Muasırlaşma olarak Türkçe karşılığı bulunan çağdaşlaşma, üzerinde farklı değerlendirme ve yorumlar yapılan kavramlardan biridir. Özellikle bazı dönemlerde Laiklik, çağdaşlık, irtica, dindarlık ve milliyetçilik gibi kavramlar ilmi bir görüşle değil de siyasi ve ideolojik bir açıdan değerlendirmeye alınmakta ve üzerinde farklı spekülasyonlar yapılmaktadır. Bu spekülasyonlar bazen çok ciddi sıkıntılara ve toplumsal ayrımcılığa da sebep olmaktadır.
Hızla yaşlanan nüfusunu gençleştirebilmek için, yıllardır bütün yolları deneyen Avrupa, bu konuda kendi bünyesinde henüz bir çözüm bulabilmiş değil.
(Onlar tarih yazdı, tarih sayfaları da onları. Ama gün geldi hatırlanmaz oldular, unutuldular! ) Hiç şüphesiz Kıbrıs adası bize atalarımızdan yadigâr vatan toprağımızdır. Hala milli davamız, dış ilişkilerimizde çözüm bekleyen en önemli meselelerimizin başında gelenidir.
Bir varmış bir yokmuş, iki varmış ama nedense üç yokmuş kaybolmuş. Şimdi biz sayıları bırakalım da masal ülkesine gidelim. Masal ülkesinde bulunan mutluluk ormanında bütün hayvanlar uyum içerisinden yaşarlarmış. Hepsini idare eden ormanlar kralı aslanmış. Aslan bütün haşmeti ile ormanda dolaşır adaletli davranır kimseye haksızlık yapmaz ve yaptırmazmış.
*Öğrendim ki... Hayat bir bilmecedir. Onu çözmeye çalışmak gerek.
Bartın’daki maden ocağında metan gazı (grizu) patlaması ve ardından çıkan yangında 41 işçimizin hayatını kaybettiği açıklandı; ancak beş ağır yaralımız var ve can kaybı sayısı muhtemelen artabilir. Birkaç yıl önce Soma yaşanan korkunç facianın acıları unutulmadan bir maden faciası daha yaşıyoruz. Bu tarz faciaların yaşanmasının ardından yapılanlar bir daha tekrarlanıyor.
Vatanının düşmanlarıyla uğraşmaktan kendi hayatını yaşamaya vakit ayıramayan, dış seyahatlere bile Türk’ün hiç bitmeyen düşmanlarıyla mücadele gayesiyle çıkan, röportajlar yapan, kitaplar yazan, en zoru vatan toprağında yaşayıp yetiştikleri hâlde tarihimiz boyunca bizi yıkmak için bıkmadan usanmadan uğraşmış düşmanlarımızın yanında yer alan hainler ve gafillerle uğraşan eşim Ergun Göze’nin yüzlerce fıkrasından birini vefatının 13 ncü yılında tam zamanıdır diye düşünerek de sizlere sunmak istiyorum.
Anaokulundan Üniversiteye kadar devam eden eğitim sürecinde en önemli eğitim basamağı lisedir. Çünkü lise eğitimi, üniversite eğitiminin temelidir. Anaokulu, ilkokul, ortaokul basamakları, öğrencinin bilgi, beceri ve yeteneklerinin değerlendirilerek ne tür bir liseye yöneleceklerinin belirlendiği eğitim basamaklarıdır.
Türkiye Cumhuriyeti iktisadi ve mali açıdan iflas etmiş bir yapı üzerine kurulmuştu. Kişi başına düşen millî gelir 50 doların altındaydı. Cumhuriyetin kurucuları dış borçların millî gelirin çok üzerinde olmasının yol açtığı vahim sonuçları gördüklerinden bu yanlışı tekrarlamamaya büyük özen gösterdiler. Ancak çok mecbur olunduğunda bu yola baş vurdular.
