Putin, 24 Şubat’ta askerlerinin haftalardır kuşatma altında tuttuğu Ukrayna topraklarına girme emrini verirken harekâtın plânladığı gibi gelişeceğinden, üç-dört gün içerisinde belirlenen hedeflere ulaşacaklarından emin görünüyordu. Ama Ukrayna bir aydır direniyor, teslim olmuyor; işgal girişiminin başarıya ulaşma ihtimali her geçen gün azalıyor.
Masallar şöyle başlar; “bir varmış, bir yokmuş…” Aslında “ne varmış, ne de yokmuş” diye başlasaydı daha iyi mi olurdu? Yani, varla yok arasında bir yerdeyiz; biraz varız, biraz yok...
Dünyadaki ülkelerin içlerinde ve aralarında yapılan savaşlar, Yirminci yüzyılda olduğu gibi, Yirmi birinci yüzyılda bütün hızıyla devam ediyor. Amerika’nın Vietnam’da Rusya’nın Afganistan’da başlattığı savaşlar, Asya’dan Avrupa’ya taşınarak, Bosna, Kosova derken Ukrayna’yı da yakıp yıkıyor. Bu yüzden Gazali’den Bertrant Russell’a kadar, Doğu’lu ve Batı’lı çok sayıda düşünür, savaşların güç kazanma yarışından, kaynaklandığını vurgulamaya önem verirler.
Kimileri şarap saklar mahzende yıllandırır, Kimi mahzenler ki kitapların mekânıdır. O kitaplar ki ışıltılı, O kitaplar ki daha da yıllanmıştır en kadîm şaraplardan, Karanlıklara elvedâ onlar varken!
1920 yılında İstanbul işgal altındayken boğazda düşmanın burnunun dibinden kaçıp, kurtuluş mücadelesine Karadeniz’den silah ve erzak taşıyarak destek veren geminin ismi Alemdar... Kurtuluş Savaşı'nın tek deniz çatışmasında rol almış ve savaşın tek deniz şehidini vermiştir.
Son yıllarda Suriye’den, Irak’tan, Afganistan’dan gelen mülteci leri geri çevirmek için İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, BM kararları ve AİHM kararlarını hiçe sayan Batı, Ukraynalı mültecilere büyük bir memnuniyetle kucak açmıştır. Keşke ayırım yapılmadan hepsine bu bağır takdim edilebilseydi.
Duayen gazeteci Mehmet Şener’in “ Erzurum’da iki dev hastanede sünnet yapacak doktor yok !” diye köşesinde bir yazı kaleme alması, dikkatleri Erzurum’un ‘ Sağlık ’taki potansiyeli ve başarısına çevirdi.
Nevruz Bayramı, Türklerin Ergenekon’dan Çıkış Bayramı’dır. Nevruz Bayramı, baharın gelişini, doğanın uyanışını temsil eder. Her Nevruz, yeni bir başlangıçtır. Nevruz. Farsça "Yenigün" anlamına gelir. Nevruz, Azerbaycan'da Novruz, Kazakistan'da ve Tacikistan'da Navrız meyrami, Kırgızistan'da Nooruz, Kırım Türklerinde Navrez, Batı Trakya Türklerinde Mevris, Arnavutluk'ta ise Sultan Nevruz olarak kullanılır.
Kerâmet sıradan insanların yapamayacağı işleri yapabildiği iddia edilen insanların sâhip olduğu düşünülen gücün ifâdesidir.
Çanakkale Zaferi’nin 107. Yıldönümünde Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale Savaşlarında şehit düşen liseli ve üniversiteli öğrencilerin ve bıyığı terlememiş Onbeşlilerin (1315’lilerin) hatırasını yâd etmek istiyorum. Bu savaşların ağır şartları, İstanbul ve Anadolu’daki medreseler, liseler ve Darülfünun gibi eğitim kurumlarının tamamına yakınının düzenli bir öğretim hayatı sürmelerini engellemiştir. Öğrencilerin ve genç öğretmenlerin çoğunun askere gitmesi nedeniyle, okulların çoğu boşalmış ve hastane, karargâh gibi çeşitli hizmetlerde kullanılmıştır. Ayrıca okulların büyük bir kısmında öğretmen ve öğrenci yokluğundan eğitim-öğretime ara verilmek zorunda kalınmıştır.
