Baki kalan gök kubbede hoş bir sedadır. Ölüm haberleri acı ve üzücüdür. Kültür adamlarının ölümü çok daha acı.
23 Nisan’da Egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğunun simgesi T.B.M.M’nin 100’ncü kuruluş yıldönümünü 83 milyon tek yürek olduk, büyük bir coşkuyla kutladık. 23 Nisan aynı zamanda çocuklarımıza armağan edilmiş önemli bir bayram günüydü. Bunun sevincini de çocuklarımızla birlikte yaşadık.
Koronovirüs, birkaç aylık bir sürede küresel bir salgın haline geldi ve tüm dünyaya hızla yayılarak, yaklaşık 200 bin insanın canını aldı. İlk defa ortaya çıkarak ve de mutasyona uğrayıp kovit 19 halini alarak, en yetkin bilim adamlarını dahi ters köşeye yatırdı. En büyük tehlike bilinmez olmasıydı.
Değerli okuyucular, malumlarınız olduğu üzere, 65 yaş üzerinde bulunan vatanDaşlara konulan sokağa çıkma yasağı süresi bir ayı geçmiş bulunmaktadır. Takdir edersiniz ki, bu zaman dilimi yaşlılar için oldukça uzun bir süre sayılır.
1877/1878 “93 Harbi”, 1911 Trablusgarp, 1912/1913 Balkan Harbi, 1914 - 1918 Birinci Dünya Harbi, 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi,
Türkmen kelimesine ilk defa, 8. Yüzyıla ait kaynaklarda rastlanmaktadır. Müslüman olan Türkler için kullanılmıştır. 10. Yüzyıldan itibâren de genel bir adlandırma olarak yerleşik hayata geçmiş Türkler için kullanılmaya başlanılmıştır.
27 Mayıs1960 İhtilali’nin Milli Birlik Komitesi başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 4’üncü Cumhurbaşkanı olan 0rgeneral Cemal Gürsel Erzurum’un yetiştirdiği ünlü simalardan biridir.
Korona virüsü salgını nedeniyle evlerimize kapandık. 18 Mart’tan bu yana evden çalışıyorum. 35 gündür iş, spor, sinema, kitap okuma hepsini eve sığdırdım hayat evde devam ediyor. Yeni misafirimiz Sultan Papağanı evimize renk kattı, zaman bir şekilde geçiyor.
Ömrümü "Vatan-millet-Sakarya" diyerek, bazılarının müstehzi tebessümleri arasında geçirdim. Hâlâ aynı yerdeyim. Bu yazıyı, bir ömrü uğruna tükettiğim, "vatan" ne imiş acaba sorusuna cevap olur diye yazıyorum. Vatan, elbette belirli anlaşmalar çerçevesinde çizilen sınırlar içinde kalan toprak parçasından ibaret değil.
18 Mart 1915’te kazanılan Çanakkale Zaferi, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan “Ya istiklâl, ya ölüm!” iradesinin ön sözüdür. 19 Mayıs 1919’da ortaya konulan millî kurtuluş iradesi, 1921’de başlayan ve 9 Eylül 1922’de düşmanın denize dökülmesi ile sonuçlanan İstiklâl Harbi’nin ön sözüdür. 23 Nisan 1920’de Ankara’da millî egemenliğin temsil edildiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışı, 29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletinin ön sözüdür.
“Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin, bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.’’( Mustafa Kemal Atatürk.)
İnsanoğlu, kendisine bahşedilen hayat sürecini uzatmak ve yaşam koşullarını kolaylaştırmak için çabalarken dünyanın kendisine sunduğu zorluklarla da her an mücadele etmek zorundadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919’ta Samsun’a çıkışından sonra 22 Haziran 1919’da Amasya Tamimi yayınlandı. Tamimde: Türk milletinin bağımsız bir devlete sâhip olacağını ifâde eden cümle dikkati çekiyordu: ‘ Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır .’ Tamimde ayrıca; ‘ Vatanın tamamı, milletin istiklâli tehlikededir. Hükümet merkezi İtilaf Devletleri'nin etkisi ve denetimi altında bulunduğundan, sâhip olduğu sorumluluğun gereklerini yerine getirememektedir. Bu durum, milletimizi adı var, kendi yok durumuna düşürüyor .’ Deniliyordu.
Meselenin daha iyi anlaşılabilmesi bakımından, bugün tek bir mevzudan bahsetmek istiyorum. O da, son aylarda konulan muhtelif yasakları ihlal edenlere verilen para cezaları ile alakalıdır.
Vefatının 27. Yıldönümünde Özal’ ı Rahmet ve Saygı ile Anıyorum.
Durun durun! Hemen kılıçlarınızı kuşanmayın. Söz konusu edeceğim savaş öyle bildiğiniz savaşlardan değil, kapsam ve içerik olarak çok farklı.
2020 yılına keşke hiç girmeseydik, 2019’da kalsaydık! Ya da 2020’yi es geçip direk 2021’e geçiş yapabilseydik diye içimizden geçiyoruzdur. 2020 senesine depremlerle başladık, maalesef ülkemizin farklı bölgelerinden deprem haberleri gelmeye devam ediyor. Çekirgeler sokakları istila etti, ardından Covid-19 isimli bir virüs hayatımızı alt üst etti. Çernobil Nükleer santralinde yangın çıktı zehir saçıyor, ülkemizde tehdit altında.
Çok eski târihlerdeki Andaval Köyü, Kayseri ile Niğde arasında idi. Niğde’nin güzel elmalarını Ankara ve diğer illerde satmak için Niğde’ye giden Kayserililer, bu köyde mola verirlermiş. Çok misâfirperver olan Andavallılar, Kayserilileri çok mükemmel ağırlarlarmış.
Korona virüsü dünya ekonomisini derinden etkiledi. IMF, 2019’da 2,9 büyüyen küresel ekonominin, korona virüsü salgını nedeniyle 2020’de % 3 küçüleceği tahmininde bulundu. IMF Türkiye için yüzde 5 küçülme ön görürken, işsizlik oranının ise % 17,2 olacağını ön görüyor. IMF’nin tahminlerine göre küçülme ABD için 5.9, Almanya için %7, İtalya için ise % 9,1 düzeyinde.
Dünyamızın ve Türkiye’mizin başındaki felaket elbette geçecektir. Böyle zamanlarda toplumların en büyük gücü umutlu olabilmeleridir. Bu da yapılan işlerin umut verici olup olmamasını belirleyen üç önemli dayanağa sahip olmakla mümkündür.