Bölgesel yemek kültürümüzde, unutulmaya yüz turmuş bir tatlımızdır; ÜRE. Aynı zamanda da bu tatlımız; bayramlarda, düğünlerde ve önemli günlerde olmazsa olmazımızdır.
Hatice validemiz bu durumdan hiç bir şey anlamamıştı. Sadece oldukça tedirgin bir şekilde, Efendimiz'in "beni örtün" sözünün gereğini yerine getirdi. Sürekli titreyen Efendimiz'i yatağına yatırarak, üzerini kat kat örttü.
Recep ayına girmiş bulunmaktayız. Dünya Müslümanları bugünü, en güzel kelimeler ve süslü cümlelerle mesaj yoluyla duyurma yarış içinde olsalar da bu durum İslâm coğrafyasındaki olumsuzlukları düzeltmeye yetmiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün Ukrayna’ya gidiyor; mevkidaşı ile görüşmesinde muhtemelen Türkiye’nin Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklediğini bir kere daha belirterek moral verecek; sorunun çözümü konusunda arabuluculuk yapma teklifinin altını çizecek. Putin’in Erdoğan’ın davetini kabul ederek bu ay içerisinde ülkemize gelecek olması ilk anda arabuluculuk konusunun gelişme fırsatı gibi görünse de Rusya’nın kendisinin belirlediği hedeflerinin dışında bir teklife rıza göstermesi, isteklerinden taviz vermesi mümkün görünmüyor. Yani arabuluculuk için gerekli ortam mevcut değil. Ancak Putin’in arabuluculuk konusu olmasa da bu kritik dönemde Erdoğan ile yüz yüze görüşmek istemesi önemlidir.
Alimin ölümü Alemin ölümüdür Yaşayan tarih Enver Konukçu vefat etti.
Dünyada insanlar vardır bir sözleriyle meşhur olurlar. İnsanlar vardır, çok çalışırlar, çok şey üretirler ancak adlarını, sanlarını kimse bilmez. Dedem Bilge Kağan derki, Ey Türk milleti üstte mavi gök çökmedikçe, alta yağız yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir. Ey Türk titre ve kendine dön. Bu söz onu unutulmaz yapmıştır.
Kur Korumalı Mevduat Hesabını akıl edip, yürürlüğe koyanları tebrik ediyorum. Zira, bu sistem getirilmeden önce faizler enflasyonun altında kaldığı için insanlarımız tasarruflarını bankaların TL hesaplarına yatırmıyordu. Vatandaşlarımız elinde bulunan TL’leri ne yapacağını bilemiyor, bunun neticesi olarak da en kısa zamanda paralarını mecburen dövize çeviriyorlardı. Bir kısmı da “faiz haram” korkusuyla birikimlerini yastık altında muhafaza ediyordu.
Efendim, günlerdir bir mahalle kavgası içindeyiz. Sayın devlet adamlarımız! Meclis’in çatısı altında birbirlerini yemeleri yetmiyormuş gibi siyâset sahası dışındaki bazı konularda da, Hz. Âdem ile Hz. Havva hakkında da ahkâm keserek büyük bir asabiyetle konuşmaya başladılar. Bütün kutsal kitaplarda insan cinsinin kadın, erkek olarak babası ve anası olarak tanınan Hz. Âdem ve Hz. Havva hakkında… Neymiş bir zamanlar kendilerini çok seven Sezen Aksu Hanım, 2010 referandumunda verdiği “EVET” oyunu, “HAYIR” diyenleri, lekeli ilan ederek çoşkunlukla ilân eden Sezen Aksu Hanım beş yıl önce yazdığı bir şarkısında Havva anamızı ve Âdem babamızı “cahiller” diye çağırmışmış.
Kış mevsiminin en güzel hediyesidir Kar… Rengi masumiyeti çağrıştırır. Yağdıkça yağar, bembeyaz örtüsüyle yeryüzünü kaplar, erimesiyle toprağa bereket katar. Çiftçinin en büyük dostu, insanlığın su ihtiyacını karşılayan en önemli kaynaktır.
“Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Zira onlar size benzeyeceklerdir! Kendinizi terbiye edin. “Dünyada bir tane dahi çocuk mutsuz olduğu sürece, büyük icatlar ve ilerlemeler hiçtir.” İnsanlığın her dönemlerinde “ doğruluk, iyilik, güzellik, adalet, yardımseverlik, erdemlik” yaşamın bir gereği olarak kabul edilip savunulmuştur. “Yalan söylemek, çalmak, öldürmek, ikiyüzlülük, saldırganlık, dolandırıcılık vb.” ise genelde istenmedik davranışlar olarak benimsenmiştir.
