‘ Millet ’e; ‘ ulus ’, ‘ vatan ‘ yerine ‘ toprak ’ veya ‘ coğrafya ’, ‘ millî şuur ’ yerine ‘ ulusal bilinç ’… diyenler, Ata Türkçe yerine Ataç Türkçesi ’ni tercih ediyorlar. Batıdan gelen her şeyi tartışılmaz ve güzel zannediyorlar.
Bilim ve teknolojinin aklın sınırlarını zorladığı 21. yy içerisindeyiz. Cern’de tanrı parçacığı peşinde koşan insanoğlu evrenin sırlarını çözmeye çalışıyor.
Türklerde ‘ Devlet ebet-müddet ’ kavramı hâkimdir. ‘ Ebed-müddet ’ ‘ Sonsuz, süresiz ’ mânâsında bir deyimdir.
Tarih boyunca Veba, Kolera, Rus gribi, İspanyol gribi v.b gibi birçok salgın hastalık dünyada milyonlarca insanın ölümüne sebep oldu. Hatta dünya tarihinde insanlar savaşlardan çok salgın hastalıklardan öldü. Örneğin 1921- 1922 Kurtuluş savaşında çarpışmada ölenlerin sayısı 9 bin 167 iken salgın hastalığa yakalanıp ölenlerin sayısı 22 bin 690 olarak kayıtlara geçti. 1918 yılında ortaya çıkan İspanyol gribi, dünyada milyonlarca insana bulaştı ve 50 milyondan fazla insanın ölümüne neden oldu.
Kilise tarafından yakılarak öldürülen Giordano Bruno (1548- 1600) Rönesans felsefesini biçimlendiren filozofların en önemlilerinden biri olup evrensel ve zaman mefhumundan uzak "iki şey" öğretisi kulağa küpe olacak cinsten.
Medeniyet tarihinin gelişmesinde, Yunan ve Roma diğer kültürlerle birlikte yaşamak yerine, onlardan uzak durmuştur. Kendisini başka medeniyetlerden üstün tutan, bütün medeniyetler gibi, onlar da tarihin derinliklerinde yok olup gitmişlerdir. Avrupa Yunan’dan ve Roma’dan daha hoşgörülü olmakla birlikte, İslam medeniyetinden ithal ettiği, ne varsa hepsini sürekli inkar etmiştir. Avrupa İslama olan borcunu kabul etmemiştir, ödemeye yanaşmamıştır.
Çarlık döneminde Rusya’dan kaçıp, Trabzon’a gelen bir ailenin çocuğudur Tıbbiyeli Hikmet. 1901 Balıkesir doğumludur. 1919 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane yani Askeri Tıbbiye’de 3. sınıf öğrencisidir.
İnsanları, torna tezgâhından çıkmış gibi ‘tek tip’ hâline getirmek, gerekli olmadığı gibi mümkün de değildir. Fakat hedefte birleşildiği gibi asgarî müştereklerde de birleşmek mümkündür.
‘’Tarih kitaplarında Türkler hakkında yazılı olanlar, hatta onlarla savaşanların anlattıkları, gerçekleri ifade etmekten acizdir. Mutluluk Türklerle birlikte savaşmaktır. Bu şerefi ömrümün sonuna kadar taşıyacağım. Taş üstünde yatıyor, güneşe, fırtınalara, soğuğa, yağmura karşı korumasız siperlerde çamur ve toz içinde günler geçiyor. Fakat dünyanın bütün araç ve imkânlarına sahip düşmanlarıyla aslanlar gibi dövüşüyorlardı. Bu ne sessiz ve gösterişsiz bir vatan sevgisiydi. ’’Allahın Adını Yürekten Haykırarak’’ saldırganın üzerine atılıyorlardı. Düşmanları da onlara hayrandı.’’ (Çanakkale Osmanlı Orduları Komutanı Mareşal Liman Von Sanders Çanakkale, 1916)
Salgına karşı önlemlerimizi alalım, moralimizi bozmayalım.
Türk ahlâkı en eski çağlardan beri toplumcudur. Her Türk, toplumun menfaatini, kendi menfaatinden üstün tutar. Ferdiyete değer vermeyen Türk ahlâkı, şahsiyete saygı göstermiştir. Türkler, savaşta ölmekten gurur duyarlar, yatakta ölmekten korkarlardı. İslâmiyet’ten önceki Türklerde ‘ İslâmiyet’in şehitlere vaat ettiği cennet ’ bilinmiyordu. Böyle olduğu halde, şeref saydıkları için, savaşta ölmek isterlerdi.
