Mabedler bulundukları yerler için hep önemli olmuştur. Bu durum tüm zamanlar için geçerlidir. Yaşanılan coğrafyalarda günümüze kadar gelebilen insanlara ait kalıntıların çoğu mabed, tapınak türü yerlerdir. Bugüne kalabilmiş tarihi yapıların pek çoğu geçmişte yaşamış insanların kendi çağındaki inanışlarını yaşadıkları yapılardır.
Ağustos ayının Türkler için ayrı bir anlamı vardır. Ağustos ayı, Türk’ün “Zaferler ayı”dır. Türk milletinin kaderini değiştiren ve tarihine altın harflerle geçen zaferlerin çoğu, Ağustos ayında gerçekleşmiştir. 26 Ağustos 1071’de Malazgirt Zaferi ile başlayan Ağustos ayındaki Türk zaferlerinin son altın halkaları ise 26 Ağustos 1922’den 9 Eylül 1922’ye kadar devam eden Türk Kurtuluş Savaşı’nın son 14 günündeki zaferlerdir.
Mustafa Kemal 5 Ağustos 1921’de BMM’nin kararıyla üç aylık bir süreyle Meclis’in bütün yetkilerini kullanabilme yetkisi tanınarak “Başkomutan” oldu. 25 Temmuz’da Eskişehir‘de Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ile görüşerek, mevcut birliklerimizin zaman kaybetmeden Sakarya’nın doğusuna çekilmesini istemişti. Çünkü Kütahya-Eskişehir savaşını kazanan Yunan ordusunun çok geçmeden Ankara’ya doğru yürüyüşe geçeceğini biliyor, Türk ordusunun daha fazla yıpranmadan toparlanması, yeni mevzilerine yerleşebilmesi için az da olsa zamana ihtiyacı olduğunu görüyordu.
Denilebilirse de, doğru yapılmış olmaz. Bakınız niçin: ‘ Erkin ’ kelimesinden başlayalım: Lügatler, ‘ erkin ’ kelimesinin açıklamasını; ‘ Her durumda istediği biçimde davranan; serbest .’ Karşılığını veriyor. Geniş bir yorum yapıldığında, ‘ kaide tanımayan kimse ’ mânâsına ulaşılabilir.
22 Ağustos 1921 günü sabah saatlerinde Yunan ordusunun saldırısıyla başlayan ve kesintisiz 22 gün 22 gece devam ederek zaferimizle sonuçlanan Sakarya Savaşı, Dünya savaş tarihine “en uzun” süren az sayıdaki meydan savaşlarından biri olarak yazılmıştır. Bu savaşı Türk ordusunun kazanması, bir taraftan İtilaf Devletleri’nin bölgemiz jeopolitiğini değiştirmeye yönelik emperyalist ve ırkçı girişimlerini frenleyen diğer yandan tarihimizin seyrini değiştiren cihanşümul bir olaydır.
Meslektaş olan Ömer Baba ve Câhide Anne birkaç sene arayla emekli olunca yıllardır hayalini kurdukları şeyi yapmaya karar verdiler. Hayâl ettikleri şey İstanbul’un karmaşâsından kaçmaktı. Onlar güzel anlaşan birbirlerine saygı ve sevgiyle davranan tatlı bir çiftti. Etrafları ile ilgili sorunlara pratik çözümler bulurlardı. Bu yüzden sevilir ve sayılırlardı. Yakın çevrelerindekilerde onlara Ömer Baba Câhide Anne derlerdi.
Sevdiğim bir büyüğüm, Lider-Teşkilat-Doktrin’ci bir ağabeyim, son birliktelikten neşet bulan bir hoşgörü ile, Türkiye’de hiç Atatürk düşmanı olmadığını, rakı masalarındaki bazı tiplerin “Atatürk’ü rakı içerken andıklarını ve O’nun da rakı içicisi olduğunu bir övünç vesilesi yaptıklarını yazmış…
Devlet yöneticilerinin akıllarını başlarından alan, askerlerin gözlerini kamaştıran, yıkıcı boyutları sürekli geliştirilen silahlar, otokratik yönetimlerin ellerinde, yollarıyla, köprüleriyle, havaalanlarıyla, çarşılarıyla, özel ve kamu binalarıyla şehirleri yerle bir ediyorlar. Güç peşinde koşan devletler, hukuk ilkeleriyle birlikte etik değerleri ayaklar altına alarak, başta Ortadoğu şehirleri olmak üzere, bütün şehirleri yangın alanına dönüştürüyorlar.
‘Ahmed Yesevî’olarak anılan Pîr-i Türkistan Hâce Ahmed-i Yesevî, Türkistan'da, Anadolu'da, Kafkaslarda, Orta Doğu'da ve Balkanlarda yaşayan Türklerin İslâmlaşma sürecini hızlandıran tasavvuf âlimidir. Emevîlerin on binlerce kişilik orduları ile yapamadığını, tek başına dili ve kalemi ile başarıyla gerçekleştirmiş, gönülleri fethetmiş, fethettiği gönüllere Allah ve Peygamber sevgisini yerleştirmiş ve geliştirmiştir.
