Ne çabuk geçip gidiyor yıllar! Tam 37 yıl olmuş o günün sabahından, bugüne geçen zaman… O günün sabahında takvimler, 15 Kasım 1983 Tarihini gösteriyordu…
Fransa Senatosu işgal yılları boyunca Ermenistan’ın bile tanımadığı sözde Dağlık Karabağ Devleti’ni tanıyan karar tasarısını onayladı. Karar bir aleyhte 30 çekimser oya karşı 305 oyla kabul edildi. Kararda Fransa’nın Ermenilere insani yardımda bulunması ve Dağlık Karabağ’da işlenen “savaş suçları” na ilişkin uluslararası soruşturma açılması için girişim yapması, Ermenilere ait dini ve kültürel varlıkların korunması ve burada yerlerinden edilenlerin evlerine dönmesine yardımcı olunması gibi istekler de yer alıyor.
Adım Doug Copp. Dünyanın en tecrübeli kurtarma birimi Amerikan Uluslar arası Kurtarma Ekibinin Kurtarma şefi ve afet olayları müdürüyüm. Bu makaledeki bilgiler bir deprem anında hayat kurtaracaktır.
GÖRMEMEZLİKTEN GELDİ / GÖRMEZDEN GELDİ Hangisi doğru? GÖRMEZDEN GELDİ ifâdesi doğrudur. GÖRMEMEZLİKTEN GELDİ deniliyorsa da GÖRMEMEZLİK şeklinde bir kelimemiz yoktur. Bu sebeple ikinci ifâde yanlıştır. MECBÛRÎ / ZORUNLU
İnovasyon anı, yetenekli ve motive olmuş insanların fikirleri ve hayalleri üzerinde hareket etme fırsatı aradıkları önemli bir andır. W. Arthur Porter. Fikirlerinizi ve hayallerinizi harekete geçirin Endüstri 4.0 milyonlarca insana fırsat sunuyor. Bari bunu kaçırmayalım.
Bu sorunun cevâbına geçmeden önce, bugünün müslüman topluluklarının Kur'ân denince ne anladıklarını ve tatbikattaki durumun ne olduğunu kısaca gözden geçirmekte fayda vardır.
Ne yaptığımızı, ne yapmamız gerektiğini görebilen, aklı başında düşünebilen, düşüncesini Allah’ın yüce Peygamberiyle, eşsiz Kur’an’ıyla gösterdiği yolun, bağışladığı akılın ve bunca edinilen tecrübenin bize öğrettiği, çok açık bir şekilde önümüze sergilediği hal ve şartları kavrayıp, gereğini düşünebilen, iyi, doğru ve güzel olanı yaşayabilen değil, tasarlayabilen kaç insan evladı olduğunu şiddetle merak ediyorum.
27 Eylül sabahı Ermenistan ordusunun Azerbaycan topraklarına, askeri ve sivil yerleşim yerlerine yoğun topçu ve havan bombardımanıyla başlayan savaş devam ediyor. Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın Başdanışmanı Vagarşak Arutrunyan, çatışmaların ilk gününde şu açıklamayı yapmıştı: “Karabağ krizi nedeniyle uzun süreli bir savaşa hazırlanmalıyız. Neden mi? Zira bir kez daha söylüyorum, orada ana aktör Azerbaycan değil, Türkiye’dir. Ankara jeopolitik çıkarlarını gözetiyor. Savaşın süresi, askeri faaliyetlerin nasıl gelişeceğinden, uluslararası toplumun tepkilerine kadar birçok faktöre bağlı olacak.”
Japonlara ait olduğu söylenen bir tespiti önemli bulurum. Onlara göre bizim eğitimimiz yeterince milli bilinç pekiştirmesi yapamamaktadır. Japonya bunu sağlamak maksadı ile uygun yaşlarda her Japon gencinin Hiroşima- Nagazaki atom bombası faciasının acılarını, tahribatının ne büyük felaketlere sebep olduğunu öğrenmeleri ve benzeri bir felaketin tekrar yaşanmaması için nasıl bir Japon vatandaşı olunması yönünde bilinçlendirme yapar.
