Küçük yaşta falaka ile tanıştırılmış, “eti senin, kemiği benim” mantığıyla okul’da hocanın insafına terk edilmiş, asker ’de dayağın, karakol ’da sopanın, devlet kapısı’nda azarın her türlüsüne maruz kalmış; yasak, günah ve ayıp kavramları arasında preslenmiş bir neslin son tanıklarıyız.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi AYM’nin 14 Mayıs’ta milletvekili seçilen fakat hakkındaki ceza davasından ötürü tutuklu bulunan Can Atalay hakkındaki “hak ihlali yapılmıştır” kararını ikinci defa yok saydı. Kararın gerekçesinde yer alan ifadeler, mesleki kıdem ve başarılarından ötürü bu makama layık görülen seçkin bir heyetin bu meseleye hukuki açıdan bakıp değerlendirmek, bununla uyumlu dil ve üslup kullanmak yerine siyasi ve popülist bir nitelik taşıyor.
( Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk zanneder – İmam-ı Gazzali )
Değişim hız kesmiyor. Akıl almaz gelişmeler yaşanıyor: Meselâ eczahânede, kırtasiyecide, bin bir çeşit malzemenin bulunduğu nalburda veya düğme ve incik-boncuk satılan tuhafiyecide sayıca azalan emtia için raflardaki özel gözlem âletleri, işyerinin sâhibinden habersiz alâkalı toptan satıcıya telefon ederek, getirilmesini sağlayacak. Evlerdeki ve lokantalardaki buzdolapları da aynı hizmeti verecek.
İki binli yılların ilk yarısında, Türkiye'de önemli ekonomik, siyasal, kültürel dönüşümler bekleniyor. Sağlıklı kültürel doku, güçlü ekonomik yapı oluşturulmasında, bütün kurumlarıyla, bütün kurallarıyla işlerlik kazanmış demokratik yönetimin, yasal kaynağını oluşturacak anayasa çalışmaları, gündemdeki yerini koruyacaktır. Türkiye''deki yasal ve siyasal dönüşüm, ekonomik ve kültürel dönüşümün çok gerisinde kalmıştır.
Târih boyunca, insanlar, ‘güzel’den bahsetmişler, ‘güzeli’ aramışlardır. Bir taraftan da bu mücerred mefhumun ne olup ne olmadığını düşünerek üzerinde tahliller yapmışlardır. Bugün, başlıbaşına bir ilim olarak düşünülen “estetik=bediîyat”, gerek ilim adamlarını gerekse sanatçıları yakından alâkadar etmiştir.
Yeni bir âdet türedi. Bâzı cenâzeler öteki dünyâya alkışlarla yolcu ediliyor. Bildiğimiz kadarıyla alkış yaşayanın yaşayana, hayatta olana iltifatıdır. Alkış bir dünya takdiridir. Sahneye çıkan sanatkâr, kürsüye çıkan politikacı ve hatip hep alkış bekler. Bir tiyatronun, bir konserin son sahnesi alkışlarla kapanır ve alkışlarla açılır.
Şu lâfa bakın: "Türkçe onun (Mehmed Âkif'in) kaleminde en sâde ve bununla berâber en beliğ bir şiir dili olmuştur..."
KOCAELİ KIRIM TATARLARI DERNEĞİ tarafından, Kırım’da sünnet şöleni etkinliğine bizde davet edildik. Bu Sünnet merasimi de yine kalabalık bir heyetle gerçekleşti.
‘’Mutlu bir hayat yaşamak istiyorsanız! Hayatınızı bir amaca bağlayın, kişilere veya olaylara değil…’’ (Albert Einstein)
Muhafazakâr âilelerde yeni yıl, duvardaki takvimin değişmesinden başka bir mânâ ifâde etmiyor. Onlar yeni yılı çılgınca kutlayanlarla ilgilenmiyorlarsa, mâsum toplantılarla yılbaşı kutlamaları yapanları da anlayışla karşılayabilirler. Böylece huzur ve sükûnun devamına katkı sağlamış olurlar. Toplumumuzun buna ihtiyacı var.
Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da oynanması gereken 2023 süper kupa finali takımların sahaya Atatürk’ün resminin bulunduğu tişört ve flamalarla çıkma isteğinin Suudi makamlarınca engellenmesi üzerine yapılamadı. Takımlarımız ö zel u ç akla ge ç vakit d ö nd ü ler; havalimanında binlerce vatandaşımız kendilerini büyük coşkuyla karşıladı.
Türk ülkeleri başta olmak üzere, bütün Müslüman ülkelerin şehirleri, Yunan ve Roma şehirlerinden ayrı bir gelişme gösterirler.
“Kitaplarda dostlar gibi az fakat iyi seçilmiş olmalıdır”.
12.Yüzyılda Haçlı ordularının en şiddetli saldırılarının olduğu zamanlarda, Şam bölgesindeki Türk Devletinin Sultanı olan Nureddin Mahmut Zengi Atasungur, Dinimize bağlı, kahraman ve aynı zamanda Efendimiz'e can-ı gönülden bağlı bir sultandı.
PKK’lı teröristlerin 22 ve 23 Aralık akşam karanlığında iki geçici üs bölgemize yaptığı saldırıda 24 saatte 12 Mehmetçik şehit oldu, biri ağır 12 yaralımız var. Saldırının yapıldığı ve sınırımıza 30 km uzaklıktaki 740 ve 753 rakımlı tepelerin bir yanında İran diğer yanında Kandil bulunuyor. Sınırımızdan uzak yerlerde bu tarz üsler kurulmasının stratejik amacı PKK’lıların bölgeye geçişlerini engelleyecek güvenli bir sınır hattı oluşturmaktır.
87 yıl önce bu gündü, hafif kar yağışı altında Beyazıt Camii’nin musallasına çıplak bir tabut konulmuştu.
12 kınalı kuzumuzun cenaze törenlerini TV ekranlarında gözyaşlarıyla izliyoruz. Al bayrağa sarılan tabutların başında imamlar “Hakkınızı helal ediyor musunuz “diye soruyor.
Okumak ve yazmak; iki muhteşem fiil’dir. Belki, fiilin hâl’e dönüşmüş, zevk ve aşk ile birleşip aynîleşmiş durumudur, düşünmek lâzımdır!..
Adnan İslamoğlu daha önceki “Kuyu” romanında ülkücü gençlerin 12 Eylül müdahalesi öncesindeki dramını, yuvarlandıkları karanlık kuyunun derinliklerinde su yılanlarından kurtulma çabalarını anlatıyordu; romanın başkahramanı Yusuf, bir yandan devlet adına kendisinden istenen hizmetleri canı pahasına yerine getirmek için uğraşıyor, diğer yandan kuyudan çıkabilmek için incecik bir “defne dalı” na tutunuyordu.