Yunanistan sınırını geçerek Avrupa’ya ulaşmaya çalışan göçmenlere yönelik Yunan güvenlik güçlerinin insanlık dışı uygulamaları; korona virüsünün ülkemizde de görülmesinin ardından gündemin arka sıralarına düşse de, hız kesmeden devam ediyor.
Yıl 1929.. Lise 3 ders kitabı. Adı: Kozmografya.. Yazarı: Ordinaryüs Prof. Dr. Ali Yar. Atatürk’ün isteği ile yazıldı. Büyük önderdeki öngörüye bakar mısınız? Hikayesi ise inanılmaz....
Osmanlı Devleti'nin uzun ömürlü olması, kuruluş yıllarından son yıllarına kadar, eğitime önem vermesinden kaynaklanır. Osmanlı döneminde Bursa, Edirne ve İstanbul yanında, geleceğin sultanlarının sancak beyliği yaptığı Manisa, Kütahya ve Amasya Anadolu'nun eğitim ve kültür merkezleri olmuştur. Bütün Osmanlı şehirlerinin merkezinde çarşı, cami ve medrese vardır. Çarşının zenginliği ve caminin etkinliği, iki kurum arasında uyum ve düzeni sağlayan medreseye dayanır.
Kişilerin öncelikle kendine ve kendi değerlerine sahip çıkması doğaldır, hakkıdır hatta böyle gerekir. Kişi kendine sahip çıkmazsa, öz benliğine ihanet etmiş olur; bundan dolayı özellikle o kişi açısından olumsuz sonuçlar ortaya çıktığında bu durum sadece ona aittir.
Türk milliyetçiliği statik (durağan) değil, dinamik (değişen şartlara ayak uydurabilen, canlı ve atılgan, enerji dolu) yapıya sâhiptir. İlgi alanı son derece geniştir. Vatan toprağını ve o topraklar üzerinde yaşayan insanları ilgilendiren her şey, milliyetçi düşünceye sâhip insanları ilgilendirir. İsrail’de Yahudi milliyetçiliği, Rusya’da Slav milliyetçiliği, İran’da ‘ Şi’ îlik ’ adı altında Fars milliyetçiliği, Yunanistan’da Rum milliyetçiliği, Türkiye’mizin bir bölümünde Kürt milliyetçiliği bütün şiddeti ile devam ederken, Türk milliyetçiliğinin eriyeceğini düşünmek, söylemek ve yazmak ancak Türkiye üzerinde emelleri olanlara moral vermek mânâsını taşır. Bunun bir başka adı; ‘ vatan hainliği ’dir.
Bu yazıyı yazmamın sebebi şu dikkat çekici bilgidir. Şöyle ki İslam dinine göre günlük hayatımızda uyulması gereken kriterleri(dürüstlük, çalışkanlık, doğruluk, temizlik, yalan söylememe, adil davranma v.s.) ölçü alarak yapılan bir araştırmada, müslüman ülkelerin hiçbiri ilk 25’ e girememiştir.
Ülke olarak sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Kan ve irfan ile kurduğumuz vatanımız iç ve dış tehditler altında.
İnsanlarla çoğu zaman geçmişte yaşadıklarımızı esas alarak ilişkiler kurarız. Bir insanla karşılaştığımız zaman beynimiz otomatik olarak o kişiyle ilgili bir dosya çıkarır. Sonra o kişiyle önceki bilgilerimize göre ilişki kurarız.
Ülkeler ürün, hizmet ve bilgi üretme güçlerine göre sıralanırlar. Elementlerin periyodik tablosu gibi, ülkelerin de bir periyodik tablosu vardır. Her ülke nüfusuyla, tarihiyle, coğrafyasıyla, diliyle, üniversiteleriyle, hastaneleriyle, kamu, özel ve gönüllü kuruluşlarıyla, ülkeler sıralamasında yerini alır. Ülkelerin ekonomik, siyasal ve kültürel başarıların kaynağında, nüfusları ve üretim güçleri vardır. Nüfusları büyük olan ülkelerin, üretim güçleri büyük olur.