‘’Cumhuriyet karşıtları kıs, kıs güldüler! Bu yeni devlet, bu deneysiz yöneticilerle ne bu büyük sorunları çözebilirdi, ne bu dev düşmanları yenebilirdi. Haklı gibi görünüyorlardı. Ama bir şeyi unutmuşlardı: Yurtseverlik. Onun yenemeyeceği ne vardı?’’ (Turgut Özakman, Cumhuriyet - Türk Mucizesi-2009)
Çok soğuk bir kış günü pâdişah, tebdil-i kıyâfet gezmeye karar vermiş. Yanına vezirini alıp, yola çıkmış. Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüş. Adam derileri suya sokup döverek tabaklıyormuş. Pâdişah ihtiyarı selamlamış:
Ata sporumuz ne pehlivanlar gördü, Yaşar Doğu, Gazanfer Bilge, Hamza Yerlikaya gibi minderde rakiplerinin sırtını yere değdiren, bayrağımızı göndere çektiren güreşçilerimiz olmuştu ama o çok farklıydı. Deliormanlı Koca Yusuf’tan bahsediyorum…
Kalıcı edebiyat, çağını anlatan edebiyattır. Her edebiyatçı çağından sorumludur, çağını anlamak ve anlatmak zorundadır. Edebiyat dipnot kaygısına düşmeden, yereldeki küreseli, küreseldeki yereli yakalamaktır. Hayatın anlamlı ve yaşanır kılınmasında, edebiyat tarih gibi, bütün insanlığın birikimine, hem derinlik hem de zenginlik kazandırır. Tarihçi geçmiş yüzyıllarda olanların, edebiyatçı ise gelecek yüzyıllarda olacakların peşindedir.
Bundan önce yazmış olduğum “65 Yaş Üstünde Bulunan Yaşlıların Mağduriyetleri Ne Zaman Sona Erecek” başlıklı yazım, Kocaeli Aydınlar Ocağı sitesinde, Akça Koca Kültür Platformu sitesinde, Yeni Akit Gazetesinde yayımlandı. Ayrıca, facebook sayfamda da paylaştım. Bunun neticesi olarak, birçok kişiden tebrik ve teşvik yazısı aldım..
Sanayinin yoğun olduğu bölgelerde hava ve çevre kirliliği sağlığımızı etkiliyor. Son günlerde şikayetlerin artması üzerine ulusal ve bölgesel basın, konuyu Türkiye gündemine taşıdı. Kocaeli, hava kirliliğinden etkilenen illerin başında geliyor. Özellikle geceleri birçok sanayi kuruluşunun, baca gazlarını atmosfere bırakması yüzünden insanlar zehir soluyor.
23 Mart 1876 târihinde Diyarbakır’da dünyaya geldi.
Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ile Almanya’nın Test ve Sertifikasyon Enstitüsü VDE, Türkiye'deki elektrik endüstrisinin uluslararası pazarlara erişimini kolaylaştırmak, testlerle ilgili bilgi paylaşımı yapmak, uluslararası standartların geliştirilmesine katkı sağlamak amacıyla iş birliği protokolü imzaladı.
Menkıbe şöyledir: - Yûnus’un ölümünden çok uzun yıllar sonra, Molla Kasım adında, medresede biraz mürekkep yalamış birisinin eline Yûnus’un dîvânı geçer. Akşam ocak başına oturur. Elinde dîvan. Başlar Yûnus’un şiirlerini okumaya ve kendince tetkik etmeye. Ne var ki, Molla Kasım, şiirleri mollalık bilgileri ve mollalık ölçüleriyle okuyup tartıyor olmalı ki, okuduğu her şiire bir kusûr bulur ve o şiirin bulunduğu yaprağı hemen yırtarak, önünde yanmakda olan ocağa atar. Derler ki, Molla Kasım’ın o gün herbirine bir kusûr bulup ocağa atarak yakdığı şiir sayısı bin adetmiş!...
Dünyanın her yanında Müslüman toplumların güçleri, görünen ve görünmeyen dünyaları, bir bütünlük içinde ele almasını bilmelerinden kaynaklanır. Ekonomik, siyasal ve kültürel, bütün alanlarda yönetilenler ve yönetenler, Allah’ın herkesi gördüğünü, her şeyi bildiğini, her sesi duyduğunu bilirler ve inanırlar.
Bazı kaynaklarda, 1500'lü yılların başında, bu günkü Giresun ilimize bağlı Keşap ve Dereli ilçelerinin bulunduğu yerlerde, Çepni Vilâyeti isimli bir yerleşim bölgesinin varlığı yazılıdır. Çepnilere bu sebeple Giresun ve çevresinde sıkça rastlanır. Şebinkarahisar ve Alucra'da, Tirebolu'nun köylerinde Çepniler çoğunluktadır. Tirebolu şehir merkezinde yaşayanlar, hangi kökenden olurlarsa olsunlar, bütün köylülere Çepni derler. O yörede, Çepni kelimesi, köylü ile özdeşleşmiştir.