Avrupa Futbol Şampiyonası maçlarını zevkle izliyoruz. Maça çıkan Hıristiyan futbolcular Haç işareti yapıp toprağı öpüyorlar veya gol attıkları zaman istavroz çıkarıyorlar.
Akça Koca Kültür Platformunun her gezisi ömürlük anılarla dolu. Bu anılar hem geziler esnasından tatlı tatlı paylaşılıyor hem de gezi arkasından kısa veya uzun anı notları olarak paylaşılıyor. Bu sayede geziler kalıcı olarak zihinlerimize kazınıyor veya yazılı halde tüm dostlar ile paylaşılıyor.
Odak noktasında finansal kuruluşların yer aldığı ekonomik olumsuzluklar, halka halka genişleyerek bütün dünyaya yayılıyor. “Açgözlülük en büyük sermayedir” diyen küresel bankalar, bütün ülkelerin dış ticaret dengeleriyle birlikte, finansal yapılarını da altüst ediyorlar. Ülkeler arasındaki sermaye hareketlerinin büyük bir hız kazanmasıyla, finansal olumsuzluklar bütün dünyaya yayılıyor.
“Post-Nişîn’e Mektuplar” adlı kitabımda, “Yeşillikler Okyanusunda” başlığını taşıyan bir bölüm vardır. Şu anda işte oradayım!..
Aram Peştemalcıyan adında bir Ermeni, 1915 yılı olayları sebebiyle Türkiye’yi terk ederek Almanya’ya yerleşmiş ve Berlin’de büyük bir halı mağazası açmıştır. Ölünce mağazayı oğlu Yervant çalıştırmaktadır.
Muhterem hocamız Prof. Dr. Orhan Düzgüneş’i vefatının yıl dönümünde bir kere daha hürmetle, muhabbetle, rahmetle anıyorum.
Merhamet, sözlüklerde: “A cıma duygusu.” “ Bir kimsenin veya bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma.” “Birinin (veya başka bir canlının) içinde bulunduğu acılı durumuna üzülerek, acısını giderip yerine sevinç ve iyiliği getirmeye çalışmaya veya böyle yapmayı istemeye neden olan duygu.” Olarak tanımlanmaktadır.
İyi bir Müslüman olabilmek için sâdece Kelime-i Şehâdet getiren, beş vakit namazını kılan, orucunu tutan, hacca giden, zekâtını veren insan olmak yeterli değildir. Kur’ân- Kerîm’i okuyabilen, okuduğunu anlayan, anladığını anlatabilen, Ahsen-i Takvim üzerine yaşayan insan olmak ve Ahsen-i Takvim üzerine yaşayan insanlar yetişmesine, verdiği bilgilerle ve yardımseverliği, dürüstlüğü, çalışkanlığı, üretkenliği ile çevresindeki büyük-küçük bütün insanlara örnek olabilen, çevresindeki insanlara; ‘ ben de onun gibi olmalıyım ’ dedirtebilen kimsedir.
Türk ve İslam dünyasıyla birlikte bütün ülkeleri etkileyen rant kültürünü, risk kültürüne dönüştürmenin küresel öncüleri, Ahilik kültürüyle yoğurulmuş girişimciler olacaktır. Onlar kuruluşlarını sürekli yenileyerek, hayatın bütün alanlarında sürükleyici bir işlev yüklenirler. Kutsal kültürde risk almadan rızkın bulunmayacağı, risk ekonomisinin rızk ekonomisi olduğu bilinir. Ekonomi dünyasında Ahilik kurtla paylaşmak, çobanla ağlamak değildir.
Bir varmış bir yokmuş Allah’ın günü darı tanesinden çokmuş. Yaz gelmiş mutluluk ormanını sıcak basmış. Uykudan uyanan Şirin kız yola çıkmış gitmiş gitmiş sıcaktan yolu şaşırmış gitmiş gitmiş çıkmaz sokağa girmiş. O kadar yorulmuş ki rastladığı ilk ağacın altına çimenlerin üzerine yatmış ve uyuyakalmış.
Nefes almak bayramdır. İnsan nefessiz kaldığında anlar. Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir. Sevmenin, sevilmenin ise yalnızlık…
“Şöhret afet olduğu kadar vesileyi rahmettir.” Sayfa 9 Çünkü ben Hayri İrdal, her şeyden evvel mutlak bir samimiyet taraftarıyım. İnsan her şeyi açıkça söylemedikten sonra neden yazı yazsın? Sayfa 10
Dini bayramlar yakın dönemlere kadar toplumumuzun büyük çoğunluğunun anlamını idrak ederek, haz duyarak yaşadığı, ev ziyaretleriyle ailelerce duyguların paylaşıldığı çok özel günlerdi; ezcümle bayramlar bayrak gibi idrak edilip kutlanırdı.
Halk arasında sıkça kullandığımız bir tâbirdir. Bâzen imtihan dünyası, bâzen imtihan yeri ve bâzen de imtihan âlemi deriz.
“Tut Elimi Kilize” kitabının devamı olan bu hatırat ve roman 1960 darbesi öncesi dönem den başlayarak 1960 ve 1970’li yılların Kilis ve İstanbul’da toplum yaşamı, öğrenci hareketleri, sağ muhafazakâr çevrenin mücadelesi, siyasi sorunlar, siyasi hayat, gazetecilik ve basın hayatına dair ayrıntılı bilgiler veriyor. Şahsen o zamanları yaşamamış birisi olarak çok bilgiler edindim.
Dr. İbrahim Doğan her kulun ecel-i İlahi’yle belirlenen bu dünyadaki yolculuğunu tamamlayarak beka âlemine, ebedî mekânımıza avdet eyledi. Son defa geçen ayın son haftasında on iki kişilik dostluk grubumuzla hemen her ay buluştuğumuz yemek vesilesiyle birlikte olup sohbet etmiştik. Her zamanki gibi diri ve canlıydı.
Tarihî esere sahip çıkmak, millî kültüre, millî benliğe ve millî ruha sahip çıkmaktır. Bunun tahlili ise, başka bir gayrettir. Bu değerlerin içinde, başka unsurlar bile olsa, ‘bizimdir’ düşüncesi, bunu gerektirir.
Dedesinin "muhtıra"sını unutamayıp hâlâ kullananlara söylenecek bir şey yok. Neticede "Dedesi koruk yer, torununun dişi kamaşır." elbet...