Hep derim ya: Tarih; vicdanımıza kazınan olayların hafızası, gerçekler ise zamanın vicdanıdır.
Türkiye, tarihinden, Batı ile ve Batı Medeniyeti ile sıcak diyalogundan, “Yeni Dünya Düzeni” arayışına giren dünyanın içine sürüklendiği “değişim” den ve yeniden yapılanmadan, jeopolitik konumundan, kültüründen ve değerlerinden kaynaklanan çok ciddi bir değişim ve dönüşüm sürecinin içine girmiştir.
Eskiden sokakta bir şey yemek ayıp sayılırdı. Olur, imkânı olmayan biri görür de canı çekerse diye düşünülür, sokakta oynarken dahi bir poğaçayı ya da içine bir şeyler konmuş bir parça ekmeği dahi annelerimiz elimize vermezdi.
Önce; çok değerli ve kederli Yılmaz Ailesine başsağlığı ve Cenab-ı Allah’dan sabr-ı cemil, müteveffa Yavuz Yılmaz kardeşimize Allah (Subhânehu ve Teâlâ)’dan rahmet diliyorum.
Sayın Ali Coşkun benim kısa adı TOBB olan Türkiye Odalar Borsalar Birliği Başkanlığından bu yana önemli bir ağabeyim, vazgeçilmez bir dostum, değerli bir iş ve devlet adamıdır.
Öyle sayfalar vardır ki, boş görünürler ama çok şey anlatırlar. Öyle sayfalar vardır ki, gösterişli yazılarıyla, Olmasa da olur fotoğrafıyla karşınıza çıkarlar;
(Denir ya, “O müdafaa ki, hayali cihana değer”…)
“Temelinde sevgi olan hiçbir eğitim başarısızlığa uğramaz.” Johann Heinrich Pestalozzi
Rahmanın nefesi duyulur, harfler kelimelere, kelimeler sözlere dökülünce. Sırra vakıf olan derdini bir kamışa söyler; ney olup iniler kamış, kesilince. Makam üstüne makam üflenir; yardan yaralanıp derman dilenince.
‘’Kıbrıs Türk’ünün tarihsel ve yasal yaşam haklarını, 34 yıldan beri dimdik ayakta duran K.K.T.C’yi yok sayarak Güney Kıbrıs’ta yaşayanlar, ’Birleşik Kıbrıs’ hayalperestleri! Kıbrıs Türk’üne türlü tuzaklar kuranlar! Tarihten gelen çığlıkları duyuyor musunuz? Bu yazım, sizler ve o acılı yılları görmezden gelenler için kaleme alınmıştır…’’
Bir cep telefonunda; bir adet televizyon , bir adet video , bir adet kamera , bir adet fotoğraf makinası ve bir albüm, bir adet tarayıcı , üçü bir arada ev + iş + araç telefonu , bir adet radyo ve bir teyp , bir adet walkman ve kayıt cihazı , bir adet klavye , bir adet dizüstü bilgisayar , bir adet uzaktan kumanda , bir adet saat ve kronometre , bir adet taşınır banka şubesi , minik bir oyun salonu , küçük bir fotoshop ve kolaj atölyesi , bir adet meteoroloji baloncuğu , bir adet yazı tahtası ve kısmî projeksiyon , bir adet haritalık , bir adet takvim , bir adet el feneri , bir adet hesap makinası , sınırsız cilt ansiklopedi ve sözlükler , her dile çeviri bürosu , sağlık takip çipi, seyyar koordinatlandırma merkezi, duyuru panosu, yayıncılık ofisi, müzik kutusu, gazetelik -dergilik, cemiyet -davetiye, kahvehane -kumar; ne ararsan var.
A.B.D Başkanı Trump; Arap ülkelerini hiçe sayarak, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını açıklayınca..!
Lügatlerde ve ansiklopedilerde ahlâk kelimesi şöyle açıklanıyor:
Özür dilemenin anlaşmazlıkları ortadan kaldırmada büyük payı vardır. Özür dileme, evlilikte duygusal yaraları hafifletiyor, olumsuz duyguları iyileştiriyor ve iyileşmeyi hızlandırıyor.
‘’Ses verin; Ey Mohaçlar, Çaldıranlar/ Tarihe yön verip, tarih yazanlar/ Ses verin nal sesleriyle, kılıç şakırtılarıyla düşmana korku verip/Dünyaya nam salanlar. Ses verin; Ey Çanakkaleler, Samsunlar, Erzurumlar, Sivaslar/Halide Edipler, Seyyid Onbaşılar, Ayşe Çavuşlar…’’
Bilim baş döndürücü şekilde gelişmekte, öğrendiklerimizin bir kısmı, kısa zaman sonra güncelliğini yitirmektedir.
Tarihimiz, kültürümüz, geçmişimiz ve savunmalarımızla ilgili konuşma ve yazılarda son zamanlarda artarak dikkati çeken bir kelime ve/ya deyimden bahsetmek ve herkesi bu konuda dikkatli olmaya davet etmek istiyorum.
Oysa, Alevilik gibi, Türkiye’nin milli birlik-bütünlüğü açısından hayatî önem taşıyan, ülke gündeminde sürekli baş sıralarda yer bulan bir meselenin, bilimsel nitelikli doğru bilgi olmadan tartışılması, konuşulması, öyle zannediyoruz ki, faydadan çok zarar getirmektedir.
‘’Onlar aslında biz erkeklerin her şeyi… İlk nefesi onların karnında aldığımız, bizleri doyurup büyüten analarımız, aynı kandan/candan bacılarımız, günü geldiğinde hayatımıza eş olan kadınlarımız, canım kızımız diyerek koruyup kolladığımız evlatlarımız…
Cahiliye dönemi kabileciliğini; ırkçılık; ırkçılığı da milliyetçililik kavramlarının yerine koymak, kasıtlı bir davranış değilse, câhiliye dönemini hatırlatan algılama hatâsıdır.