Onları ekranların değişmez aktörleri olarak açık oturum programlarında hemen her gün görmekteyiz.
Kim ki, bozuk teviller, hurâfe ve dedikodudan öteye geçmeyen bâtıl gerekçelerle, bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya kanun ve kurallarından birini tağyir ederse; vakfın tebdili ve iptâli için gayret gösterirse; vakfın ortadan kalkmasına veya maksadından ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kast ederse, vakfın temel hayır müesseselerinden birinin yerine başka bir kurum ikame eylemek (temel müesseseler den birinden tâviz vermek) ve vakfın bölümlerinden birine itiraz etmek dilerse veya bu mânâda yapılacak değişiklik veya itirazlara yardımcı olur yahut yol gösterirse veya şer’-i şerife aykırı olarak vakıfda tasarruf etmeye azm eylerse, mesela şeri’ata ve vakfiyeye aykırı ferman, berat, tomar veya talik yazarsa veyahut tevliyet hakkı resmi yahut takrir hakkı resmi ve benzeri bir şey taleb ederse, kısaca bâtıl tasarruflardan birini işler yahut bu tür tasarrufları tamamen geçersiz olan yazılı kayıtlara ve defterlere kaydeder ve bu tür haksız işlemlerini yalanlar yumağı olan hesaplarına ilhak ederse, açıkça büyük bir haramı işlemiş olur, günahı gerektiren bir fiili irtikâb eylemiş olur. Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların la’neti üzerlerine olsun.
Ayasofya Camiinin Fatih Sultan Mehmet Han tarafından imzalanan vakfiyesinden tercüme edilmiş bölümler:
24 Kasım 1934 târihinde, Ayasofya Câmii, iddialara göre Atatürk’ün imzâsı taklit edilerek Bakanlar Kurulu kararı ile câmi olarak kullanılmamak üzere, müzeler idâresine verildi.
Prof. Dr. Durmuş Günay’a göre günümüzde bir ülkenin gücü inovasyonla görülür ve ölçülür. Peki öyle midir gerçekten inovasyon olmadan gelişmiş, güçlü bir ülke olamaz mıyız? Şart mıdır inovasyon? Bu sorunun cevabını inovasyonu tanımlayarak verebiliriz.
İnsan türü hangi zamanda kavimler halinde guruplaştı bilinmez. Ama guruplaşmaların millet bilincini oluşturmasıyla, milletler arası çatışmalar ve savaşlar hep olagelmiştir. Tarihin derinliklerine inerek bütün olanları irdelemek, takdir edersiniz ki pek mümkün olmaz. Sadece bizim milletimiz ile ilgili bile olsa, çok kısıtlı ve belli başlı olaylar dile getirilebilir. İşte ben burada; milletimizce son bin yılda, Ağustos ayında ve sadece savaşlarla ilgili yaşananları kapsayan kısa hatırlatmalar yapmak istiyorum.
Dr. Metin Eriş Bey’in Başkanı olduğu KÜLTÜR KONSEYİ’nin tertip ettiği Mehmet TURGUT’u Anma Toplantısında Yaptığım Konuşma: (26 Eylül 2019 Perşembe, İstanbul Ticaret Odası Merkez Binası)
15 Kasım 2019 Cuma günü adanın kuzeyinde bulunan KKTC Devletinin 36’ncı kuruluş yıl dönümü kutlandığı sırada, Güney Rum kesiminde yapılan protesto gösterilerinde; aşırı milliyetçi Rum Vandallar KKTC’nin simgesi bayrağımızı yaktılar. (Altın Şafak Partisinin uzantısı Elam taraftarları) Aslında bu ilk kez yaşanan bir şey değildi! Ama 25 Kasım 2019 da Berlin’de yapılacak taraflar arası görüşme öncesinde Rum tarafının siyasi kanadında etkili olan bir siyasi partinin taraftarlarının hangi zihniyet içerisinde olduğunu da gösteren çarpıcı bir göstergeydi.
Gelişmesini ve kalkınmasını tam sağlayamamış ülkelerde işlerin günü birlik plan ve programlarla halledilmeye çalışılması alışıla gelmiş bir durumdur.
Ruslar, devlet hâline geldikten sonra, bilhassa Altınordu Devleti'nin yıkılmasıyla daima genişleyen bir siyaset takip etmişlerdir. Bu genişleme siyasetinin ana hedeflerinden biri de Kafkasya idi. Genişleme düşüncesi içinde Kafkasya'nın önemini kavrayan Ruslar, yüzyıllar boyunca bu bölgeden elini çekmemiş, mağlûbiyetlerden yılmayarak sayısız savaşları göze almışlardır.
Şair Nefi’ inin (1572) övgüleri de sevgileri de uç noktadaydı. Sevgisini ve öfkesini söylemekten çekinmezdi.
Dilovası ve Gebze sahillerinde orman ve yeşillik yok edilip deniz dolduruluyor.
17 Kasım 1922 târihinde son Osmanlı Pâdişâhı Sultan 6. Mehmed Vahideddin Han, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde saltanat makamının kaldırılması üzerine ülkesini terk etmek mecbûriyetinde kaldı.
Şehirler medeniyetlerin, kültür merkezleri şehirlerin, çekim alanlarını oluştururlar. Şehirlerde medeniyetler sürekli okunan ve sürekli yorumlanan, yazılmamış kitaplara dönüşürler. Medeniyetler şehirleriyle, şehirler kültür merkezleriyle konuşurlar. Şehirler medeniyetlerin, kültür merkezleri şehirlerin vitrinleridir. Bunun için, yirmi birinci yüzyıl ülkelerden daha çok, şehirlerin yüzyılı olacaktır. Yitirilen Cennete açılan kapıları arayanlar, aradıklarını şehirlerde bulacaklardır.
Geçtiğimiz hafta sonu Milli Düşünce Derneği İstanbul Şubesinde bir konferansa katıldım. Prof. Dr. Bayraktar Bayraklının kitabı sergide satışa sunulmuştu. Başlık ilgimi çekti “Vahyin hedeflediği toplum” bir göz attım ve kitabı satın aldım.
Bir devlet düşünün! Kurulalı tam 36 yıl olmuş ama Türkiye’nin dışında tanıyan başka bir devlet yoktur! Adı: Kuzey Kıbrıs değil; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetidir.
Eskiden bu kadar fazla kadın cinayetleri olmazdı.
Önceki yazıda, Türkiye Devleti’nin ordusu gelerek Orta Doğu’yu Haçlı yönetimlerinden ve hegemonyasından kurtardı demiştik ya¸ ne demek istediğimi pek çok okuyucumuz anlayamamış, haklılar. Çünkü HAMAGA’lar kullanılarak bize kendi tarihimiz öğretilmedi, Haçlıların bize öğretmek istedikleri, bizim tarihimizmiş gibi önümüze konulmuş sözde tarihlerdir.
Dr. Metin Eriş Bey’in Başkanı olduğu KÜLTÜR KONSEYİ’nin tertip ettiği Mehmet TURGUT’u Anma Toplantısında Yaptığım Konuşma: (26 Eylül 2019 Perşembe, İstanbul Ticaret Odası Merkez Binası)
Osmanlı padişahı III. Murad Çağı'nda, Dağıstan, Gürcistan ve Şirvan'ın fethine karar verildi. 1 Ocak 1578'de Şeyhülislâmın fetvasını alan Serdar Lala Mustafa Paşa, Safevîler üzerine sefere çıktı.