Regaib Kandili, dinî literatürümüzde üç aylar olarak bilinen rahmeti, bereketi ve mağfireti bol olan feyizli bir maneviyat mevsimine girdiğimizin habercisidir.
”Tarihte yaşanmış olan örselenmelerin ve dertlerin ‘seçilmiş örselenmeler’ olarak kuşaktan kuşağa nasıl aktarıldığını anlamadan, bugünkü çatışmaların çoğu tam olarak anlaşılamaz.
Denizlerin insanoğluna sunduğu imkânlar, ‘ sonsuz ’ denilebilecek ölçüdedir. Ülke ekonomisini diri tutar, vatanı mâmur hâle getirir, insanları refaha kavuşturur. Târih boyunca denizin imkânlarından faydalanan devletler dâima güçlü ve lider konumda olmuşlardır.
Pek çok insan, karşısındaki insanların değerlerine zarar verecek şekilde konuşuyor. Bu şekilde insanları yaralıyor. İncinen insan sözlere dikkat etmeden, kendini savunmaya çalışıyor. Böylece iletişim kopuyor.
Ekmek ve diğer unlu gıdalara karşı olanların savundukları birkaç tez var.
Yakın zamanlara kadar insanoğlunun değişmez hedefi, rahat ve bolluk içerisinde yaşamaktı. Bu hedefe ulaşılabilmesi için, kaynaklar hiç bitmeyecekmiş gibi sınırsız bir şekilde kullanıldı.
Şair akıl kalemini batırır kalp hokkasına allar kelimeleri. Gönülde demler sözü, muhabbetle süzer, kâğıdın teline serer. Şeyh Galib, kimliğini kalemiyle yazar; “Şair demek ehl-i dil demektir” ve “Şairliğe suz-i derd lâzım” dır.
Mutlu insan, kendisiyle barışıktır. Kendimizle barışık olduğumuz zaman, herkesin ve her şeyin içindeki iyiyi görebilmemiz kolaylaşır. O zaman hayata karşı duyduğumuz şükran duygusu artar.
Son zamanlarda ekmek tüketimi üzerine tartışmalar yapılıyor. Bir kısım uzmanlar tamamen yasaklanmasını önerirken, ekşi mayalı, organik buğdaylı, tam buğday unlu vs tüketilmesi tavsiyesi yapılıyor.
İnsanla ilgili hiçbir şey, hiçbir zaman tek bir sebebe indirgenemez. Bu bakımdan Müslümanların geri kalmalarının pek çok sebebi vardır. Bize göre, bu sebeplerin en önemlilerinden birisi çarpık din anlayışıdır.
Lübnan’da Türkler, 5 ayrı grup teşkil ederler. Bu grupların her biri farklı târihe sâhiptir.
Gerek Battalgazi gerekse Saltık Baba, yaşadıkları hayat ve olağanüstü mücadeleleriyle çağlar boyunca anlatılan ve hayranlıkla dinlenen hakikatli destanların kahramanları olmuşlardır.
8 Mart 1857 tarihinde, ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı.
Pek çok insan, kendinin gibi düşünenlerin bulunduğu ortamdan çıkıp, farklı düşüncelerin seslendirildiği ortamlara girmekten çekiniyor.
Günümüzdeki nüfusu 50.000’den biraz fazla olan Özgen (Özkent) Karahanlı Cihan Devleti’ne bağlı Batı Kağanlığının başşehri iken 300.000 nüfusu vardı ve o dönemin ilim-irfan merkezi idi. O asırda Londra ve Paris’in nüfusları 20-30.000 civarında imiş. On birinci asırda Özgen, kanalizasyon teşkilatına sâhip modern bir şehirdi.
Kimlik bir süreç olarak, bir anlatı olarak ve bir söylem olarak daima Öteki’nin konumundan anlatılır (Hall, 1998: 72). Öteki olmaksızın kimliğin de teşekkül etmeyeceğinden dem vurulur. Böylelikle kimliğin oluşumundan ziyade nasıl “belirlendiği” üzerinde durulur.
İsrail’de çok az sayıda Hıristiyan yaşıyor. Buna karşılık Hristiyanlık burada doğdu. İsrail vatandaşı Hıristiyanların oranı İsrail’in kuruluşundan bu yana azalmaya devam ediyor. İsrail Hıristiyanları birçok konuda dünyadaki diğer dindaşlarıyla ters düşüyorlar.
Affetmek, geçmişte yaşananlarla ilgili yoğun duygu ve yakınmalardan kurtulmaktır. Dargınlığa ve kin tutmaya ihtiyacımızın olmadığını fark etmektir.
Din insan için, insan hayatına anlam kazandırmak için vardır. Ne var ki, insanlık tarihi boyunca, iktidarı/gücü elinde bulunduranlar, bunun sürekliliğini ve meşruiyetini sağlayabilmek için dini kullanmaktan hiç çekinmemişlerdir.