Örnek bir dünya lideri yok günümüzde. Bu kanaate nereden vardınız derseniz “sağım solum sobe” gibi etrafımıza, bölgemize bakmanız yetip de artıyor bile.
Öğretmenlik, önemi bakımından, mesleklerin en değerlisi olmasına rağmen günümüzde kamuoyundaki değer algısı daha vasattır. Bunun birçok farklı nedenleri var elbette. Oysa diğer mesleklerin inceliklerinin öğretilmesi bakımından da önemi büyüktür.
Seksen bir ilden kalkacak olan siyaset treni, Ankara’ya götürecek yolcularını almak için peronlarda yerlerini almış bulunmakta.
Bu dünyada sana kötülük yapmak isteyen insanlar çıkacak karşına, ama unutma ki iyilik yapmak isteyenler de çıkacak. Kimi insanın yüreği karanlık, kimi insanınki aydınlıktır. Geceyle gündüz gibi! Dünyanın kötülerle dolu olduğunu düşünüp küsme, herkesin iyi olduğunu düşünüp hayal kırıklığına uğrama! Kendini koru kızım, insanlara karşı kendini koru! Zülfü Livaneli, Serenad, s. 104
“İslâm’ın âdil ve cesur reisi “… İkinci halife… Peygamber (s.a.v) onun için buyurdu ki: “Benden başka birisi peygamber gönderilseydi, bu Ömer olurdu.” Peygamberimizin hanımı Hazreti Hafsa’nın babası… Hattaboğlu diye meşhur. İran fatihi… Bu sebeple İranlılar (Şiiler), Müslüman olduktan sonra da onu sevmemişler, Müslüman saymamışlar ve böylece dalalette kalmışlardır. Esasen ölümü de bir İranlının elinden olmuştur. İslâm’a girişi bir şiir!
Son günlerde Kızılay'ın kan stoğunun azaldığı ve bunun önemli bir sağlık hizmeti sorunu yaratabileceği uyarılarını okumaktayız. Bir hekim olarak mesleki sorumluluk bilinciyle bu yazıyı yazmak ihtiyacını duydum.
T.B.M.M.; 18 Mart 1920’de Misak-ı Millî kabul edilip İstanbul’da son toplantısını yapan Osmanlı Mebuslar Meclisi, Ankara’ya gelebilen üyeler ile yeni seçilen üyelerden oluşuyordu. Açılışı Cuma gününe tesâdüf ettirilen meclisin üyeleri, Hacı Bayram Camii’nde Cuma namazını kıldıktan sonra, kurbanlar kesilerek, dua ve tekbirlerle Meclis binasına geldiler.
Bayram günleri paylaşma günleridir. Bayramlarda paylaşma doruk noktasına ulaşır. Bayramlarla kişisel mutluluklar, toplumsal mutluluklara dönüşür. Bayram günlerinde paylaşma kültürü zenginleşir, yeni boyutlar kazanır. Ve gökyüzüyle yeryüzü arasındaki “tozlu zaman perdesi” sonuna kadar açılır, gökyüzünü meleklerin kanat, yeryüzünü insanların ayak sesleri doldurur. Gidenlerle kalanlar, bayram saatinde camilerde buluşurlar.
Hepimizin bildiği gibi, böyle bir atalar sözümüz var. Yani, iyilik yaptığın yerden, kötülük görürsün demek.
Yüzüncü yılını kutladığımız cumhuriyetimize giderken en önemli adım 23 Nisan 1920 deki Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışıdır. Bu tarihi günde milli egemenliğin temsil edileceği meclis Ankara’da açılmıştır. O tarihlerde İstanbul dahil ülkemiz işgal altındadır. İstanbul'daki meclis çalıştırılmamakta ve işgale karşı çıkan sivil-asker herkes tutuklanmakta, önder konumundaki insanlar Malta’ya sürülmektedir.
Bir ülkenin “nasıl” yönetileceğini gösteren demokrasilerin omurgası yani vazgeçilmez unsuru düzenli şekilde yapılan, yasama ve dolayısıyla yürütme organlarında görev alanların seçmenlerin tercihiyle belirlendiği seçimlerdir. Seçimlerin hukuk kurallarına, anayasa ve yasalarda belirtilen hükümlere bağlı olarak serbestçe yapılması, katılan partiler ve adaylar arasındaki yarışın hukuk devletinin “olmazsa olmaz” ı anlamına gelen “bağımsız ve tarafsız” yargının gözetiminde eşit şartlarda yürütülmesi demokrasilerin kalite göstergesidir.
