Dünyanın pek çok ülkesinde farklı şakaların gelenek haline geldiği ‘ 1 Nisan Espri Günü ’ ile ilgili, farklı kültür, inanç ve dillerde efsaneler bulunuyor.
Türkiye; onu 1980 öncesi, Ülkücü Gençlik Harekâtı’nın lideri olarak tanımıştı.
Dünyamız gerçekten büyük felaket içinde! Burada anlaşılması gereken en önemli konu ise bu virüsün insana nasıl bulaştığı ve ondan nasıl korunacağımızdır. Tabii ki uzun bir konu!
TUTSAKLIKTA YOK EDİLEMEYEN DİSİPLİN, SEVGİ VE SAYGI “Amerikan psikologları anne ve babaları sizlere soruyoruz.”
Bozkırın ortasında bir çadır kent… Binlerce çadır… Her çadırın içinde paramparça olmuş hayatlar…
Vatan; ‘ millet ’ denilen insanlar topluluğunun, bir devlet çatısı altında bağımsız olarak yaşadığı toprak bütünüdür. Vatan sevgisi; üzerinde bağımsız bir şekilde yaşadığı topraklar için insanların; gerektiğinde her türlü fedâkârlığa katlanabilme ve hattâ hayatını fedâ edebilme duygusudur. Vatan sevgisi insanlara has en asil, en yüce duygudur.
Sağlık Bakanlığımız insanları evde tutabilmek için güzel bir slogan geliştirdi “Hayat eve sığar” Bununla birlikte GSM operatörleri “ Evde hayat var” diye kampanyaya destek oldu
Hiç düşündünüz mü acaba? Korona virüsü nedeniyle hatırlanan, bugünlerde evlerine kapatılan/kapanan bu yaşlılar kimdir? Hani son günlerde televizyon ekranlarından izlediğimiz; sokaklarda hastaneye gideni dahi yolda çevirip de korona nedeniyle yüzüne zorla maske takılan, sırf yaşları nedeniyle otobüslere dahi alınmayanlar, kimdir bunlar?
Dünyanın ekonomik, siyasal ve kültürel yapısında köklü dönüşümlerin yaşandığı bir dönemde, ülkelerin ekonomik ve kültürel üretim gücünün büyütülmesi, bütün dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük sorundur.
Dünyayı kasıp kavuran COVID-19 salgınının daha bir süre ciddiyetini koruyacağı anlaşılıyor.
Dünya yeni bir bulaşıcı hastalıkla alt üst olmuş durumda. Hastalığın adı, ‘’Korona’’ salgını… Her geçen gün bu hastalık giderek yaygınlaşıyor. Yepyeni hastalık haberleri, hastalığın yeni bulguları, tedavisine yönelik çalışmalar, haberler, haberler ama hepsi Korona…
‘ Millet ’e; ‘ ulus ’, ‘ vatan ‘ yerine ‘ toprak ’ veya ‘ coğrafya ’, ‘ millî şuur ’ yerine ‘ ulusal bilinç ’… diyenler, Ata Türkçe yerine Ataç Türkçesi ’ni tercih ediyorlar. Batıdan gelen her şeyi tartışılmaz ve güzel zannediyorlar.
Bilim ve teknolojinin aklın sınırlarını zorladığı 21. yy içerisindeyiz. Cern’de tanrı parçacığı peşinde koşan insanoğlu evrenin sırlarını çözmeye çalışıyor.
Türklerde ‘ Devlet ebet-müddet ’ kavramı hâkimdir. ‘ Ebed-müddet ’ ‘ Sonsuz, süresiz ’ mânâsında bir deyimdir.
Tarih boyunca Veba, Kolera, Rus gribi, İspanyol gribi v.b gibi birçok salgın hastalık dünyada milyonlarca insanın ölümüne sebep oldu. Hatta dünya tarihinde insanlar savaşlardan çok salgın hastalıklardan öldü. Örneğin 1921- 1922 Kurtuluş savaşında çarpışmada ölenlerin sayısı 9 bin 167 iken salgın hastalığa yakalanıp ölenlerin sayısı 22 bin 690 olarak kayıtlara geçti. 1918 yılında ortaya çıkan İspanyol gribi, dünyada milyonlarca insana bulaştı ve 50 milyondan fazla insanın ölümüne neden oldu.
Kilise tarafından yakılarak öldürülen Giordano Bruno (1548- 1600) Rönesans felsefesini biçimlendiren filozofların en önemlilerinden biri olup evrensel ve zaman mefhumundan uzak "iki şey" öğretisi kulağa küpe olacak cinsten.
Medeniyet tarihinin gelişmesinde, Yunan ve Roma diğer kültürlerle birlikte yaşamak yerine, onlardan uzak durmuştur. Kendisini başka medeniyetlerden üstün tutan, bütün medeniyetler gibi, onlar da tarihin derinliklerinde yok olup gitmişlerdir. Avrupa Yunan’dan ve Roma’dan daha hoşgörülü olmakla birlikte, İslam medeniyetinden ithal ettiği, ne varsa hepsini sürekli inkar etmiştir. Avrupa İslama olan borcunu kabul etmemiştir, ödemeye yanaşmamıştır.
Çarlık döneminde Rusya’dan kaçıp, Trabzon’a gelen bir ailenin çocuğudur Tıbbiyeli Hikmet. 1901 Balıkesir doğumludur. 1919 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane yani Askeri Tıbbiye’de 3. sınıf öğrencisidir.
İnsanları, torna tezgâhından çıkmış gibi ‘tek tip’ hâline getirmek, gerekli olmadığı gibi mümkün de değildir. Fakat hedefte birleşildiği gibi asgarî müştereklerde de birleşmek mümkündür.
‘’Tarih kitaplarında Türkler hakkında yazılı olanlar, hatta onlarla savaşanların anlattıkları, gerçekleri ifade etmekten acizdir. Mutluluk Türklerle birlikte savaşmaktır. Bu şerefi ömrümün sonuna kadar taşıyacağım. Taş üstünde yatıyor, güneşe, fırtınalara, soğuğa, yağmura karşı korumasız siperlerde çamur ve toz içinde günler geçiyor. Fakat dünyanın bütün araç ve imkânlarına sahip düşmanlarıyla aslanlar gibi dövüşüyorlardı. Bu ne sessiz ve gösterişsiz bir vatan sevgisiydi. ’’Allahın Adını Yürekten Haykırarak’’ saldırganın üzerine atılıyorlardı. Düşmanları da onlara hayrandı.’’ (Çanakkale Osmanlı Orduları Komutanı Mareşal Liman Von Sanders Çanakkale, 1916)