‘’İnsanlık tarihinin hiçbir döneminde böyle bir vahşet yaşanmadı! Rum’lar kendileri için kutsal saydıkları Noel gecesi; yüzlerce Kıbrıs Türk’ünü acımasızca katlettiler. O insanlarımız sanki Noel uğruna adanmış kurbanları idi…’’ (21 Aralık 1963)
Son günlerde gündemde olan bu konuyu çok yönlü gözden geçirmeyi düşündüm. Konu siyasi ve cemaat yönünden saldırı veya savunma amaçlı görüldüğü için, herkes kendi konumunu korudu ve bana göre sorunun çözümü hiç konuşulmadı.
Televizyon muhabirleri zaman zaman sokak röportajları yaparak insanların gelişmeler karşısında görüşlerini alırlar. Ortaya konuyla alakalı olsun olmasın çok komik şeyler de çıkar. Bunlardan birisi “nerelisin?” sorusuna “İstanbulluyak ağam” cevabıdır. Bilmiyoruz, bu belki de bir zamanlar taşradan gelerek iş arayan bir ailenin İstanbul varoşlarında doğan çocuğudur. Eğitimi, muhiti, birikimi o kadardır.
“Acımak… Ben insan ruhlarındaki derinliğin ancak onunla ölçülebileceğine kaniyim. Evet, dibi görünmeyen kuyulara atılan taş nasıl çıkardığı sesle onların derinliğini gösterirse başkalarının elemi de bizim yüreklerimize düştüğü zaman çıkardığı sesle bize kendimizi, insanlığımızın derecesini öğretir…” der, “Acımak” isimli romanında Reşat Nuri…
İstanbul Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında, 1998 yılında Refah Partisi’nin mitinginde yaptığı konuşmada Ziya Gökalp’e ait dört mısradan ibaret şiiri okuduğu için açılan dava jet hızıyla sekiz ayda tamamlandı, sekiz ay on gün hapis cezası verilerek “siyasi yasaklı” haline getirildi. Kararın açıklandığı duruşmanın ardından Saraçhane Meydanı’na gelen Erdoğan buradaki topluluğa kararı şöyle yorumladı: “Görüyoruz ki yargı gerçekten bağımsız değil; böylece yargının işleyişine adalet ilkelerinin değil siyasetin egemen olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Siyasi rakiplerimiz, güç ve çıkar odakları seçim sandıklarında karşımıza çıkamayacaklarını, önümüzü kesemeyeceklerini iyiden iyiye anlamış olmalılar ki böyle bir yola başvurdular. Bu yol yanlış bir yoldur. Adalet gün gelecek yargıyı siyasallaştıranlara da lazım olacaktır.”
Serçe Allah'a küsmüştü. Günler geçiyordu ve serçe hiçbir şey söylemiyordu. İçine kapanmış, derin bir hüzne boğulmuştu. Artık Rabbine bir şey demiyordu ve O’nunla konuşmuyordu. Melekler merakla, Allah'a serçeyi soruyorlardı. Her defasında Allah meleklere, ‘gelecek’ diye cevap veriyordu. ‘Çünkü onun sesini duyacak tek varlık benim ve onun minik kalbindeki derdini anlayacak olan da benim’ diyordu.
- Türkiye, toryum ve bor madenleri bakımından dünyanın en zengin ülkelerinin başında geliyor. Nitekim dünyada toryum rezervinin tabiatta saf olmayan 2,5 milyon ton civarında. Ülkemizde toryum rezervinin ise 880.000 ton olduğu tahmin ediliyor. Son yıllarda Almanya, Hindistan, Japonya, Rusya, İngiltere be ABD’de Ar-Ge çalışmalarının sürdürüldüğü biliniyor. Hindistan’ın 2050 yılına kadar ihtiyacının %30’unu toryum bazlı nükleer santrallerden karşılamayı hedeflediği biliniyor.
Yüzünde göz izi yok sanarak Siyaset denilen Leylaya gönül verdim. Sonradan anladım ki dört bin kişinin nikâhından geçmiş, Osman Bölükbaşı
“Güzellikleri yalnız engelsizler için değil, engelliler için de isteyin.” “Aşamadığımız engellimiz, engelimizi aşmaktır.”