1924 yılı. Cumhuriyetimiz daha bir yılını doldurmamış. Mustafa Kemal Paşa’nın, o yılların söyleyişiyle “Gazi Hazretleri” nin evliliği ise bir yılını henüz bitirmiş. İşte o sıralarda Mustafa Kemal Paşa’nın kayınpederi Uşâkizâde Muammer Bey Çankaya köşküne gelerek kendisine bir teklifte, daha doğru bir ifade ile bir ikazda bulunur: “
Yurt dışında duyarlı bir kişi, bir sosyal deney videosu çekmek ister. Büyük bir mega marketin çocuk bezleri standının önündedir. Market epey kalabalıktır.
‘’Tarih kitaplarında Türkler hakkında yazılı olanlar, hatta onlarla savaşanların anlattıkları, gerçekleri ifade etmekten acizdir. Mutluluk Türklerle birlikte savaşmaktır. Bu şerefi ömrümün sonuna kadar taşıyacağım. Taş üstünde yatıyor, güneşe, fırtınalara, soğuğa, yağmura karşı korumasız siperlerde çamur ve toz içinde günler geçiyor. Fakat dünyanın bütün araç ve imkânlarına sahip düşmanlarıyla aslanlar gibi dövüşüyorlardı. Bu ne sessiz ve gösterişsiz bir vatan sevgisiydi. ’’Allah’ın Adını Yürekten Haykırarak’’ saldırganın üzerine atılıyorlardı. Düşmanları da onlara hayrandı.’’ (Çanakkale Osmanlı Orduları Komutanı Mareşal Liman Von Sanders Çanakkale, 1916)
İklim değişikliği küresel ısınma çevre kirliliği ve savaşlar dünyamızı yaşanmaz hale getiriyor. Hayat kaynağımız olan su kaynaklarımız ve ormanlarınız her geçen gün yok oluyor.
Dr. Suat Bertan anlatıyor. Sultan Beyazıt padişahken Osmanlı imparatorluğunun başşehri Bursa da, Bursa kadısının bir kararı var, ibrete şayandır.
S avaş masum insanlar için bir yıkımdır. Y akın tarihte Karabağ’da, Çeçenistan’da, Filistin’de, Bosna’da, Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da masum halk soykırım gibi yok edilmişti. İnsanlığın Ukrayna’da ölmeye başlaması yeni değil.
Rusya, dünyanın tüm uyarılarına rağmen Ukrayna’nın topraklarını 24 Şubat tarihinden itibaren zorbalıkla işgal etmeye başladı.
Eserlerinde, çöküş sürecindeki Osmanlı toplumunu, Osmanlının son zaferi olan Çanakkale Zaferindeki Mehmetçiğin büyük kahramanlığını anlatan “Çanakkale Şehitlerine” destanını yazan Mehmet Âkif’in Milli Mücadele’ye en büyük desteği, İstiklal Harbi’ni yürüten kahraman ordumuzun ve milletimizin maneviyatını yükselten “İstiklâl Marşı”nı yazmasıdır.
*Öğrendim ki… Helâl kazanç bereketlidir. *Muhâfazakârların-milliyetçilerin tembelliği yüzünden edebiyatımız toplum üzerindeki büyülü etkisini yitirmiş, öncü kudretini bırakarak hayattan uzaklaşmış gibidir. Gerçi bazı teşebbüsler var ise de tam hakkını vermek çâresinden mahrumdur. Çünkü kenardan köşeden muhtasar bakışlarla perakende sunuşlar, millî kültür ve sanatı benimsetemez. (Ahmet Kabaklı; 1924-2001)
İstiklâl Marşı, Türk milletinin yedi düvele karşı yaptığı İstiklâl Harbi’nin milli destanıdır. İstiklâl Marşı, Türk tarihinin başlangıcından günümüze kadar milletimizi yaşatan milli ve manevi değerleri bir bütün olarak ortaya koyan edebi bir âbidedir. İstiklâl Marşı, Türk milletinin yedi düvele karşı yaptığı İstiklâl Harbi’nin milli destanıdır. İstiklâl Marşı, Türk tarihinin başlangıcından günümüze kadar milletimizi yaşatan milli ve manevi değerleri bir bütün olarak ortaya koyan edebi bir âbidedir.