“Yaşayacak fazla yılın kalmadı ve ayrıldığında yanına hiçbir şey götüremeyeceksin. Bu yüzden tutumlu ol, ama refahını feda etme.
Abbas Sayar, edebiyatımızın geç keşfedilen önemli bir değeridir. 21 Mart 1923 târihinde Yozgat’ta dünyâya geldi. İlk, orta ve Lise tahsilini Yozgat’ta tamamladı. Maddî imkânsızlıklar sebebiyle üniversiteye gidemedi. Kısa süreli memurluktan sonra yedek subay oldu. Eylül 1945’te askerlik vazifesini tamamladıktan birkaç ay sonra Ocak 1946’da İstanbul’da içgüveysi olarak bir cemaat şeyhinin kızı olan Hayrünnise Nefesli Hanım’la evlendi.
Adı her ne kadar "yarıyıl sonu sınavı" olsa da sen bunu yalnızca "yarıyıl sonunda yapılan sınav" olarak değil, aynı zamanda "yıl sonunda yapılan sınav" diye anla...
Fikir dünyamızda bâzı şahsiyetler vardır ki, bitip tükenmez birer hazine gibidirler ve her an onlarla yaşarız. Bunların bâzıları siyâsetçi olur, bâzıları şâir-edip, ressam, hattat veya müzisyen.
Doğu Türkistan: Uluğ Türkistan’da; Çin, Keşmir, Afganistan, Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan Rusya Federasyonu ve Moğolistan ile çevrili, 1.828.418 kilometrekarelik (Türkiye topraklarından yaklaşık 3 kat büyük), 35.000.000 nüfuslu kadim Türk yurdudur. 1900’lü yılların başına kadar bölge nüfusunun tamamı Türk idi.
Prof. Dr. NEZAHAT ÖZCAN: Sadık Hoca, üslubu san’attan, san’atı mizaçtan ayrı görmez: “Sanat, üslûbun; üslûp, mizacın; mizaç, insanın kendinden gayrisine gösterdiği netice değil midir?” diyor (s. 30). Bugün rast geldiğim bir videoda bir doktor bey, “El, beynin uzantısıdır” diyor ve becerilerimiz ile beynimizin işleyişi arasındaki bağa dikkat çekiyordu. Bu cümlede el, yerine üslûp kelimesini de yerleştirebiliriz.
Prof. Dr. NEZAHAT ÖZCAN: Hocamızın yeni yayınlar da daima gündemindedir. Sorulara Cevaplar -II- içinde Banu Hanım’ın bir sorusuna verdiği cevapta, yazılarında, sohbetlerinde yeni yayınları takip ettiğini görmek mümkün. Sayın Cumhur Aksel, Sadık Hoca’nın yeni tanıdığı isimlerden. Aksel, Türk’ü merkeze alıp Dünya’daki konumu, mevcut vaziyetimiz nedir’i izah etmiş, 3 ciltlik kitaplarında: “Cumhur Bey, TÜRK adlı halkın kökenini, değişim ve dönüşümünü, Türklüğe yapılan iftiraları işleyen akademik niyetli üç ciltlik kitap yazdı: ÖTEKİ 1-2-3...” (S. 303). 2017, 2019, 2022 tarihli kitapların isimleri sırasıyla şöyle: Öteki: Ötekileştirmenin Kaynaklarına Kısa Bir Bakış Ve Türkler I; Öteki 2: Efsaneden Gerçeğe Türklerin Tarihi II; Öteki 3- Osmanlı'nın Çöküş Sürecinde ABD'nin Yükselişi.
Prof. Dr. NEZAHAT ÖZCAN: Yazar Oğuz Çetinoğlu, sayıları gittikçe azalan asıl mesleği Türklük Bilimi ile ilgili olmadığı hâlde vatanının, dininin, milliyetinin önemli şahsiyetlerini yazma noktasında da sahiplenen münevverlerimizden.
Haluk ailenin haşarı ve şımarık çocuğuydu. Annesi ve babası senelerce evlat sahibi olabilmek için uğraşmışlar tam ümidi kestikleri anda Allah onlara evlat vermişti. Bu yüzden Haluğa asla"--hayır" denmez her istediği alınır ve yapılırdı.
Mehmed Şevket Eygi, Türkiye'nin tanınmış gazeteci, yazar, fikir ve kültür insanıydı. Çıkardığı gazeteler, yayımladığı kitaplar, sâhibi olduğu yayınevi ve bilhassa köşe yazılarıyla ülkemizde büyük bir kitleyi etkilemişti. Millî ve mânevi değerlere bağlı oluşu ve bilhassa İslâmî hassasiyetiyle gönüllerde yer bulmuş seçkin bir münevverimizdi.