Eskiden ismi “kıraathane” idi. Sonra “kahve” ve “çayhane” dendi. Bu içeceklerin yanında şuruplar da ikram edilir, değişik aktiviteler de gerçekleşirdi. Bugün İstanbul’da en meşhur kahveleri; Fazıl Beyin Türk Kahvesi, Mandabatmaz, Latife, Şark Kahvesi, Niyazi Bey’in Türk Kahvesi, Tarihi Bağdat Kuru Kahvecisi, Çorlulu Ali Paşa Medresesi ve Pierre Loti gibi yerlerde içebilirsiniz.
Cevap: ‘ Mükâfat ’ kelimesi, pahalı bir kelime. Yeterli kültür seviyesine erişememiş şahıslar bu kelimeyi kullanmayı beceremeyebilirler. Çok görülmemeli, ayıplanmamalı.
İktidarın bundan sonraki tüm icraatları seçime yöneliktir. 20 yıllık icraat sırasında yapılmayan ve seçim startı verilen bir dönemde öne alınması düşünülen düzenlemeler birtakım riskleri de içinde bulundurmaktadır.
Dünyanın bütün ülkelerinde, kendilerini değiştirmesini bilen kuruluşlar, toplumlarının ekonomik yapılarında olduğu kadar, kültürel dokularında köklü dönüşümlerin, sürükleyici gücü olurlar.
İnsan, varlıklar arasında eğitime ve öğretime en çok muhtaç olanıdır. Oysa hayvanlar, içgüdüleriyle doğduklarından, kısa sürede çevreye uyum sağlarlar. O yüzden de eğitime ihtiyaçları yoktur.
Bağımsız bir devletin varlığını koruyabilmesi, millî hak ve çıkarlarını savunabilmesi iktisadi gücüne ve imkanlarına sıkı sıkıya bağlıdır. Bunun en somut örneğini Rusya sergiliyor, Ukrayna’ya saldırısı üzerine Batılı ülkelerin uyguladığı ağır yaptırımlar karşısında zengin enerji kaynaklarına sahip olmasaydı kesinlikle ayakta kalamazdı.
Kamyon şoförü tonton bir amcaydı. Söylediğine göre onun da çocukları vardı. Hâline acıyan adam Kaya'yı en yakın benzin istasyonuna götürdü. Morluklarına ilaç sürdü. Karnını doyurdu. Olanı biteni sordu. Kaya başından geçen her şeyi anlattı. Kamyoncu, Kaya'ya,
Ankara tiftik keçisi, Osmanlı döneminde devletin ekonomisine büyük katkı sağlayan dokumacılığın ana girdisini oluşturuyordu. Ankara tiftik keçileriyle, tiftik kumaş tekeli üzerinde yükselen Osmanlı, o yıllarda mohair olarak bilinen 20 bin top soft kumaşı ihraç ederken, 1838’de Ankara keçisine İngiliz damgası vurulmasının da yolunu açtı, “British Angora Goat” adını alarak İngiliz kumaşı dünyaya hakim oldu.
Eylül ve Ekim ayları eğitim çağındaki gençlerin okula başlaması, eğitime bir üst sınıfta devam etmesi zamanıdır. Bu vesileyle birçok ebeveyn ve çocuk-genç sevinç-endişe içindedir. Özellikle ebeveynler çocuğunun iyi eğitim alması için çok fedakârca davranmaktadırlar. Çocuklar adeta yarışa sokulmak istenmektedir. Bazen ölçü dahi kaçmaktadır. Asıl olan çocuğun-gencin bireyselleşmesi yani kendi ayakları üzerinde duracak birey olmasıdır.
Kaygusuz Abdal (1341-1444) Bektâşî edebiyatının, kültürünün önemli isimlerinden biridir. Fakat Kaygusuz’un Bektâşîlik yorumu ile Balım Sultan’ın (1457-1517) esaslarını belirlediği Bektâşîlik anlayışı arasında hiçbir bağ yoktur.
Kaya, ailenin haşarı ve şımarık çocuğuydu. Annesi ve babası evlat sahibi olmak için senelerce uğraşmışlar tam ümidi kestikleri anda Allah onlara bir evlat vermişti. Bu yüzden Kaya’ya asla "hayır" denmez her istediği alınır ve yapılırdı.