Güzel şeylere sahip olduğumuzun kıymetini, elimizden gittiğinde anlamaktayız çoğu zaman. Fakat gidenler asla geri gelmiyor. Bize sadece hüzünler ve burukluklar kalıyor. İşte Mübarek Ramazan ayı da bunlardan biri.
12 Eylül dönemindeki 587 sanıklı MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’nın bütün yönleriyle anlatıldığı “KURGULANMIŞ BİR DAVANIN ARKA PLÂNI - DAVA’NIN DAVASI“ kitabının ikinci baskısı yapılmak üzere; Av. Şerafettin Yılmaz bu baskıda, ana davadan tefrik edilen sanıkların da yargılandıkları İstanbul, Adana, Erzurum, İzmir ve Bafra’da görülen aynı konudaki davalara da yer verileceğini söyledi.
İNŞÂ Yediler mîrî malı, gözüme baka baka; Bir de, inşâ ettiler, arsız- hırsız tabaka!
Bu bölge, Birinci Cihan Harbi sonrası Osmanlı - Türk hakimiyetinden çıkmış ve İngiltere'nin kontrolüne geçmiştir. 1948'de İsrail Devleti'nin kurulması ile Arap-İsrail çatışmalarının bitmediği bir süreci yaşamaktadır. Filistinliler ise bu karmaşadan en çok zarar gören halk olmuştur.
Aradan bir iki saat geçer çalışırken yorulan ayıcık biraz ara vermek ve çay içmek için işi bırakır ve çay demlemeye koyulur. Onun çayı bizim çaylara benzemez. O demleme çay yapar ve sadece ballı armut çayı sever ve onu içer.
31 Mart’ta yapılan yerel seçim sonuçlarının, siyasette taşları yerinden oynatarak, dengeleri değiştirecek özellikte bir deprem etkisi yapması muhtemel görünüyor. 22 yıldır yapılan bütün seçimleri birinci parti olarak kazanan AK Parti, oyların yüzde 35’ini alarak ikinci sıraya indi.
Ramazan’ın ilk gününden itibaren Suriye’de Fırat Kalkanı bölgesinde de faaliyet gösteren Yunus Emre Ensitütüsü’nün konuğu olarak Kilis’teydim. Fırat Kalkanı bölgesinde başta Azez olmak üzere Afrin, Çobanbey, El Bab’da temaslar yaptım, konferanslar verdim. Burası Türkmen bölgesidir.
Fethi Murat Doğan: Basın yayının, özellikle televizyonların, Türkçemizin yayılmasında çok etkili olduğunu görüyoruz. Kardeş Türk cumhuriyetlerinde ve Balkanlarda Türkiye Türkçesinin hızla yayılmasında ve Türkiye’de de İstanbul ağzının, kültür Türkçesinin hızla benimsenmesinde basın yayının gücünü, sanırım herkes kabul eder.
İşletme ekonomisi eğitimi de alan, makine mühendisi olarak, altmışlı yılların sonunda, Planlama’da çalışmaya başladım.
RİT (Resmî İkāmeli Türkçe) adına TDK' nın yaptığı Türkçe hizmetlerinden (!) biri de Türkçe kelimelerin içini güzelce boşaltıp başka mânâlarla doldurmaktır. Böyle kelimelerden biri de "dönüştürmek" kelimesidir.
Aziz okuyucularım, İslâm asık suratlı değildir. Ben fakir ise mübârek Ramazan ayı ile vedalaşmamıza çok az kaldığını hissettiren bu günlerde, sizleri hiç olmazsa biraz tebessüm ettirmek için o neşeli iftarların birkaçından olsun bahsedeyim dedim. Kaynağım ise sağlam…
BAŞ Baş olamayınca, baş; arar başa, başka baş! Başkasının başını, baş edinir, sallabaş!
“Gerçek oruç, sadece yiyip içmeyi değil, boş ve hayasızca sözleri de terk ederek tutulan oruçtur.” [Hakim]
Bir varmış bir yokmuş, pire berber deve tellal iken masalı anlatan gitmiş gitmiş sabahtan akşama kadar yol gitmiş bir de bakmış ki bir arpa boyu anca gitmiş.
Yerel seçimlere günler kaldı. Siyasetin tüm çirkefliklerinin maharetle ortaya döküldüğü, kazanmak için her türü entrikanın çevrildiği, yalanın, iftiranın, öfkenin, kinin, çıkarların, ötekileştirmenin, riyakârlığın tavan yaptığı günlerden geçiyoruz.
Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın 23 Mart 2024 tarihindeki Süleymaniye Kürsüsü’nde eğitimci-yazar Dr. Sakin Öner “Ergenekon’dan Çanakkale’ye Türk Ruhu”nu anlattı.
Galip Erdem Ağabey 27 yıl önce bu “gelimli gidimli" dünyadaki misafirliğini tamamlayarak, geride 67 yıllık çileli ömrünün en büyük, belki dev tek hazzı olan sevgili kızı Bilge’yi bırakarak, ebedi âleme ahiret yurduna avdet eylemişti.
Bir varmış iki kaybolmuş, ikiyi bulmadan sayı saymak olmaz. O zaman biz de masalımıza başlayalım. Adı bilinmeyen bir ülkede yaşayan iki kardeşin ruhları karakterleri çok farklıymış.
1. Kur'an-ı Kerim'i Arapça okumaya gerek var mıdır?
Siyaset sosyolojisi açısından toplumumuzun iki kesime bölünmüş görünümü var; bunlardan birincisini derecesi farklı olmakla beraber millîci ve İslami/dini eğilimleri olan, siyasi literatürde kalkınmacı-muhafazakâr diye tanımlanan, sağcı olarak adlandırılanlar oluşturuyor; ikincisinde seküler, Kemalist, Alevi, laisist (laikçiler), kısacası devletin yukarıdan reformcu düzenlemeler yapmasını savunanlar yer alıyor. Çok partili dönemin başladığı 1946’dan bu yana yapılan seçimlerin sonuçları toplumdaki bu bloklaşmaya ayna işlevi yaparak çok net biçimde yansıtıyor.