Bu masal yetişkinlere ait, küçükler de okuyabilir. Masallar diyarındaki adsız ülkelerden birinde kral ile kraliçe refah içerisinde bir hayat sürmektedir. Kraliçe süsüne püsüne giyimine çok düşkündür. Sarayda çok tantanalı bir hayat sürmektedir. Kral ile bir gün yemekten sonra sarayın balkonuna çıkıp krallıklarındaki topraklara ve evlere bakarlar. Kral bir şey fark eder ve kraliçeye sorar.
Huzur içinde olmak, hayatla tam anlamıyla uzlaşmak demektir. Uzlaşmanın şifa veren bir gücü vardır. Direnme ise zihinsel bir zehirdir. Huzurun zıddı direnmektir. İnsanlara, olaylara, fikirlere direnmek insanın hayatına kaos ve stres getirir.
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır: Fıtratın sözlük anlamı uzunlamasına yarmaktır. Bu, varlıkların oluşumunu sağlayan bölünme kanununu akla getirir. âyetlere göre bu kanunun hem göklerin ve yerin yaratılışında hem de insanın yaratılışında geçerlidir. Allah Teâlâ şöyle demiştir:
Güzel şeylere sahip olduğunda, nedense sevinmesini yeterince beceremiyor insanoğlu. Fakat bu imkânlar elinden çıktığında kıymeti anlaşılıyor. O zaman da fırsatları kaçırıyoruz, “ah, of” çekiyoruz. Yeterince değer veremediğimiz için de kendimize sitem ediyor, hüzünleniyoruz elimizde olmadan. Acaba mutlu olabilmeye mi temayüllü değiliz? Neden her fırsatta acıları, kederleri yaşamayı yeğleriz? Bu yüzden mi türkülerimiz, şarkılarımız, ağıtlarımız, hatta ninnilerimiz hep keder kokmakta.
Yaşadığımız dünyada daha iyi (aslında değil) yaşam isteği, tüketimin özendirilmesi, fazla tüketme özentisi ile tüketim toplumu oluşturuldu. Nüfus artışı, iklim değişmeleri, daha fazla insanın tüketim toplumu olması ile tüketim giderek artıyor. Buna karşılık hem hammaddeleri hem de gıda üretimi aynı oranda artmıyor. Giderek bir kıtlığın yaklaşmakta olduğu görülüyor. Fakir ülkelerden zengin batı ülkelerine göç dalgası büyüyor.
Bazı insanlar diyorlar ki; - "Önemli olan kalp temizliği". - "O namaz kılıyor ama kul hakkı yiyor". - "Yeme içme orucu bozuyor da, hak yemek niye bozmuyor?
Yirmi birinci yüzyıl sanayi toplumları, bilgi toplumlarına dönüşüyor. Sınırların geçirgenlik kazandığı, duvarsız ve kapısız dünyada ülkelerin gücü, insanlığın kültürel ve ekonomik birikimine, yaptıkları katkılardan kaynaklanıyor. Bilgi toplumlarında doğal kaynakların değerlendirilmesi, ekonomik ve kültürel hayata yeni boyutlar kazandırılması, sermaye birikiminden daha çok bilgi birikimine dayanıyor.
Adalet, hak ve hukuka uymak, doğruluktan ayrılmamak, insanlar arasında hakkı koruyup zulmü ortadan kaldırmak anlamına gelen temel ahlâk ilkesidir. Montaigne “adaletin olmadığı yerde ahlâk da olmaz” derken bu iki kavramın sebep-sonuç ilişkisini işaret eder. Çok eski çağlardan beri bunlar insanlığın ortak değeri olarak kabul görmüştür. Hadis-i Şerif’te “Bir saatlik adalet bin yıllık nafile ibadetin” yerini tutacağı belirtilir.
İyilik perisi NİYET'in gayretiyle kötülük perisi TERSYÜZ'ün kötü dilekleri değiştirilir. Aradan yıllar geçti. Üç kız kardeş büyüdüler. Kral ve kraliçe ülkedeki bütün nakış malzemelerini iğneleri, tığları toplatmışlar. Fakat kulede yaşayan bir yaşlı nine kulakları duymadığı için kralın fermanından haber alamaz.