Destansı bir dünya kurgulayıp, Türk’ün en güzel hasletlerini yaşama ve yaşatma gayretiyle hayata bakan ve Türk Milletinin geçmişi ile geleceği arasında “Türk tarihinin bütünlüğü” teziyle var olan köprüyü işaret eden, Türk milletinin Cumhuriyet kuşağındaki en önemli bir aydınıdır.
Sarayda konuşulanlar bulut bulut ülkenin her yerine yayılmış duyanlar duymayanlara elbisenin mükemmelliğini anlatıyorlarmış hiç kimse aptallığı kabul etmediği için olmayan elbiseyi olmuş görmediğini görmüş gibi yapıp,
Ahmed Yesevî kültüründe, bilhassa kalp temizliği hususunda zengin örnekler vardır. Örneklerden birinde Yesevî Şeyhi, müridine sorar: -Abdest aldın mı?
TBMM’de bütçe görüşmeleri sırasında milletvekilleri arasında yaşanan arbedede Bursa Milletvekili Zafer Işık’ın yumrukladığı Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’ün kalp rahatsızlığı geçirerek yoğun bakıma kaldırılması, elektroşok uygulanarak hayatının kurtarılması ülkemizdeki siyasi gerginliklerin, kutuplaşmanın boyutunu gösteren müessif bir olaydır; ülkemizin geleceği açısından bu tablonun siyasi tercihlerin dışına çıkılarak, bütün yönleriyle, serinkanlılıkla düşünülmesi gerekiyor.
Adını Kocaeli ve Marmara bölgesi Fatih’i ve Kocaeli, Sakarya Kocaali ve Düzce Akçakoca’ya adını veren Gazi Akça Koca’dan alan çok önemli ve örnek kültürel etkinlikler düzenleyen Akça Koca Platformunun İstanbul Bostancı sahilinde düzenlediği ilim ve bilim adamları vefa ödülü toplantısı Özbekistan konulu konferansla başladı.
O sırada ülkeye yeni gelmiş olan ve hiçbir yerde fazla kalamayan iki arkadaş davulların sesini duyarlar. İki uyanık arkadaş bunu bir fırsata çevirmeyi düşünmüşler. Aralarında konuşup konuşup bir plan yapıp anlaşmışlar. Ertesi gün kralın belirttiği saatte saraya giden kafadarlar diğer…
Sanat, güzelle duygulanma, nefret, yaratma, güzeli görebilme, sevinç, öfke benzeri duyguların çeşitli yollarla gösterilmesidir. Sanatı oluşturan veya icra edenler hayatın güzel ve mutlu yanını görebilen kişilerdir. Filozoflar sanatı, temel ihtiyaçlardan sonra gelen zorunlu ihtiyaç olarak gördü.
Rahmetli eşimin bundan on altı sene önce yazdığı satırlar, bugün daha da önem kazanmış gözüküyor.
Engelli olmak bir hastalık değil bir insanlık halidir. Toplumsal faktörlerin etkisiyle engelliler, eğitim, ulaşım, fiziksel çevre ve koşulların uyumsuzluğu, rehabilitasyon alanlarının kısıtlılığı nedeniyle, istihdama katılamamakta, toplumsal yaşamın dışında kalmaktadırlar.
Mesnevi ile Mukaddime ile yoğurulan toplumların kültüründe, insanın üretime uzak durması ve sermayenin üretimin dışında kalması istenmez. Yuvarlanan taşın yosun tutmadığı gibi, çalışan ve üreten insan yoksul düşmez. Nasıl işleyen demir parlarsa, üretimde değerlendirilen sermaye de getiri sağlar. Bu yüzden bir ülkenin, üretim gücünü büyütmede, sermaye önemli olmakla birlikte, hiçbir zaman yeterli olmaz.
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde pire berber; deve tellal iken Masallar Ülkesinde SÜSLÜ KRALLIK diye bir yer varmış. Burayı idare eden kral Süslü hem çok süslü hem şımarıkmış ama bir o kadar da temiz kalpliymiş eğlenceyi de çok sever miş.. Sarayın bahçesinde dolaşırken yardımcısına,