Savurganlığın herkesin gözünü kamaştırdığı toplumlarda, şehirlerin meydanlarını alışveriş merkezleri doldurur. Savurganlığı bir düşünme, bir yaşama biçimine dönüştüren seküler insanlar, haftada en azından bir defa, alışveriş merkezlerine gitmezlerse, kendilerini hem çok yoksul, hem de çok mutsuz hissetmektedirler. Alışveriş merkezlerinde dolaşmak, vitrinlerin önünde saatlerce durmak, seküler insan için, her hafta tekrarlanan bir ritüel olmuştur.
İlkokulda okuduğum yıllardı. Kemaliye Mektebinde öğrenci idim. Öğretmenimiz Münire Aktüre Kilisli bir Kore Gazisi Yüzbaşı Kamil Celkan’ın Kilis’e geldiğini ve bir tören yapılacağını söylemişti.
Korona salgını… Tüm dünyayı etkisi altına alan ölümcül bir hastalık… Her geçen gün insanlık âlemine öylesine büyük darbeler indiriyor ki, yaşamımızı adeta esir almış durumda.
Türklerde aile, toplum olma anlayışının başlangıcı ve sosyal hayatın en küçük birimi olmakla birlikte temelidir de. Toplum hayatı, aile ve akrabalık bağları üzerine kurulmuştur. Birbirine kan bağı veya ‘sıhrî’ kelimesiyle ifâde edilen evlilik bağı ile oluşan akrabaların toplamına geniş aile denir. Çekirdek aile; ana-baba ve evlattan oluşur. İster çekirdek aile olsun ister geniş aile… Türk toplumunun ve Türk devletinin temelini aile müessesesi oluşturur.
Hayatın gerçekleri arasında en tartışmasız olanı, şüphesiz ölümdür. Her canlı er veya geç ölüm hakikatiyle yüz yüze gelir ve dünyadan ayrılır.
Bir kaç aydan beri ve bilhassa son günlerde Koronovirüs Hastalığı bahanesiyle bazı malum dış mihraklar ile İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ısrarla sokağa çıkma yasağı ilan edilmesini talep ediyordu. Buna mukabil olarak da hükümet yetkilileri tarafından, hiç bir zaman sokağa çıkma yasağı konulmasının düşünülmediği hususu gayet açık bir şekilde ifade ediliyordu. Biz de, hükümetimize ve AK Parti iktidarına güvendiğimiz için bu düşünce tarzına samimiyetle inanıyor ve destek veriyorduk.
Türkler için İslamiyet, ‘ dinlerden bir din ’ değildir. İslâmiyet’in; Hamurabi Kanunları’ndan veya ‘Cengiz Yasaları’ndan bu yana yazılmış hiçbir kitapta eşine benzerine rastlanmayan muhteşem adâletine dayanarak söylemek gerekirse, Türkler de İslâmiyet için, ‘ milletlerden bir millet ’ değildir.
Dünyanın hiçbir coğrafyasında türlü felaketler karşısında böylesine kenetlenen, böylesine büyük bir dayanışma ruhu ile hareket eden ne bir ülke vardır? Ne de bu dayanışma ruhunu destekleyen bir millet…
Korona Virüs tüm dünyada hayatı durma noktasına getirdi. Hepimiz evlerimizde karantina altındayız. Üretim ile uğraşmayan masa başı çalışanlar evden çalışabiliyor, peki üretim yapanlar ya da ticari akışın devam etmesinde sahada çalışmak zorunda olanlar ne yapıyor onlar çarkların dönmesi için görev yerlerinde çalışmaya devam ediyorlar çünkü üretim durursa, hayatta durur.
Tarihi öneme sahip ve de biz Türkler için çok özel değeri olan Samara kenti Irak’tadır. Samara tarihi bir kenttir ama eski Babil veya Sümerlerden kalma bir kent değildir; Sonradan kurulmuş, hatta Bağdat’tan bile sonra kurulmuştur… Bu kentin özellikle manevi değerini biz Türkler çok iyi bilmemiz gerekirken ne yazık ki bir umursamazlık içindeyiz. O yörede koca bir Bağdat varken yeni bir kentin kuruluşunun nedenlerini bilmeden Samara’nın değeri anlaşılmaz.
Yaşadığımız yüzyılı bundan böyle ikiye ayırıp; bu yüzyılda yaşananlara Korona’dan önce, Korona’dan sonra diye bakacağız…
Vaktimiz bol. Normal zamanlarda işten-güçten, günün şartları gereği koşuşturmaktan okumaya ve tefekkür etmeye (derin düşünmeye) vakit bulamayanlar için büyük bir fırsat doğmuştur. Bu fırsat en iyi şekilde değerlendirilebilirse, yalnız değerlendirenler değil, bütün insanlık yararlanır.
Bu COVID-19 virüs salgını insanlığın canını yaktıktan sonra bitecektir. Fakat sonrasında dünya asla dünkü dünya olmayacaktır. Bunun sonunda insanoğlu ya bağımsız kendi milli devletleri içinde üniter kimlik sahibi milletler halinde veya yenidünya düzeninin son safhasına geçilerek, adı konmamış fakat uzaktan güdülen tek tek köleler halinde yaşayacaktır. Bu anlamda keskin bir yol ayrımına girilecektir.
Tarihimizin en acı sahnelerinden biri şüphesiz ağır bir yenilgiye uğradığımız I. Balkan Savaşı’dır.
05 Nisan 1990 târihinde Çin Halk Cumhuriyeti, Doğu Türkistan’ın Barın şehrinde yaşayan Türklere katliam uyguladı.
Hemen cebinizden bir on TL çıkarın ve arka yüzüne bakın! Piri Reis’in haritalarından birine ait yarım parçanın, çok küçültülmüş bir örneğini göreceksiniz. Sözünü ettiğim harita, dünyanın en önemli tarihi belgelerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Korona salgını… Bu salgın, son yüzyılın enölümcül hastalık felaketidir…
Merhum ağabeyim 1970 yılında Hakkari İdil ve Uludere'de askerliğini tamamlayıp gelmişti. Abimin askerlik öncesi mesleği, davar ve sığır çobanlığı idi.
Hatırladığım kadarıyla, Memleketimiz de ilk defa sivil bir idare tarafından kısmi de olsa sokağa çıkma yasağı konulmuş bulunmaktadır. Bilindiği üzere geçmiş dönemlerde bu nevi sokağa çıkma yasakları ancak sıkıyönetim komutanları tarafından ilan edilir, vatandaşlarda homurdana homurdana bu yasakla uymak mecburiyetinde kalırdı.
Dünya sadece Çin’den yayılarak bugün için merkezini Amerika’ya taşıyan, en fazla ölümün ise Avrupa’da olduğu koronavirüs salgını ile sarsılmadı. Daha önce de veba, kolera, İspanya nezlesi tehlikesi ve frengi hastalığını yaşadı. Ardından AIDS, kuş gribi, tavuk gripleri geldi.