Hayat, biz insanlara Allah’ın armağan etmiş olduğu büyük bir değerdir. Hiç düşündünüz mü? Bu değerli süreci yaşarken biz hayata ne verdik? Hayat bize ne verdi? Ama bundan da önemlisi doğup büyüdüğümüz, hayatımızı geçirdiğimiz vatan topraklarımıza, canım ülkemize biz neler verdik?
Dünyada insanlar olmadan tüketim, tüketim olmadan insanlar olmaz. Tüketimin hayatın karmaşıklaşmasında olduğu kadar, yalınlaştırılmasında da vazgeçilmez bir yeri vardır. Tüketim yüklendiği işlevlerle, bütün alanlarıyla hayatı, hem kolaylaştırır hem zorlaştırır. Her toplumun kendine özgü, bir tüketim ve bir yaşama kültürü vardır. Kutsal kaynaklardan beslenen kültürlerde, insanlar yaşamak için tüketirler. Ölüm sonrasına inanmayan seküler kültürlerde, insanlar tüketmek için yaşarlar.
Kafalarını kuma gömen ve her olumsuzluğu dış güçlere, daha doğrusu, dış güçlerin Cumhurbaşkanı karşıtlığına bağlayanların, bu gün gelinen noktadaki işlevleridir “kölelik sendromu…”
Yağ çok değerli bir besin kaynağıdır, çok çeşitleri vardır. Tereyağı, zeytinyağı, fındık yağı, çiçek yağı, margarin yağları v.s. Bu yağları üreten ve satanlara da yağcı denir. Hatta bu sebeple soyadı yağcı olan vatandaşlarımız vardır. Bunlar alın teri ile üretime katkıda bulundukları için saygı duyulan insanlardır.
Yazıma başlarken tüm öğretmenlerimin “öğretmenler günü” nü yürekten kutluyorum. Öğretmenlerimizin gön dolayısı ile kavuştuğu imkânları, müjdeleri, iyileştirmeleri konuşmak ne kadar güzel olurdu aslında.
İddia: Dileyen “ kelime ” der, dileyen de “ sözcük ” der. Her iki kesim de birbirini bunun için kınayamaz. İddia: Dileyen “ kelime ” der, dileyen de “ sözcük ” der. Her iki kesim de birbirini bunun için kınayamaz.
Bugün Erzurum Atatürk Anadolu Lisesi’nde yeni oluşturulan kütüphanenin açılışındaydık. Açılışa ETÜ Rektörü Prof. Dr. Bülent Çakmak, Prof. Dr. Erol Kürkçüoğlu, gazeteci - yazar Mehmet Şener ile birlikte katıldık.
12 Eylül 1980 darbesi olmuş ve Türk milliyetçileri tutuklanmış cezaevlerinde işkencelere tabi tutulmuşlardı. Sistem intikamını ülkücülerden almıştı. O tarihte hangi zihniyettir bilinmez, bölücülerle Türk milliyetçilerini aynı kefeye koymuştu. İhtilalin esas gayesi, sistemin intikamını almak için vatanını seven gerekirse uğrunda ölebilmeyi göze alan Türk gençlerini yıldırmak ve sisteme uyan yeni bir gençlik, diskotek gençliği, ABD hayranı gençlik yetiştirmekti.
24 Kasım, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Aziz Atatürk’ün, Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul buyurdukları günün 93. Yıldönümüdür. 24 Kasım, 1981 Atatürk’ün 100. Doğum Yılı'nda Öğretmenler Günü olarak kabul edilmiştir. Atatürk’ün Millet Mektepleri Başöğretmenliği görevini kabul ettiği gün olan 24 Kasım, 1981 Atatürk Yılı'nda Öğretmenler Günü olarak ilan edildi. 24 Kasım, öğretmenlerin onur günüdür.
Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmamızda ve cehaletle savaşımızda ülkemizi aydınlık yarınlara taşıyan öğretmenlerimiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin sarsılmaz temellerini bilgiyle atan, cephe gerisinin fedakâr kahramanlarıdır.
916 yıl kilise, 482 yıl cami olarak kullanıldı. 24 Kasım 1934 târihinde Bakanlar Kurulu Kararı ile Müzeler İdâresi’ne verildi. 1 Şubat 1935’te ‘Müze’ olarak kullanılmaya başlandı. 86 yıl sonra 24 Temmuz 2020 Cuma günü yeniden ibâdete açıldı.
