Millî Eğitim Bakanlığı yurdumuzun 10 ilinde büyük tahribata ve can kaybına sebep olan büyük deprem felaketi sebebiyle ilk ve orta öğretim kurumlarını 20 Şubat tarihine kadar iki hafta süre ile tatil etti. YÖK de yüksek öğretim kurumlarının eğitimini süresiz erteledi. Bu kararları durumun vahameti ve hasarın büyüklüğü sebebiyle normal karşılıyorum.
Geçen hafta 6 Şubat sabahı ortalık henüz ağarmamışken saat 4.16’da merkez üssü Kahramanmaraş Pazarcık olan 7.7 büyüklüğünde bir deprem yaşandı. Bilim insanlarının son yüzyılın en büyüğü olduğunu açıkladıkları deprem kendi bölgesinin dışındaki dokuz kenti daha doğrudan etkiledi.
Bir deprem oldu, bir anda. Bazılarımız normal artçı gibi, kılımızı kıpırdatmadan sakince izledi. Belki de o an, çoğumuz kızartılmış ekmeklerimizi yiyor, sütümüzü keyifle içiyorduk uykudan uyanmanın mahmurluğuyla.
20000 ‘li yıllara gelinceye kadar Türkiye’de en büyük felâkete yol açan deprem, 17 Ağustos 1999 târihinde, merkez Gölcük olmak üzere Kocaeli’nde yaşandı.
Yüzyılın en büyük felâketlerinden birini yaşamaktayız. On ili vuran 7,7 şiddetindeki depremle birlikte millet olarak sarsıldık ve yıkıldık. Harabeye dönmüş şehirler, yakınlarını kaybedenlerin göklere yükselen feryatları, enkazların altında seslerini duyurmak için son nefeslerini tüketen çaresizler, acımasız iklim şartları, yangınlardan yükselen alevler, kesilen elektrik ve doğalgaz, her gün artan ölüm sayıları insanoğlunun acizliğini hatırlatırken bir yandan da güçlü bir devlet olgusunun vazgeçilmezliğini düşündürmektedir. Bu ağır tablonun ortaya çıkmasından sonra 85 milyonun bir anda tek yürek haline gelmesi, millet olma bilincinin Anadolu topraklarında kaybolmadığını ve o bilinci oluşturan kanalların hala, saf ve temiz kaynaklardan beslendiğini göstermektedir. Ülkenin dört bir tarafında, yediden yetmişe her ferdin sorumluluk yüklenmesi ve kardeşlerine yardım konusunda imkânları nispetinde olağan üstü bir fedakârlık sergilemesi dünya tarihinde eşine ender rastlanır erdemli bir davranış olarak hafızalara yer etmiştir. Haber kanallarında ve çevremizde izlediğimiz bu insani yaklaşım, depremde yaşanılanların verdiği acı ve gözyaşı karşısında yüreklerimize su serpti ve “Bu millet ile neler yapılmaz ki “ sözünü bir kez daha hatırlattı. Kurtarma ekiplerinin canları pahasına enkazların altında canlı bir vatandaşı kurtarmak için gösterdikleri olağan üstü gayret, hangi kelimelerle anlatılır bilinmez. Kurtarılan bir vatandaşa sarılıp onu bağırlarına basıp gözyaşlarına boğulmaları mayanın temizliğinin ne güzel bir ifadesidir. Yardım toplama merkezleri, vicdanlarının sesine kulak veren binlerce gönüllülerle doluydu. Herkes Hz. İbrahim’e ağzıyla su taşıyan karınca misali, kardeşlerine yardım etme yolundaki sadakatlerini vurgularcasına arı gibi çalışıyorlardı. Sahada dolaştıkça bu insani yaklaşımları daha yakından görüp, bu topraklarda Hoca Ahmet Yesevi’nin, Hacı Bektaş’ın, Yunus Emre’nin kültür pınarlarının kurumadığını ve bu pınarlardan beslenenlerin milyonlar olduğunu anlayabiliyorsunuz. Millet olarak ciddi bir travma yaşıyoruz. Elbette ki kaybettiğimiz canları geri getiremeyiz. Yıkılan şehirleri yeniden ayağa kaldıracak ve daha iyilerini yapacak güçte olduğumuzun farkındayız. Yaralarımızı tez zamanda sarmanın ve geleceğe ümitle bakmanın yolu birlikteliğimizi sağlayan o yüce ruhu taşımaktan ve kaybetmemekten geçmektedir. Bu bilincin beslendiği kanalların siyasetin ayrıştırıcı söylem ve çıkarlarıyla kirletilmesine asla izin vermeyerek birlikteliğimizi sonsuza dek sürdürebiliriz. Bu yaşananlardan yola çıkarak, ülkede huzura ve kardeşliğe giden yolun siyasi çekişmelerden değil Yüce Gönüllüler’in ittifakından geçtiğini rahatlıkça söyleyebiliriz. Selâm olsun bu ruhta ve bu bilinçte birleşenlere, Selâm olsun insan olmanın sorumluluğunu taşıyanlara…