Rab'bimiz, "ey habibim, seni yaratmayacak olsaydım, alemleri yaratır mıydım" buyurmuş. "Ben Seni alemlere rahmet olarak yarattım". "Ben Seni güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderdim" buyurmuştur.
Zengin ve nüktedan bir zattan, yeni Müslüman olmuş bir gayrimüslim için yardım istemişler. Ağa da, o zamanın en değerli parası olan ve “El-Gâzi” olarak anılan iki altın vererek yardımda bulunmuş. Fakat arkasından bir nükte savurmadan edememiş:
Türk medeniyeti Orta Asya’da kurulmuş ve akınlarla yeryüzüne yayılmıştır. Tabiatla mücadele ve müspet ilim Türk medeniyetinin temel kavramlarıdır. Bin yıllık Türk tarihi, Türk medeniyeti bu kavramlar üzerinde kurulmuştur.
Ender yaşanan, bir hafta kadar süren şiddetli soğuk ve karlı bir “zemheri” ayını geride bırakmak üzereyiz. Bu ayın başlamasına paralel olarak İran’ın vanaları kısması sonucu ciddi bir doğalgaz sorunuyla karşı karşıya kaldık. Verilen gazın kısılacağının açıklanması başta otomotiv olmak üzere organize sanayi bölgelerinde ihracata yönelik üretim yapan birçok firmayı zor durumda bıraktı. Yaptıkları dış bağlantıları ellerinde olmayan nedenlerden ötürü yerine getiremeyecek olmaları muhatapları için kabul edilir bir mazeret sayılmayacağından oluşan krizi aşmaları kolay olmayacak, sanayi bölgelerimizde maalesef milyarlarca liraya ulaşacak zararlar yaşanacaktır.
Türk Tarih kurumunca basılan ve İdris Yücel’in ‘’Anadolu’da Amerikan Misyonerliği ve Misyon Hastaneleri’’ isimli kitap böyle bir yazıyı yazmamın sebebidir. Osmanlı devletinin son yüzyılındaki misyonerlik faaliyetleri bu coğrafyada dün ve bugün yaşananların arka planını daha iyi anlamamızı sağlar.
Dr. Ali Kurt’la uzun yıllara dayanan bir dostluğumuz, meslekî yakınlığımız, aynı fikir çevrelerinde bulunmamız, Erzurum tarihi ve kültürü için hassasiyet taşımamız, babalarımızın arkadaş olması, komşuluk yapmamız, benzer kültür ırmaklarından beslenmemiz gibi oldukça çok ortak yönümüz vardı.
Türk Milleti Orta Asya’dan Anadolu’ya geldikten sonra Hıristiyan milletlerin fitnesi durmamış ve günümüze kadar devam etmiştir. Haçlı seferleri, yüzyıl savaşları hep Müslüman Türk Milletinin üzerine yapılmıştır.
Evet, aziz okuyucularım sağcılık nedir? Hangi değerleri barındırmaktadır ve insanı insanlıktan çıkaran daha doğrusu insanı hangi tehlikeli vasıflardan arındırmak istemektedir?
Kim ne derse desin, artık, bir değişim, dönüşüm süreci başlamıştır ülkemde. Artık yaşatılan çelişkilerin ortaya koyduğu yeni gerçekler var. Çevrenize bir bakın, aynı fikre mensup insanların nasıl ayrıştırıldığını görürsünüz. Nasıl bir bölünme ve çeşitlenme ile birbirilerine düşman kamplara ayrıldıklarını da…
Bir ülkenin ürün, hizmet ve bilgi üretim gücünün büyütülmesinde, kar amacı güden ya da gütmeyen bütün kuruluşların, vazgeçilmez bir yerleri vardır. Kuruluşları güçlü olmayan toplumların, ekonomilerinin güçlü olması mümkün değildir. Su kaynaklarından yoksun, toprakların çoraklaşması gibi, kuruluşlardan yoksun ekonomiler, üretim güçlerini yitirerek yoksullaşırlar. Bu yüzden son yüzyıllarda, özel ya da kamu bütün kuruluşlar, toplumların can damarları olmuşlardır.