Güzel Türkçemiz, kelime yapısı ve hazinesi, cümle kuruluşu ve alfabesi yüzyıldır çok ağır tahribata mâruz bırakılmıştır. İç ve dış tahrip güçleri, milletimizin diline bağlılığına inat, bozarak değiştirmek için bütün gücüyle çalışmaktadır.
Önce mutluluğu tanımlamaya çalışalım, sonra onu belirleyen faktörleri sıralayalım.
Son günlerde yine görsel ve yazılı medyada okullarda öğrencilere yönelik şiddet olaylarına rastlamaktayız. Yürekleri hassas, geleceğimizin göz bebeği bu çocuklar niçin dövülür acaba?
Günümüzde Müslümanların en temel sorunlarından birisi, din temelli gruplaşmalar, hizipleşmelerdir. Kur’an, “hepiniz birden Allah’ın ipine sımsıkı sarılın” derken, Hz. Muhammed, mü’minlerin kardeş olduklarını belirtirken, Müslümanlar, maalesef din anlayışları yüzünden gittikçe daha da küçük guruplara ayrılmaktadırlar.
Anadolu’da ve Balkanlarda İslamiyet’i tebliğ görevini ifa eden Türk derviş ve erenlerindendir. [1] Türkistan topraklarında dünyaya geldiği bilinmekle birlikte, doğum tarihi kayıtlara intikal etmemiştir. Asıl adı bâzı kaynaklara göre Muhammed Buharî , bâzı kaynaklara göre de Şerif Hızır ’dır.
Ahlak, insanın ve insanlığın doğuş, gelişme, olgunlaşma ve var olma bakımından kendisine tabi olduğu ilkeler, kurallar ve değerler anlamına gelir. Bütün insanlar tabii denilen bu ahlaka göre davranırlar.
Mutluluk ve mutsuzluğun hem ruhsal hem de bedensel belirtileri vardır. Beynini doğru ve iyi kullanabilen kişi, beyninde mutluluk hormonlarının salgılanmasını sağlar.
“Kimin nesi, kimin fesi!”. Bu ifade ile kimliğimizin yalnızca kendimizle değil, ‘bağ’ımızla ilişkisi çerçevesinde tanındığı ya da tanımlandığı izhar edilmektedir. Kişinin kendisi yani “kim” olduğu değil, “kimin kimsesi” olması önem arzeder
Rize’nin merkezinde eski taş bir cami vardır. Çay toplama ameleliği için Rize’ye gelenler orada bekleşiyorlardı. Çay bahçesi sahipleri oraya geliyor, içlerinden gözlerinin kestiği ameleleri seçip götürüyorlardı. Bir gece o caminin avlusunda geceledik.
Türk milleti tarih boyunca; bayrağını, vatanını hatt a d inini değiştirmiş, fakat dilini asl a d eğiştirmemiştir.
Ramazan, insanı özünden kavrayan, bireysel ve toplumsal planda değişim ve dönüşümü kolaylaştıran bir zaman diliminin adıdır.
Okulöncesi Dönemdeki Çocuklara Seslenen Kitaplarda Bulunması Gereken Özellikler;
Pek çoğumuz eleştirilere karşı aşırı tepki gösteriyoruz. Acaba neden eleştiriler bu kadar çok üzüntü veriyor? Eleştiri korkusunun üstesinden gelemez miyiz? Eleştiri korkusundan kurtulmayı öğrenemez miyiz?
Irak’ta Meclis Başkanı Selim Ceburi’nin himayesinde “Arap Ülkelerinde Parlamenter Sistemin Gelişimi” başlığıyla yapılan uluslararası bilimsel toplantının ilk oturumları tamamlandı. Arap Tarihçileri Birliği tarafından düzenlenen sempozyum, Arap ülkelerinde yaşanan acıları en kötü şekilde yaşayan Bağdat’ta gündeme taşıdı.
Bilge dedenin aynı yaşta, biri beyaz diğeri siyah renkli, iki tane köpeği varmış. Köpekler bir gün bahçede oynarlarken torunu yanına gelmiş, oyun oynayan köpekleri seyrediyormuş. Bir ara bilge dede torununa demiş ki: “Evlat ileride bunların hangisi daha iyi olur? Torun: “Ne bileyim dede” demiş. Bilge dede ibretlik sözünü söylemiş: “Ben hangisine iyi bakıp beslersem, o iyi olur evlat” demiş.
Gözün hâkimiyetinin yaşandığı, görmenin saltanat sürdüğü imaj çağında yaşadığımız birçok vesileyle dile getirilir. İmaj, yeniden üretilmiş görünüm olduğuna göre nesnesinden, zamanından ve mekânından uzaklaştırılmış farklı, yeni ve yeniden görme biçimlerini yansıtır.
Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı, Afyonkarahisar Belediyesi’nin mâlî desteğiyle muhteşem bir kitap-albüm hazırlamış. 14,7 X 19,5 santim ölçülerinde iplik dikişli sert kapak içerisinde 120 gram mat kuşe kâğıda renkli baskılı 70 sayfalık şık kitapta 4 adet CD bulunuyor.
Kendi hayatımızı kendimiz oluşturuyor, kendimiz kuruyoruz. Bu sebeple daha kaliteli bir hayat da kurabiliriz, daha kalitesiz de… Seçim bizim elimizde.
İslam Coğrafyasında Sosyoloji başlıklı uluslararası toplantı, iki gün yoğun geçen ilginç sunumlardan sonra tamamlandı. Sosyologlar Derneği’nin girişimleri ile gerçekleşen toplantıya İstanbul Kültür AŞ, ev sahipliği yaptı. İstanbul önümüzdeki dönemde yapılacak benzeri bilimsel toplantılara böylece öncülük etmiş oldu.
Milliyetçilik, yirminci yüzyılın en büyük siyasî gerçeğidir. Türkiye de bu gerçeğin odak noktalarındandır. Öyle ki Türkiye'nin Osmanlı'nın son, cumhuriyetin ise ilk yıllarındaki durumu, milliyetçiliğin, devletin bir siyasî görüşü olmasını âdeta zorunlu kılmıştır.