Prof. Dr. NEZAHAT ÖZCAN: “Kıymet bilmeyen toplumlarda kıymet yetişmez” cümlesinin sahibi, edebiyat tarihçimiz İsmail Habip’i analım mı burada Çiğdemciğim. Sadık Hoca edebiyat tarihine adları zaten geçmiş (Yahya Kemal, Ahmet Haşim, M. Emin Yurdakul vb. gibi) edipleri, kendi penceresinden işliyor.
Prof. Dr. NEZAHAT ÖZCAN: Senin de fark ettiğin gibi Çiğdemciğim, Hocamız, ihtisas alanı olarak “edebî türler” ile “edibler” sınırlarını aşarak aslında insanı ilgilendiren ve onun muhatabı olan/olması gereken her alana vâkıf olmayı seviyor ve bunu gerçekleştiriyor da. Hoca okumayı, yeniyi öğrenmeyi bir ihtiyaç, hayat tarzı olarak benimsemiş. Sözlü ve yazılı bir üslûp bütünlüğünün oluşabilmesi için günde en az 4 saat okuma yapmanın elzem olduğunu bizlere söyler.
Prof. Dr. NEZAHAT ÖZCAN: Hocamızı Ankara’da Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü 3. Sınıf Yeni Türk Edebiyatı derslerimizde tanıdık (1988-89). Bölümün ilk mezunları olacaktık. Heyecanlıydık. “Türkolog” ünvanı alacağımız için de ayrıca bir gurur taşıyorduk.
İstanbul’un edebiyat ve fikir mahvilleri bir hayli fazladır. Dün de öyleydi, bugün de öyle. Tanzimat döneminde bu mahviller evlerde, konaklarda yapılırdı. Mesela Hersekli Arif Hikmet’in Evi, Abdurrahman Sami Paşanın ve Recaizade Mahmut Ekrem’in Konağı, en meşhuru ise Tarihçi İbnülemin Mahmut Kemal İnal’ın konağıdır. Şair Nigar, İhsan Raif, Şüküfe Nihal ve Nihat Hanım’ın (Fıratlı) evleri de öyleydi. Tevfik Fikret’in Aşıyan’daki yalısını unuttum sanmayın, Orası da aynıydı.
Türk Dil Kurumu’nun temelini oluşturan Türk Dili Tetkik Cemiyeti (ki bu isimlendirme yanlıştır. ‘ Türk Dilini Tetkik Cemiyeti ’ denilmesi gerekirdi) 12 Temmuz 1932 târihinde kuruldu. Atatürk’ün tâlimatı dışına çıkılarak ve yapılanların doğru olduğuna ikna edilerek Türkçenin, yabancı uyruklu kelimelerden arındırılması faaliyeti başladı.
ABD halkının başkan olmasını tercih ettiği Trump görevi devralır almaz dış politikada saldırgan kişiliğini, popülist nobran zihniyetini ve psikolojik yapısını yansıtan adımlar atmaya başladı. İsteğini yapmayan ülkelere iktisadi ve ticari alanlarda sert yaptırımlar uyguluyor, gümrük vergisi oranlarını silah olarak kullanıyor. Kolombiya'ya geri adım attırdı. Danimarka’dan Kanada’ya Panama’dan Meksika’ya, Çin ve Rusya’ya kadar çok sayıda ülke onun nazarında egemenlik haklarıyla bağdaşmayan taleplerinin şaşkınlığı içerisinde bekleşiyor.
Bir zamanlar, ben de dâhil; ‘Vatan-Millet-Sakarya’ diyenler vardı ve onlara, bakıp gülüp geçenler de az sayılmazdı…
Mutluluk ormanının tek diş doktoru olan Bayan tavşan Afife Canyakmaz sekreteri bayan sincap Fıstık Hanım muayenehaneye geldiği zaman bayan Afife Fıstık Hanım bugün muayenemizi açık havada yapacağız.
İslam ülkelerinde özellikle de son günlerde ülkemizde yaşanan olaylardan sonra Yaşar Nuri Öztürk’ün yazdığı “Allah ile aldatmak” kitabının her eve girmesi lazım geldiğine ve büyük bir eksiği gidereceğine kanaat getirdik.
Virgülü nerelerde kullanıp kullanmayacağımız meselesi yıllara göre değişir.