençliğin sırrı nedir’ diye. İhtiyar delikanlı güler geçermiş her soruldukça bu soruya...
“Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik, fakat bu arada çok basit bir sanatı unuttuk. İnsan gibi yaşamak.” Martin Luther
Pek çok ülkede gelişmişlik düzeyi genel olarak gayri safi milli hasıla üzerinden hesaplanır ve örneklendirilir. Ancak GSMH ülkenin kalkınmışlığı ve gelişmişliği için tek gösterge değildir. Bu göstergeyi kullanmayan Bhutan’da “Gayri Safi Milli Mutluluk” gibi farklı bir ölçek kullanıyor.
Diye bir söz var. Acaba öyle midir? Eğer öyleyse,
Tekâmül, tam ve olgun olma, olgunlaşma, gelişme, mükemmelleşme, insani kamil seviyesine ulaşma gibi anlamlara gelmektedir. Dinde ve tasavvufta büyük yer tutan tekâmül kelimesi, evrim, gelişme ve olgunlaşma manalarıyla kullanılmaktadır.
Hani hep söyleriz ya. Bu dünya imtihan dünyası diye. Gerçekten Rab'bimiz sürekli olarak çeşitli yöntemlerle biz kullarını imtihan etmektedir.
Sürekli gelişme içinde olan kimse, hayatında karşılaştığı olaylara bir sorun olarak değil, üstesinden gelinmesi gereken bir öğrenme fırsatı olarak bakar. Sıradan insan ise her şeyi ya şükredilecek ya da küfredilecek bir şey olarak görür.
Corona Virüsü (Koronavirüs) sebebiyle sosyal temas iyice azaldı. Buna bağlı olarak kucaklaşmalar nerdeyse ortadan kalktı. Yüzümüz artık başkalarına rahatlık değil, korku vermeye başladı. Hayata iyimser bakan iyimser enerji yayan ve başkalarını yargılamayan insan sayısı giderek azalıyor.
Yaşadığı ilçenin kuzeyindeki dik yamaç dağlarda davar çobanlığı yapan, 14-15 yaşlarında bir çocuk vardı. Yaklaşık 180-200 davar güdüyordu. İşini yaparken en büyük zevklerinden biri, koltuk şeklinde güzel bir kayanın üzerine yan gelip, kasabayı yukarıdan seyretmekti.
Bilincimizin seviyesi sevgi kapasitemizin artmasıyla birlikte artar. Bilincimiz yükseldikçe bütün insanların hayatımızla ilgili olduğunu ve hayatımızı etkileyeceğini fark etmiş oluruz. Bu anlayışla, daha canlı ve mutlu bir hayata başlamanın ilk adımı olarak işe, kendimizden çıkmakla başlamalıyız. İçimizde boşluk duygusu hissettiğimizde, bütün insanlar için iyi şeyler düşünmeli ve özellikle zor durumdaki insanlara yardım etmeliyiz. O zaman boşluk duygusu kaybolur. Başkalarının hayatının düzenlenmesine yardım ettiğimizde, kendi hayatımızı da düzenlemiş oluruz. Böylece hayatımız daha anlamlı hale gelir.
Serengetide büyük kediler antilop sürülerine saldırdıklarında, genç antiloplar yaşlılarının etrafında çember oluşturup, onları koruyorlar. Halbuki normalde gençler, daha güçlü ve hızlı olduklarından, yaşlıları yem olarak bırakıp rahatlıkla canlarını kurtarabilirler.
Huzur dolu ve sakin bir beyine kavuşmanın en önemli yolu, zihnin boşaltılmasını sağlamaktır. Sakin baş güç doğurur. Kişi sakin kafaya ancak düşüncelerini olumlu yönde değiştirerek kavuşabilir. Bunun için gün içerisinde barış dolu ve huzur veren düşünceleri akla getirmek gerekir. Huzur veren sahneleri ve manzaraları gözünde canlandıran kişinin zihni huzur dolar. Ağaçlarla dolu güzel bir vadiyi, kendini o vadide ağaçların gölgesinde uzanmış yatarken hayal eden kimse rahatlar.
Bazı insanlar, güzel, sorunsuz ve zevkle yaşanılabilir bir dünya istiyorlar. Sosyal medyada kafalarına uymayan arkadaşlarını silerek, " oh be rahatladım, ne güzelmiş sadelik" diyorlar. Arkasından da, nasıl arkadaşları olmalı konusunda sipariş veriyorlar.
Togan bey, bu Pazar biraz keyifsizdi. Üst düzey bir kamu yöneticiliğinden emekli olalı 10 yıl olmuştu. Emekliliğinin ilk yılları boşluğa düşmemek için, Türk sanat müziği kurslarına gitmiş, bir de ud öğrenmek istemişti. Sesi çok güzel olmadığı için, korolarda bir varlık gösterememişti. Ud öğrenmek ise onu çok yoruyordu.
Hızlı ve tempolu bir hayat tarzı insanları daha gergin ve daha tedirgin yapıyor. Aşırı uyarılma, aşırı heyecan bedenimizde zehir üretiyor. Bu zehir de birçok ruhsal bozukluğa yol açıyor. Hayat tempomuz hızlıyken ruhumuz huzura kavuşamaz. Bu sebeple biraz yalnızlığa ihtiyacımız vardır.
Gün geçmiyor ki, eş cinayeti haberi duymayalım ne yazık ki. Daha çok erkekler eşlerine karşı şiddet ve cinayet suçu işlerken, son zamanlarda az da olsa kadınlar da, eş cinayeti işlemeye başladı. Sorsak, herkes kendine göre çok haklıdır. Ancak, aile çadırının orta direği parçalanıp, yıkıldıktan sonra bütün haklar senin olsa ne yazar...!!!
İnsanların yaklaşık % 47 si anda yaşayamıyor, anda kalamıyor, kendine kibar davranamıyor. Zihni genellikle geçmiş ve gelecekte dolu. Şimdinin güzelliğini hissedemiyor.
En basit şekliyle, "emeksiz yemek yok" söylemini hepimiz çok iyi biliriz. Çalışmanın ne kadar değerli ve gerekli olduğunu Ulu önderimiz ATATÜRK, "Tek bir şeye ihtiyacımız var: Çalışmak, çalışmak, çalışmak" diyerek, emek ve gayretin önemini beynimize çakmıştır.
Her iyi, güzel ve yüksek kaliteli eylem için, nasıl yüksek kaliteli bir emeğe ihtiyaç varsa, mutlu olmak için de, yüksek kaliteli eylem ve ter akıtmaya ihtiyaç vardır. Mutluluk kendiliğinden gelmez. Her iyi, güzel ve yüksek kaliteli eylem için, nasıl yüksek kaliteli bir emeğe ihtiyaç varsa, mutlu olmak için de, yüksek kaliteli eylem ve ter akıtmaya ihtiyaç vardır. Mutluluk kendiliğinden gelmez.