Türkiye’deki 10 ilimizde gerçekleyen ve dünyanın en zor zelzelelerden biri olan depremde daha beşinci günde 18.342 canımız gitti. Acımız büyük. Yüreğimiz yanıyor yıkılan binaları ve depremde perişan olan insanlarımızın çığlığını duyunca. Kurtarma çalışmaları yapan resmi veya gönüllü insanlarımız hiç uyumadan bir kahramanlık sergiliyor. Fikir emekçilerimiz de öyle. Bundan siyasi dersten evvel, deprem öncesi yapılması gerekenler konusunda aşırıyla fazla bir ibret dersi çıkarmak gerekiyor. Çünkü bu ne ilk idi ve ne de son olacak.
Ülke olarak çok sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz. Bu olağanüstü durumdan birbirimizle dayanışma içinde olup depremden etkilenen kardeşlerimize maddi ve manevi destek vererek çıkabiliriz.
KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYEMİZ, ilimizin değerlerine sahip çıkma ve saygı duyma adına çok güzel programlara imza atmaya devam ediyor.
Sabah erken kalktım, hiç tadım yok, zihnim bulanık… Kahvaltımı yaptıktan sonra dışarı çıktım, bir soluk alayım, temiz hava çekeyim ciğerime belki iyi gelir dedim kendi kendime. Hiçbir şey yapmasanız da şehir, gündelik hayatın hayhuyu yeteri kadar yoruyor ve bunaltıyor insanı… Alıp başımı şöyle sakin bir yere, deniz kenarına gideyim diye geçirdim içimden. Derken yine dertlerimi, ıstıraplarımı ve geçen günlerden kalan bezginliklerimi sırtlayıp yola koyuldum. Bir Göz açıp kapayıncaya kadar Caddebostan’da deniz kenarında buldum kendimi.
Adriyatik Körfezi’nden Çin Seddi’ne uzanan coğrafya ile bu coğrafyanın dışında olmakla birlikte, tek bir kişi olsa bile, üzerinde yaşadığı toprağı anavatan olarak benimseyen Türklerin bulunduğu her yer Türk vatanıdır.
-2.Bölüm Atatürk’ün vefatından sonra Cumhurbaşkanlığına seçilen İsmet İnönü, kısa bir süre sonra toplanan CHP Kurultayı’nda Millî Şef ve partinin değişmez Genel Başkanı ilan edildi. Basılan paralarda ve Darphane’den çıkan altınlarda artık onun resimleri yer aldı. Hitler’in Almanya’nın yönetimini ele geçirmesinden sonra giderek yükselen savaş ihtimali 1939 yılı Eylül ayına girilmesiyle birlikte gerçeğe dönüştü; önce tüm Avrupa, ardından Doğu Asya altı yıl boyunca tarihin en kanlı savaş dönemine girdi.
Rahmetli annem benden çok farklıydı. Çocuklar küçükken misafir olarak gelir giderdi. Geldiği zaman mutfağa girer benim yapamadığım yemeklerden yapardı. Kendine bir şeyler bulur uğraşırdı. Daha sonraki yıllarda devamlı benim yanımdaydı. Çocuklarımın hatırladığı annane tiplemesi oturunca hiçbir şey yapmasa da bir şeyler ören ya da kitap okuyan bir tipti. Benim hatırladıklarım arasında Dr.Jivago, Paul ve Virgin, Kiralık Konak vs. vardı. Masal anlatır; mani söylerdi. Ayrıca çamaşır makinasının yıkadığı çamaşırı beğenmez kendi çamaşırını elinde yıkardı. Benim çocukluğuma rastlayan o zamanlarda hanımların tek eğlencesi gün yapmak güne gitmekti.