Bana göre yaşlanmak biriken anı ve deneyimlerin ürünlerini toplamak gibi bir şey. Kendim için konuşmam gerekirse çocuklarımın büyüdüğünü görmek, torun torba sahibi olmak.
Suriye’de iktidarda olan Baas (yeniden doğuş hareketi) Partisi 1943 yılında Mişel Eflak ve Selahattin Biter tarafından kuruldu. Sola meyilli olan ve bütün Arap dünyasının bağımsızlığını savunan partinin 1962 yılına kadar mezhepçi bir yapısı yoktu. vv Suriye’de iktidarda olan Baas (yeniden doğuş hareketi) Partisi 1943 yılında Mişel Eflak ve Selahattin Biter tarafından kuruldu. Sola meyilli olan ve bütün Arap dünyasının bağımsızlığını savunan partinin 1962 yılına kadar mezhepçi bir yapısı yoktu. Suriye’de iktidarda olan Baas (yeniden doğuş hareketi) Partisi 1943 yılında Mişel Eflak ve Selahattin Biter tarafından kuruldu. Sola meyilli olan ve bütün Arap dünyasının bağımsızlığını savunan partinin 1962 yılına kadar mezhepçi bir yapısı yoktu. Suriye’de iktidarda olan Baas (yeniden doğuş hareketi) Partisi 1943 yılında Mişel Eflak ve Selahattin Biter tarafından kuruldu. Sola meyilli olan ve bütün Arap dünyasının bağımsızlığını savunan partinin 1962 yılına kadar mezhepçi bir yapısı yoktu. Suriye’de iktidarda olan Baas (yeniden doğuş hareketi) Partisi 1943 yılında Mişel Eflak ve Selahattin Biter tarafından kuruldu. Sola meyilli olan ve bütün Arap dünyasının bağımsızlığını savunan partinin 1962 yılına kadar mezhepçi bir yapısı yoktu.
Son dönemde SMA denilen illet hastalıkla ilgili pek çok haber yapılır oldu. Özellikle TV’lerin ana haber bültenlerinde, yazılı basında, TV’lerde yapılan sağlık programlarında SMA illetiyle gün geçmiyor ki, bir habere rastlamayalım.
Yüzyıllar önce ata yurdundan yola çıkan ecdadımız, obalarıyla birlikte kadîm Türk Kültürünün gelenek ve görneklerini de Anadolu'ya taşıyarak yerleştikleri bu toprakları ana vatan yapmışlardı.
Termal deyince aklıma kocaman rengarenk ortancalar, ardından ormandaki dumanlı dere ve yağmurdan sonra duyulan o güzel koku geliyor. Çocuk hafızamda bunlar orayı rüyâ alemine çeviriyordu. Bunları yazarken gözüm yağan kara takıldı. Kar tipiye dönmüştü. Birden kahve saatimin geldiğini fark ettim. Canım kahve içmek istedi. Yalnız içmeyi sevmem aslında… Mutfağa yöneldim, tam o sırada kapı çalındı.
*Öğrendim ki... Süper güçler, kendi kültürlerini yaymaya ve yerleştirmeye çalışırken, bizim kendi kültürümüzü eritmeye, yok etmeye çalışmamız vatana - millete en ağır ihânettir.
Türk milletinin en büyük güç kaynağı ve varlığının yegâne güvencesi Millî birliktir . M illî birlik ve beraberlik, toplumun bütün bireylerini aynı amaç etrafında birleştiği değerler zinciridir . Milletin sahip olduğu, milli birlik ve egemenlik hakkı, milli iradenin tek ve asli sahibi aziz Türk milletidir...
İster Afrika’da, ister Asya’da, ister Avrupa’da, ister Güney Amerika’da olsun, dünyanın hiçbir ülkesinde, hayatı herkes için yaşanır kılacak, bir siyasal yönetim, yalnızca silahlı güçlere dayanarak, uzun yıllar varlığını koruyamaz. Devletlerin uzun ömürlü olmalarında ve kalıcı izler bırakmalarında, her zaman kolaylaştırmak zorlaştırmaktan, barış yapmak savaş yapmaktan, sevdirmek nefret ettirmekten daha önemli olmuştur.
Çok eski çağlardan beri tarih sahnesinde var olan Türklerin kurduğu devletlerin, ilmî, medeni ve kültürel alanlarda, sanatın her dalında meydana getirdikleri eserlerin yer aldığı kapsamlı bir tarih ve kültür atlasımızın olmayışı her bakımdan büyük bir eksiklikti. Şerafettin Yılmaz’ın Başkanı olduğu “Türk Kültürüne Hizmet Vakfı” nın konularında uzman elliden fazla bilim insanının katılımıyla hazırladığı, “Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’ncü yılına Armağan” başlığıyla sunduğu “TÜRK DEVLETLERİ TARİH VE KÜLTÜR ATLASI” bu önemli eksiğimizi tam anlamıyla telafi ediyor; büyük bir boşluğu dolduruyor.
İki kişinin aile olmak, birlikte yaşamak isteklerinin kanunlar önünde gerçekleşmesine evlilik deniyor.