"VII. yüzyılda, Arap Yarımadasında Muhammet peygamber tarafından kurulan din ." Ne bu şimdi?
Bu güne kadar, Amerikan sefiri hala gelir ve bizi asla kabul etmeyeceğiz derse! Bangladeş, KKTC’yi ilan ettiğimizde bizi tanıdığında, gidip de o fakir ülkeye; tanımayı geri çekmezsen size yardım etmeyiz diyen insanlardan medet umuyoruz, Kıbrıs meselesini onlarla halledelim diye!
Fransa’nın Haguenau bölgesindeki Alsace şehrinde 1841 yılında doğdu. 1900 yılında Paris’te öldü. Türkçülük ve Turancılık akımlarına ilham kaynağı olan Fransız yazar ve tarihçidir.
İlk sene 60-61’de Dr. Küçük’ün, sene sonunda Makarios ‘a gönderdiği mektubu vardır. Bunu yayınladık da! Makarios ‘a der ki:” Bütün haklarımızı vermemek için elinden geleni yapıyorsun. Senin bakanların şunu, şunu, şunu yapıyor! ”Yani işin yürümediğini, yani Rumların yürütemediğini belirleyen mektubu vardır.
Son günlerde bir çok televizyon kanalında, Aile,Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nca, “zorunlu yayın” adı altında bir uyarı kısa filmi gösterilmektedir. Filmde bir iş kazası gösteriliyor ve vurucu cümle söyleniyor: “İş kazası diye bir şey yoktur, tedbir alın” diyor.
O günlerde hatırladığım tabii en önemli olay, Türk Alayının Magosa’ya gelişidir… Bütün ada Magosa’da ki surların üzerine toplanmıştı! Ellerinde bayraklarımızla binlerce Kıbrıs Türk’ü, askerlerin adaya çıkışını seyrediyor…
Kosova, Prizren, Arnavutluk ve kısacası Balkan coğrafyası. Her biri ecdadımızın ayak izinin değdiği, senelerce yönettiği, imar ettiği, yüzyıllar boyu yaşayan eserler bıraktığı, Evlad-ı Fatihan şehirleri…
Adaya döndük halka; işte asker geliyor, merak etmeyin garantörlük var diye teminat verdik. Bu gün ben 86 yaşındayım hala ayaktaysam ve üretiyorsam niye, çünkü bir teminat verdik biz insanlarımıza…
1954’de Saint George isimli tekneyle ilk teröristler grubunu oluşturan, Yunanlı ve Kıbrıslı Rumlar yanlarında getirdikleri silahları ile birlikte Kıbrıs’a çıkıyorlardı.
Kıbrıs konusunda ne kadar çok şey söylendi, anlatıldı ve yazıldı. Ülkemizin dış siyasetinin son 50 yılına damgasını vuran, bölgesel milli menfaatlerimiz uğruna savaştığımız adı Kıbrıs olan o stratejik ada hala gündemimizde, hala uluslararası arenada çözüm bekleyen en önemli konu, hala en hassas bölgeler arasında.