“Elbette Türk milleti vardı,” ancak Türklük bilinci yoktu. Osmanlı Devletinin özellikle İmparatorluk döneminden gelen anlayış “millet” olgusunun ön planda olmayışı gibi bir sonuç doğurmuştu. Çünkü, baskın olan, “ümmet” kavramı, millet olma yolunu kapamıştır. İmparatorlukların karakteristik yapısında da zaten millet yoktur.
İnsanların üretme güçlerinin bir sınırı olmasına karşılık, tüketme isteklerinin bir sınırı yoktur. Tarihin her döneminde, dünyanın kaynakları insanların karınları doyurmuş, ancak gözlerini hiçbir zaman doyuramamıştır. Bu yüzden insanların gözleri, hep ayda ve yıldızlarda olmuştur. İnsanlar doğaları gereği, bir dünya dolusu altınları olsa, hiç düşünmeden ikinci bir dünya dolusu altın isterler. İnsanların doyma bilmez gözlerini, topraktan başka doyuracak altın bulunamamıştır.
Kültür ve medeniyet ilişkisi bütün dünyada ve Türkiye’de oldukça dikkat çekmiş, incelenmiş ve işlenmiş bir konudur. Her ne kadar kültür ve medeniyeti birbirlerinden kesin sınırlarla ayırmak mümkün görünmese de tabiat karşısında insanın var olma mücadelesi ile ilişkili kavramlar oldukları açıktır. Bu anlamıyla medeniyetin temelinde kültür yatmaktadır. Kültürün gelişmesi, karmaşıklaşması ve oluştuğu tarih, coğrafya ve düzene göre kendisine özgü bir hal kazanması artık medeniyet aşamasına gelindiğinin göstergesi olmuştur. Böylece kültür ruh ise medeniyet de bu ruha beden olmuştur.
Öğrendim ki en kıymetli servetimiz, hakîki dostlarımızdır. İtimada lâyık olmak yıllar alıyor. Yıkmak bir dakika…
Kölelik müessesesi kalkalı çok oldu. Artık köleliğin kitapta, kanunda yeri yok. Fakat ne yazık ki kitaptan kanundan kaldırdığımız köleliği hayattan kaldıramadık. Belki de bu insanın yaradılışın da var olan bir şey. Kime ne için olursa olsun, bazı insanlar itaat etmekten hoşlanırlar. Bunlar tıpkı eşya gibidirler, kendiliklerinden hiçbir reaksiyon göstermezler. Bagaj gibi, insanların emriyle bir yerden bir yere taşınırlar, giderler gelirler. Bu türlü yaratıklara acınır, çünkü ellerinden bir şey gelmez. Allah onları öyle yaratmıştır.
Sezai Karakoç bir dönem şiir dünyamızda büyük etki oluşturan, ilgi gören, “ikinci yeniciler” olarak anılan modern Türk şiirinin temsilcisi grubun hayatta kalan son ismiydi. “Uzatma dünya sürgünümü“ diyerek “en sevgili” ile vuslatı niyaz ediyordu. Geçen hafta duası kabul gördü, bu dünya yolculuğunu tamamlayarak sessiz sedasız Hakk’a yürüdü. Menzili mübarek, makamı ali, mekânı inşallah cennet-i ala olur.
Kocaeli, sağlık kurumları bakımından oldukça zengin ve şanslı sayılan şehirlerimiz arasında bulunmaktadır. Bir de günübirlik tedavi maksadıyla İstanbul’a gidip gelme imkânı bulunduğu da dikkate alınırsa, Kocaeli halkının sağlık hizmeti alma bakımından ne kadar avantajlı olduğu çok açık bir şekilde görülmektedir.
Mesleğini veya sanatını yılmadan, usanmadan geliştirip icra edenler, mutlaka günün birinde birçok başarıya imza atıp, şöhret olabilirler. Sanatlarını icra ederken, yüzbinleri toplayıp, yeri yerinden oynatabilirler. Şöhretin zirvesine çıkmak ne kadar zor ise, orada uzun süre kalabilmek, ondan çok daha zordur.
İnsanların birlikte yaşama özellikleri; onların küçükken büyüğe yerleşim yerleriyle bütünleşmelerini sağlar. Köylerden şehirlere doğru büyüyen yerleşim alanları böyle şekillenmiştir. Bu yerleşim alanları ise giyimden yemeğe, evlerden ortak yaşam yerlerine kadar birçok alanda o toplumun kendine has kültür özelliklerini şekillendirir.