Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman Aleyhisselâm’a gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler. Hz. Süleyman, (a.s) dervişi hemen huzuruna çağırtır.
Seküler kültürün kaynakları Batı’da, kutsal kültürün kaynakları ise Doğu’dadır. Son iki yüzyılda seküler kültür, kutlu kenti Paris’ten, bütün dünyaya ihraç edilmiştir. Seküler kültürle, fizik ve metafizik dünyanın arasına aşılmaz duvarlar yükseltilmiştir.
İnsan olarak yeryüzünde tek başına yaşayamıyoruz, ihtiyaçlarımızın tamamını bizzat kendimiz karşılayamıyoruz, bir kısım problemlerimizi başkasının yardımı olmadan çözemiyoruz.
Bilindiği üzere, Memleketimizde hemen hemen herkesin umumiyetle üzerinde durduğu esaslı meselelerden birisi Milli Eğitim ve Öğretim hususudur. Zira bu mesele amiyane tabirle 7 den 70’e kadar herkesi alakadar etmekte olduğundan üzerinde yazmayan ve konuşmayan kimse yok gibidir.
Dünyanın neresine giderseniz gidin o müthiş koku size İstanbul’u hatırlatıyor. Kuru Kahveci Mehmet Efendinin kavrulmuş Türk Kahvesinden bahsediyorum. İstanbul Sirkeci’den yayılan koku tüm dünyaya Türk kahvesini tanıtıyor. Kahvenin hammaddesi bizim topraklarımızda yetişmemesine rağmen Kuru Kahveci Mehmet Efendi dünyaca ünlü Türk kahvesi markası ortaya çıkarmayı başarmış.
“Fitne endüstrisi” deyimi birçok kimseye garip gelecektir. Fitne bir davranışın dini değerini ifade eden bir kavramdır. Endüstri ise, eski anlamıyla makine kullanılarak yapılan her türlü üretim faaliyetinin adıdır.
Rahmetli Bülent Ecevit eşi ile birlikte yaşadığı zorlu Londra günlerine ilişkin İngilizlerle ilgili yaptığı tespitleri hatıralarında anlatır. Hatta denilebilir ki, İngiltere'de gördükleri gelecekte Ecevit çiftinin yaşam biçimini şekillendirmiştir.
Bazı yazıları okuduğumda veya toplantılara katıldığımda “Biz Türkler olarak veya bu ülke sınırları içinde yaşayan topluluk olarak öyle bilgili, öyle görgülüyüz ki ak sütten çıkmış ak kaşık gibiyiz, emperyal güçler (dış güçler) bizim çocukları bozuyor” hissiyatına kapılıyorum çoğu zaman. Eli kalem tutanlar, ağzı laf yapanlar bu koroya katılıyor.
Lehistan’ın bugünkü Polonya olduğunu yeni nesil bilmeyebilir. Ama Polonya tarihimizde ciddi bir yer teşkil eder. Çünkü sürekli Çarlık Rusyasının tehdidi altındadırlar. Ancak İstanbul’a sığınabiliyorlar. Tarlabaşında vefat eden Polonya’nın milli Kahramanı Adamawi Mickiavkzavi onlardan biridir.
Kırk beş yıl devam mücâdeleli bir hayattan sonra sürgündeki Kırım Türkleri, önce gizli, sonra da resmen izin almış olarak Vatan Kırım'a dönmeye başladılar. Geri dönüş; sevinçli – ümitli ve fakat gidiş kadar zorlu oldu. Topyekün sürgünün 50. yıldönümünde, 1994 yılına gelindiğinde Kırım toprakları; ata yurdun a d önebilme imkânı bulabilen 260.000 vatan âşıkı tarafından yeniden Türkleştiriliyor, yeniden Müslümanlaştırılıyordu.
Yine bir Eylül sonu, yine bir Kıbrıs görüşmesi… Hiç bitmeyecek bir sevdaymışçasına süregelen müzakereler. 50 yılda kaç lider geldi, kaç lider gitti! Konu aynı Kıbrıs, zemin hep aynı; Birleşmiş Milletler.
Yıkılan Cihan İmparatorluğu’nun külleri arasında doğan bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli hedefi, muasır medeniyet seviyesine erişmek için fikri hür, vicdanî hür, irfanı hür nesiller yetiştirmekti.
Edebiyatçı hayatın bütün boyutlarında, güzel olanı arayandır. Güzellikte sınır tanımayanlar, güzellik arayanların öncüleri olurlar. Çok boyutlu edebiyat dünyasının kapıları, düşünce ve eylemleriyle, güzel olmasını bilenlere açılır.
“Hz. Ömer’in halifeliği döneminde Şam Valisi olan ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in arkadaşlarından olan Sad b. Ebi Vakkas (r.a.) Şam’daki bir camiyi genişletmek ister. Bu nedenle de caminin civarındaki arsaları kamulaştırır. Herkes arsasının bedelini alır ve isteyerek arsasını camiye devreder. Ancak Şam’da yaşayan bir Yahudi, camiye bitişik olan arsasını satmak istemez. Vali arsasının değerini fazlasıyla verse de Yahudi vatandaş arsasının kamulaştırılmasına rıza göstermez. Bunun üzerine vali arsaya el koyar ve bedelini adama gönderir.
Yıllar önce belgesel çekimi yaptığım Avusturya’nın Viyana kentin de ünlü Osmanlı tarihi yazarlarından Hammer’in mezar taşında Türkçe olarak şu satırları okumuş oldukça etkilenmiştim.
Bu bölümde iktisâdî hayatımızı düzene koyacak kuruluşlara kuşbakışı ve kısaca bakılacaktır
Gıda’nın içerisinde boya kulağa hiç hoş gelmiyor. Ama alımlı ve lezzetli görünümüyle hepimizi cezbediyor. Kimine göre kararında kullanılırsa bir zararı yok kimine göre fazla dozda kullanılırsa DNA hasarlarına, hatta kansere yol açabiliyor. Bütün bu tartışmalar içerisinde gıda boyaları sofralarımıza bir şekilde istesek te istemesek te giriyor.
Edebiyatçıları olmayan bir kültür, zamanın dalgalarına direnemez. Edebiyatçılarından beslenmeyen bir toplum, değerlerini koruyamaz. Edebiyatçılar değerleri, değerler de toplumları ayakta tutarlar. Her edebiyatçı, arasında yer aldığı toplumun kültürüne yeni boyutlar kazandırır. Onların görevlerinin başında, toplumlarını ayakta tutan değerleri, zenginleştirmek gelir. Edebiyatçılarla yerel değerler, bütün insanlığa ulaşarak, evrensel değerlere dönüşürler.
Değerli Okurlar; Kıbrıs’la ilgili güncel gelişmeleri kaleme alarak, ülkemizin en önemli dış sorunlarının başında gelen bu konuyu zaman, zaman Rum tarafının bakış açısıyla da sizlere aktarıyorum.
21. yüzyıldayız. Bilim ve teknolojide aklın sınırlarını zorlayan gelişmeler yaşıyoruz. Her geçen gün hayatımıza giren yenilikleri takip etmekte zorlanıyor, baş döndürücü bu gelişmelerle birlikte yeni kavramlarla tanışıyoruz.