Bugünkü masalımız insanlarla ilgili, Kocaman şehrin kenar mahallelerinin birinde küçük Ayşe ve ailesi yaşıyormuş. Ayşe uslu, söz dinleyen, uyumlu, çalışkan bir çocukmuş.
Hesap gayet basit. Yediğimizin aynısını yakarsak, aynı kiloda kalırız.
14 Mayıs 1950 seçimlerini Demokrat Parti’nin kazanması, 27 yıllık CHP iktidarının sona ermesi siyasi tarihimizde dönüm noktası olan tarihi bir olaydır. Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan 1945’in son aylarına kadar “tek partili cumhuriyet” olarak yönetilmişti. Cumhuriyetin ilanından aylarca sonra TBMM’de görüşülerek kabul edilen Anayasa “Kuvvetler Birliği” esasına göre hazırlanmıştı.
Ülkeyi yönetmek üzere yola çıkan siyasi partiler arasındaki haklı rekabet ve ölçülü mücadele toplumun beklentisi ve demokrasinin gereğidir.
Dünyanın hiçbir yerinde, siyasetin, kendi ‘târif ve maksadına uygun’ bir şekilde, onunla mutabık bir faaliyet yürüttüğünü söyleyebilmek mümkün değildir.
Çanakkale’de yemekli bir toplantıda Marksist Fransız bayan diyor ki: ‘Mehmetçiğin Çanakkale’de direnişinin neticesinde Rusya’da çarlık yıkıldı, Komünist ihtilali başarıya ulaştı… Kadehimi Mehmetçiğin şerefine kaldırıyorum.’
Önceleri Bahar Bayramı adıyla kutlanan, 2009’da Emek ve Dayanışma Günü adı verilen 1 Mayıs’ta Taksim’de toplanılması konusu, çok defa olduğu gibi bu yıl da tartışmalara neden oldu. İleriki yıllarda da bu tartışmalar sürecek görünüyor. Çünkü radikal solcu gruplar konuyu yıllardır yaptıkları tarzda ajitasyon/ideolojik propaganda vesilesi olarak gündemde tutmakta kararlı görünüyorlar. Bu sebeple olaya ilişkin bazı gerçekleri hatırlamanın ve bunların gelecek nesillere aktarılmasının yararlı olacağını düşünerek bu yazıyı yazıyorum.
Bugünkü masalımız insanlarla ilgili. Kocaman şehirde kenar mahallelerin birinde küçük Ayşe ve ailesi yaşarmış. Küçük Ayşe çalışkan söz dinleyen uyumlu bir çocukmuş; ayrıca hayvanları çok severmiş.
İşte TDK lügatlerine girememiş bir güzel söz daha: "akla yelken vermek"... "Akıl" gibi mücerret bir kuvvete "yelken" takacak kadar parlak zekâların eseri bu, belli... Lâfzı ve mânâsı ile sanat dolu, müstesnâ bir söz...
Son yılların en büyük katliamı Gazze’de devam ediyor. Vicdan ve ahlak sahibi ülke ve topluluklar bu insanlık ayıbına karşı ellerinden gelen kınamayı ve protestoları yapıyorlar.
“Bana okuduğum kitapların en güzelinin hangisi olduğunu sorarsanız, söyleyeyim: Annemdir.”
İnsan topluluklarını ‘millet’ hâline getiren en önemli unsur ‘kültür’dür. Kültürün orta direği ise dil ve dindir.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1989-1974) bir dönem lise edebiyat derslerinde adı geçen, kitaplarından alıntı yapılan, hatta imtihanlarda bile hakkında sorular sorulan bir aydınımızdı. Ancak her siyasi dönemde özellikle edebi, sosyal, felsefi vs konuların ders kitapları değiştiği için bazı isimler zaman zaman azalır, yerini bir başkasına bırakır.
Vicdân; mücerret bir mefhumdur. Vicdânlı veya vicdânsız denilirse bir değer kazanabilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni bir anayasa yapılmasını istiyor; bu husustaki düşüncesini Irak’tan dönüşünde uçakta gazetecilere bir kere daha ifade etti: “ Dünyada birçok alanda değişimden söz ediliyor… Buna ayak uydurmak için de Türkiye’nin eskinin darbeci ruhunu özünde barındıran anayasa metninden kurtulup yenilikçi ve özgürlükçü bir anayasaya kavuşmasının zamanı gelmiştir. Bu konuda CHP’nin de böyle bir değişime destek vereceği düşüncesi ve inancındayım.” Öyle görünüyor ki bu konu önümüzdeki günlerde ülke gündeminin ilk sıralarında yer alacak ve çok tartışılacaktır.
Olay 1600’lü yıllarda İstanbul’da yaşanmıştır. Bir tüccar içinde 500 adet altın bulunan çantasını kaybeder. Yoldan geçen bir ayakkabı tâmircisi de tesâdüfen bu çantayı bulur.
Türkiye yüzyıla yakın bir zaman boyutunda, büyük bir savaş görmemesine rağmen, Avrupa ülkeleri seviyesinde bir üretim patlaması gerçekleştiremedi. Türkiye''de, milletten daha güçlü bir devlet olduğu için hem nitelik hem de nicelik açısından, eğitim kurum ve kuruluşları geliştirilemedi. Türkiye''nin eğitim seviyesi düşük olduğu için, üretim seviyesi de düşüktür. Çünkü, üretim gücünü büyütmek, bir eğitim işidir.
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde deve tellal pire kuaför iken armudu taşlayalım masala başlayalım.
Niçin bilmem, Millî Bayramlarımızdaki o eski heyecanlar kayboldu. 23 Nisan Millî Hâkimiyet ve Çocuk Bayramı adı verilen bu millî bayramımız da tıpkı, diğerleri gibi, sessizliğe gömüldü.