İyi biliyorum ki, semt pazarlarımızdan Alış - veriş yapmayı çok seviyoruz. Üstelik, oralarda meyve, sebze, kuruyemiş, süt ürünleri, balık vb. gibi ürünleri tazecik bulabiliyoruz.
1526 yılının sonları… Orta Anadolu’nun ayaklanmalarla karıştığı günler… Kanun yapıp o kanunlara uyulmasını titizlikle takip eden, bu yüzden Kanunî diye anılan Kanunî Sultan Süleyman ne yazık ki bu titizliğine rağmen bazı devlet memurlarının halka zulüm yapmasına ve haksızlıkla muamele etmesine mani olamamıştı.
-1.Bölüm Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları ve muhalefetin de benimsemesi üzerine seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılması hukuken ilan edilmese de fiilen kesinleşmiş görünüyor. Bu tarihin siyasi tarihimizde özel bir yeri vardır. Cumhuriyet döneminde 27 yıl tek başına iktidarda kalan CHP, halkın kullandığı oylarla 14 Mayıs’ta muhalefete düştü; dört yıl önce Celal Bayar, Adnan Menderes, Prof. Fuat Köprülü ve Refik Koraltan’ın girişimleriyle kurulan Demokrat Parti iktidara geldi. Türk ve Müslüman dünyada iktidar ilk defa sandık sonuçlarıyla değişmiş oldu; tarihi bir “kırılma olayı” yaşandı.
Osmanlı döneminde Mevlevîhâneler esasta bir eğitim ve uygulama mekânıdır. Bünyelerinde üç fakülte barındırdıkları söylenirse mübalağa edilmiş sayılmaz. Eğitimi Mevlevîhânede ‘çile’ çıkarmış Dedeler veriyordu. Kur'ân-ı Kerîm, Ehadis, Mesnevî okutuluyor, bu konuların tefsir dersleri veriliyordu Hat sanatı, Ebrû, Katı'* v.s., bazı müzik âletlerinin yapımı, icrası ve en önemlisi müzik ve semâ ‘ Mevlevi Müziği ve Semâ ’ UNESCO tarafından hâlen ‘ Dünya Soyut Kültür Mirasları’ listesine alınmış bulunmaktadır. Bu konuda Kültür Bakanlığımız ve Milletlerarası Mevlânâ Vakfının gayretli çalışmaları içerisinde İstanbul’daki Vakfın Başkanı Faruk Hemdem Çelebi’nin payı vardır.
2022-2023 eğitim öğretim yılının ilk karne dönemi 20 Ocak 2023 günü sona erdi ve öğrenciler karnelerini aldılar. Kamuoyunu derinden etkileyen ise karne haberi ise “ et hediyesi” konusu oldu. Bir TV kanalında 21 Ocak 2023 günü bir haber yayınlandı. Yayınlanan haberde, bir öğrencinin; “annem karne hediyesi olarak et aldı” sözleri ülke gündemine bomba gibi düştü.
İZMİT; Roma ve Bizans dönemlerinde, en önemli dört şehir’den biridir. Şehrin tepesindeki güçlü kalesiyle de ele geçirilmesi güç bir yerleşim yeriydi. Osmanlı’lar, Bursa ve İznik gibi İzmit’i de kan dökmeden ele geçirmek istiyorlardı. Bursa’nın fethinden hemen sonra, Orhan gazi tüm ileri gelenleri, komutanlarını toplayarak ve onlara hitaben “Beylerim, karındaşlarım, lalalarım, şu andan tezi yok hedefimiz İznikmiddir” der.
Ülkelerin birbirlerine bağımlı oldukları bir dünyada, ister büyük olsun, ister küçük olsun, bütün kuruluşlar, önem verdikleri değerlerinde, köklü değişiklikler yapmak zorundadırlar. Kültürel, siyasal, ekonomik ve teknolojik çevre, hızla değişirken, kuruluşların değerlerini, baştan sona değiştirmeden, varlıklarını korumaları mümkün değildir. Düz kare dünyada, çevresine uyum sağlamayan, kuruluşlar ayakta kalamazlar.
Taşıdığı fikirler yüzünden ömrünün en güzel 13 yılını hapishane köşelerinde geçiren ve çok sevdiği ülkesinde değeri bilinmeyen Nâzım Hikmet, Türkçe’nin en büyük şairlerinden biridir.