Türkiye’de havacılık eğitimi veren ilk eğitim kurumu, 07 Temmuz 1941 târihinde, Gök Okulu adı ile İstanbul’un Yeşilköy semtinde açıldı.
Bu söz kulağınıza çok tanıdık geliyor dimi “ Bugün git yarın gel” bir vatandaşın nüfus cüzdanını kaybetmesi üzerine yeni cüzdan çıkarmak için gittiği nüfus müdürlüğünde aldığı cevap üzerine uzun yıllardır dillere pelesenk olan bir cümledir. Bu söz toplumu o kadar etkilemiştir ki üzerine tiyatro senaryoları yazılıp sahnelenmiştir. Devlet bürokrasisinin adeta bir mottosu haline gelmiştir.
Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur derler. Fakat ben yol gösterecek değilim. Zira, yol göstermek benim haddime düşmez. Ben sadece, halkın içinden sade bir vatandaş olarak, hayatın içinden bildiklerimi, gördüklerimi ve duyduklarımı ifade etmek istiyorum. Tabii ki, takdir okuyucularındır.
Dünyanın her şehrinde, kalabalıklarla birlikte yaşayan, ancak kalabalıkların rüzgarına kapılmayanların oluşturdukları, bilgi ve bilgelik adaları vardır. Bir bilge gönül zengininin, çekim alanında oluşan, korkudan ve karamsarlıktan uzak, bilgi ve bilgelik adalarında, insanlar iç dünyalarıyla birlikte, dış dünyalarını da zenginleştirirler. İç dünya güzelleşirken, dış dünya çirkinleşmez.
Sağlığın değeri kaybedilince anlaşılıyor. Allah hastane ve doktora muhtaç etmesin, Allah cc hastane ve doktorsuz da bırakmasın.
Kamus 1 bir milletin hâfızası, yâni kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla.
Bir düşünün bakalım! Bundan tam 45 yıl önce Türk askeri adaya gelmemiş, Kıbrıs Türk’ü Rum’un insafına terk edilmiş olsaydı, Kıbrıs’ta neler yaşanacak, o günlerin izleri bugünlere nasıl yansıyacaktı?
Osmanlı İmparatorluğu’nun dağıldığı, Anadolu’nun emperyalist güçler tarafından işgal edildiği o karanlık günlerde Türk Milleti bir avuç kahraman vatan evladının önderliğinde var olma savaşı vermişti.
Türk Diline Kumpas (TDK) hareketine tezâhürat tutan tutana... Çoğu da “ papağan ezberleri ”yle... Bu tribünlerde -maalesef- ilim, fikir, kültür, sanat ve edebiyat dünyâsının anlı şanlı nice sîmâları da yer tutmuşlar.
Kabotaj; bir devletin, kendi limanları arasında yük ve yolcu taşımacılığı ile ilgili haklarıdır. 1536 yılında imzalanan ve Kapitülâsyon denilen anlaşma ile Osmanlı Devleti, yabancı gemilerin Türk limanları arasında taşımacılık yapabileceklerini kabul etmişti. Türkiye Cumhuriyeti; 24 Temmuz 1923 târihinde imzalanan Lozan Barış Sözleşmesi’nin 28. maddesine dayanarak, 1 Temmuz 1926 târihinde, 815 sayılı Kabotaj Kanunu ’nu yürürlüğe koydu. Kanuna göre bu târihten itibaren kendi limanlarımız arasında taşımacılık, yalnızca Türk gemileri ile yapılacaktı. Kanunun yürürlüğe girdiği târih, ülkemizde KABOTAJ (DENİZCİLİK) BAYRAMI olarak kutlanmaktadır.
Dünyadaki gelişmeler girişimcileri, astronotların uzaydan dünyayı gördükleri gibi, küçük bir küre olarak görmeye zorluyor. Dünyanın cıvıl cıvıl bir bütün olarak algılanması, başta girişimciler olmak üzere, her alanda mükemmeli arayanlara, geleceği sorgulamaya götürüyor. Girişimciler için mükemmel olmanın değişmez ve her yerde aynı sonuçları veren bir formülü yoktur. Ancak dünyanın neresinde olursa olsun, her girişimcinin, aşağıda sıralanan değişmez özellikleri vardır.
14 Mayıs 2013 Çarşamba günü itibâriyle, Milletlerarası Para Fonu (IMF) adlı kuruluşa olan borcumuz sıfırlandı.
23 Haziran 2019 tarihinde yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri, başta İmparatorluklar başkenti 10 bin yıllık tarihi geçmişi olan İstanbul'da yaşayan 16 milyon insanımız ol olmak üzere devlet ve milletimize hayırlı olsun. İnşallah yeni seçilen Ekrem İmamoğlu, kalıcı ve güzel hizmetler yaparak gök kubbede hoş sedalar bırakır.
Dünyanın en büyük ekonomileri ve Avrupa Birliği'nden (AB) oluşan G20'nin liderleri, bugün buluşuyor.
Toplumları korkuları ve düşmanlıkları büyütenler değil, sevgileri ve dostlukları büyütenler değiştirirler. Sevgiler camilerde, dostluklar da çarşılarda büyütülür. Cami ve çarşı arasında sevgi ve dostluk alışverişinin olmadığı toplumlarda, korkuların ve düşmanlıkların önüne geçmek mümkün değildir.
Türkiye’dekinin adı Kahramanmaraş çünkü bağımsızlık mücadelemizde dillere destan kahramanlıkları barındırıyor da ondan.
Ömrü boyunca Azerbaycan'ımızın bağımsızlığı için mücadele eden Ebulfez Elçibey'in muhterem eşi Halime Elçibey hanımefendi İstanbul'da 13 Haziran'da vefat etti. Nahçıvan'ın Keleki köyünde defnedildi. Diyanet'ten bir demeç çıkmadı. Ruhuna bir fatiha okumadılar. Ertesi günü Mısırlı siyasetçi Mursi öldü. Camilerimizden sala'lar verdirildi, gıyabi cenaze namazları kıldırdılar.
Mezarı İstanbul’da Edirnekapı şehitliğindedir. Doğumu: Kahramanmaraş, 1932. Aslen Malatya’lıdır. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ve Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’nu bitirdikten sonra Edebiyat Fakültesi’nde ve Bağdat’ta hocalık yaptı. İngiltere, Almanya ve İsviçre’de uzmanlık alanı ile ilgili incelemelerde bulundu. Milliyetçi – Ülkücü hareketin önemli isimlerinden biri idi. Devrimci – sol hareketlerin yoğunlaştığı dönemlerde gençlere millî duygular aşıladı, doğru yolu gösterdi. Altay Pamir, Nuri Koçyiğit, Mustafa Necmeddin takma adlarıyla yazılar yazdı. Eserleri: Dil Hususiyetleri (1968), Dokuz Işık’ta Eğitim Sistemi (1971), Milliyetçi Eğitim Sistemi (1972), Türkçe’nin Karanlık Günleri (1972), Milliyetçilik – Ülkücülük – Aydınlar (1975), Türkiye’nin Çıkmazları (1975).
Erzurum, Vatan ve bayrak sevgisinin aşka dönüştüğü, kültürel birikimlerin hassasiyetle korunduğu, millî bilincin zirve yaptığı, ata yurttaki töre kültürünün hissedildiği bir şehirdir.
Türkçe nin ülkemizde 80 yıldır resmen nerdeyse herkese öğretilip kullandırılan şekli milletin irâdesiyle ortaya çıkmadı.