Kıymetli dostlar, Geçen hafta bir arkadaşımız 2017 yılı sonunda yazdığım yıla veda mesajımı hatırlatmış, arzuladıklarımı gerçekleştirip gerçekleştiremediğimi ve 2018 değerlendirmemi ve 2019 beklentilerimi merak ettiğini yazmış. Şunu ifade etmeliyim ki yazmak, yazdıklarımı paylaşmak beni çok mutlu ediyor. Kendi kendime çoğu zaman soruyorum. Beni diğer insanlardan farklı düşündüren, görüş belirten içimdeki tepkisel veya paylaşımcı itkinin nedeni nedir diye? Karakterim muhalif olma karakteri mi diye. Sonra bakıyorum kesinlikle öyle değil. Merak ediyorum, araştırıyorum, okuyorum, çalışıyorum, deniyorum. Hepsi belirli rasyonalite çerçevesinde oluyor. Çoğu zaman benim düşünce tarzımdaki farklılıkların genç yaşımda gittiğim ve 16 yıl yaşadığım İsviçre ölçüm mesnetlerine göre oluştuğunu söylüyorum. Bir grup arkadaşla eski diyanet işleri başkanımız Prof. Dr. Mehmet Görmez’le kahvaltı yapıp sohbette bulunmuştuk. Ben değerlendirmelerimi gençliğimde gittiğim İsviçre’de oluşan ölçüm mesnetlerime göre yapıyorum deyince; „ölçüm mesnetleri“ kavramını ilk defa işitiyorum güzel bir kavrammış demişti. İsviçre’ye tahsil için gittiğimde okuyacağım bölüm iki üniversitede vardı. Birisi doğu İsviçre’de Almanca konuşulan bir kasabada diğeri ise batı İsviçre’de Almanca-Fransızca konuşulan küçük bir şehirde. İlk başta fazladan Fransızca öğrenirim diye seçtiğim bu şehrin bana çok kültürlülüğü anlamak adına kattıklarını sayfalarca anlatabilirim.
Bugün gidiyor. Bize iyi olarak neyi hatırlatacak? Hiçbir şeyi! Ekonomik kargaşa, perişan olmuş eğitim, gittikçe daha da çökmüş insan sermayesi (karakteri bozulan sosyal sermaye), hemen her alanda adaletsizlik ve kurumların anlamını yitirmesinden gayri..!
Aralık ayının son günleri ve Ocak ayının ilk haftasında yurdun dört bir yanında Sarıkamış Şehitleri’ni anma toplantıları organize ediliyor. 22 Aralık 1914’te başlayıp, 1915’in Ocak ayında sona eren 15 günlük Sarıkamış Harekatı’nda 90 bin şehit verip, binlerce esir askerimiz Rus esareti altına düştü.
Türk Milleti, diğer insanlarla birlikte yeni bir yıla girdi. Gelecekte bizi neler bekliyor, üç aşağı beş yukarı biliyoruz. Nereden biliyoruz derseniz, geçmişte yaşadıklarımız önümüzü aydınlatıyor da, ondan!
İstiklâl Marşı şâirimiz Mehmet Âkif Ersoy 27 Aralık 1936 târihinde İstanbul, Beyoğlu’nda vefât etti. Doğumu: İstanbul-Fatih, 1873. Kabri Edirnekapı Şehitliği’ndedir.
1983 yılı başında açtığım ve bugüne kadar şehrimizde hizmetleri ile bir ihtiyaca cevap veren muayenehanemi, dönemin getirdiği şartlar sebebiyle, 2018 yılı sonunda kapatıyorum.
İstiklal Marşı Yazarımız Mehmet Akif Ersoy doğumunun 145( 20 Aralık 1873), vefatının ise 82. yıldönümünde(27 Aralık 1936) değişik programlarla anılıyor. Cumhurbaşkanlığı Vefa Ödülü de bu yıl Mehmet Akif Ersoy’a verildi. Ödülü torunu Selma Argun Hanımefendi gerçekleştirilen bir törenle aldı.
Yazıldıktan bir süre sonra unutulmuş ve çok dar bir kesimin istifâdesiyle sınırlı kalmış olduğu anlaşılan eser, üç defa ortaya çıkarılmıştır. İkinci defa ortaya çıkarıldığında manzûm mukaddime ilave edilmiştir.
Tarih tarihin yaşandığı yerde araştırılıp hissedilerek yazılıp belgeselleştirilir. Osmanlı’nın son dönemleri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kuruluş yıllarında bir çok önemli tarihi olaylara canlı şahitlik yapan Dolmabahçe Sarayını bu kez gazeteci ve belgeselci olarak değerli belgeselci hocam Mesut Günebakanlı ile gezdim.